Uçaktan iner inmez ayağımın tozuyla kendimi Warner Bros’un Yıldız’daki özel salonunda buldum. Ve 2.5 saatlik film başladı.
Film, Türkiye’de daha vizyona girmeden yerden yere vurulmaya başlandı. Hatta acımasızca eleştirenlerin kaçı filmi izledi, bilmiyoruz bile. İzlemeden, sırf yurtdışındaki eleştirileri okuyup yalan yanlış bilgilerle film hakkında fikir yürütmeye ne gerek var? ‘Sex and the City 2’ sonuçta bir sanat filmi değil. Senelerce hala diziyi tekrar tekrar izleyebiliyorsak demek ki bize bizden bir şeyler anlatıyor. Filmde de aynı hisler içindeyim. Carrie ve Big’in inanılmaz aşkının evlilikle ne kadar monoton bir hale geldiğinden tutun da Charlotte’un hep sütyensiz gezen, seksi çocuk dadısını nasıl kıskandığına kadar bir sürü gerçek var. Bir de ilk filme göre çok daha yerinde espriler patlatılıyor.
Kıyafetlere gelince. Evet, bazıları gerçekten olmamış. Özellikle çöl sahnesindekiler ve Abu Dabi’dekiler çok abartılı. Ama ‘Sex and the City’ kızları dizide de aynı abartılı kıyafetleri giyiyordu. New York sokaklarında hiç öyle giyinenlere rastlamadım ama eminim ki öyle giyinen olsa da kimse dönüp bakmazdı.
Kıyafetler ve aksesuarlar ‘Sex and the City’nin çok önemli bir parçası. Ama bu romanı, diziyi ve filmleri bu kadar başarılı yapan, günümüz ilişkileri üzerine yazılmış en gerçek hikayelerden biri olması. 2.5 saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Hiç bitmesin isteyeceksiniz. Filmi pazartesi izlemiş biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. İzlemeyenlerden etkilenmeyin, kendiniz izleyip kararınızı verin.
Türkiye’de vizyona girmeyebilir
Vogue’un ‘Sex and the City’ partisi gündemdeki korkunç olaylar nedeniyle iptal oldu. Aldığım duyumlara göre cuma günü filmin Türkiye’de vizyona girip girmeyeceği bile hala belirsiz. Bu yazı yazılırken daha net bir karar alınmamıştı.
Gündem bu kadar yoğun ve kötüyken Orta Doğu’da geçen bir ‘Sex and the City’ izlenir mi? Tabii ki izlenebilir, filmde Orta Doğu ile ilgili aşağılayıcı bir şey yok. Tabii alınganlık yapmak isterseniz mutlaka kızacak bir şeyler bulursunuz. Oysa filmi birlikte izlediğim herkesin film çıkışı hissi ‘Hadi Abu Dabi’ye gidelim’ oldu. Filmin yarısı Birleşik Arap Emirlikleri’nden izin alınamadığı için Abu Dabi denilse de Fas’ta çekildi. Yine de kızlar o kadar çok Abu Dabi reklamı yapıyor ki daha önce gitmiş olmama rağmen ‘Hadi’ deseler hemen koşa koşa gidebilirim.
Alınganlık lüzumsuz
Filmi anlatıp da heyecanını kaçırmak istemem. Ama Orta Doğu’yla ilgili bir detayla bitirelim. Kızlar Abu Dabi’de örtünmek zounda kalmıyorlar. Tam tersine en seksi kıyafetleriyle dolaşıyorlar. New York’a kaçmalarının nedeni ise tamamen duygusal. Samantha plajda biriyle sevişmek üzereyken yakalanıyor. Bunun üzerine kanunlara aykırı geldiği için Şeyh’in daveti bitiyor, kızlar da gecesi 22 bin dolarlık otel parasını ödememek için ilk uçakla dönüyorlar. ABD’de de halka açık yerlerde seks serbest değil. Dolayısıyla filmde Ortadoğu’yu aşağılayıcı bir detay bence yok. Siz yine de gidip kendiniz görünüz.
Duyarlı sanatçıların duyarsız kaldığı konser