Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul gece hayatında yeni bir alternatifimiz daha oldu. The House Cafe İstiklal, Mısır Apartmanı’nda, hani tepesinde 360’ın olduğu güzel bina. The House Cafe Beyoğlu deyince buradaki yeni şubeyi bilmeyenler Tünel’dekiyle karıştırabilir.
The House Cafe diye diğer şubelerle aynı sanmayın. Mönü ve dekor tabii ki aynı, ama cumartesi geceleri bir saatten sonra burada masalar kalkıyor, standlar diziliyor ve bambaşka bir ortam oluyor. İyi bir gece kulübüne gitmiş kadar oluyorsunuz. Her şeyden önce iyi bir kalabalığı var. Buranın ruhundan mıdır nedir herkes rahat, en iddialı tipler bile burada iddiasız. Kimse kimseyle pek ilgilenmiyor. Kendi arkadaşlarınızla rahat rahat eğleniyorsunuz. 80’ler-90’lar çalıyor. Müzik de insanı havaya sokuyor. Gece boyunca sık sık ‘happy birthday’ çalıyor. Burası artık yeni bir doğum günü kutlama mekanı olmuş anlaşılan. Arkada ise atölye kısmı var. İster yemek kurslarına katılıyorsunuz, ister orayı kapatıp özel parti yapıyorsunuz. Geceye iyi bir başlangıç yapmak isteyenler için tavsiye ederim.

Kanyon’da bir cam ev

Bu arada Kanyon’daki The House Cafe’yi gördünüz mü? Kitchenette’in yanında. Kanyon’un en güzel yeme-içme yerlerinden biri olmuş. Neden mi? Çünkü cam bir fanusun içinde oturuyorsunuz. Nereye baksanız cam. Tavan bile cam bir çatıdan oluşuyor. İnanılmaz bir ferahlık hissi veriyor. Kanyon’un mimarisine de yakışmış.

Haberin Devamı

Anantara Spa ve Okko
Hafta sonu aylardır gitmek isteyip de yeri bana sapa diye ertelediğim Anantara Spa’ya gittim. Astoria alışveriş merkezindeki Tayland spa’sı. Bir kere alışveriş merkezi ve spa ikilisine baştan karşıydım. Hem havasız, kalabalık ve bol gürültülü bir alışveriş merkezine girilecek hem de spa’da rahatlanılacak, çıkar çıkmaz da yine alışveriş merkezi ve Esentepe trafiği... 90 dakikalık masaj da yaptırmış olsanız, bütün gün de mıncıklanmış olsanız yine de masajın etkisi uçup gider, gerilirsiniz diye düşünüyordum.
Anantara’ya ulaşmak sandığımdan daha kolaymış. Ana kapıdan girer girmez sağdaki asansöre binip 4. kata basıyorsunuz. Burada spa ve spor salonu bir arada. Taylandlıları görünce zaten neşeniz yerine geliyor. O kadar güleryüzlü ve pozitifler ki sizin de yüzünüz hemen gülüveriyor. 90 dakikalık bir Bali masajıyla yeniden doğmuş gibi oluyorum.

Şarküteri deyip geçme

Hemen sonra da -1. kattaki Okko’ya iniyorum. Buradaki Okko da içeri girer girmez mutlu olduğum yerlerden. Sadece bir şarküteri değil. Burada beğendiğiniz malzemelerle istediğiniz yemekleri pişiriyorlar, ister bar taburelerine tüneyip ister ortadaki masalara kurulup yiyebiliyorsunuz.
Okko çok pahalı mı? Belli başlı ürünleri diğer marketlerle karşılaştırınca hayır. Ama burada sunuş daha başarılı olduğu için gerekli gereksiz birçok şeyi farkında olmadan alıyorsunuz, sonra da kasada dumur oluyorsunuz, neden bu kadar çok tuttu diye. Eğer kendinizi tutup da ihtiyacınız olmayan şeyleri almadan çıkabiliyorsanız hiç sorun yok. Civarda çalışanlar için Okko bulunmaz bir nimet. Cafe’lerde makarna yediğiniz fiyatın yarısına burada et, balık yiyebiliyorsunuz.
Bir tek burda da servisle ilgili aksaklıklar oluyor. Mesela oturun, yemeğinizi getireceğiz diyorlar, bekliyorsunuz bekliyorsunuz gelmiyor. Bu arada etrafta boş boş gezen görevliler müşterilerle göz göze gelmemeye çalışıyor. Sonunda dayanamayıp tezgâha gittiğinizde bir de bakıyorsunuz ki, yemek hazır, orada duruyor. Görevliye sorduğunuzda “E, hazır ya” diyebiliyor.
Bu, Okko’dan kaynaklanmıyor. Bizde genel bir tembellik var. Servis sektöründe tabii daha da gözle görülür hale geliyor. Bilmem anlatabildim mi?

Haberin Devamı

Okan Bayülgen’in değişimi
Okan Bayülgen-Şirin Ediger çifti ilişkilerini uzun uzun anlattı. Bir bebek beklediklerini açıkladılar, sevindik. Roma’da eski filmlere benzeyecek, şöyle romantik olacak dedikleri nikâhlarından bir fotoğraf bile hâlâ göremedik. Gelin hanımın markasını bile verdiği gelinliği hepimiz merak ettik, ama ne olduysa oldu yurda dönüşleri, pasaport kontrol derken en eğlenceli mevzu arada kaynadı.
Cumartesi akşamı Disko Kralı’nda bir şey dikkatimi çekti. Okan Bayülgen yıllardır televizyon üniforması haline gelen siyah takım elbisesiyle değildi. İlk defa mavi jean pantolon, beyaz gömlek ve siyah yelekle farklı bir tarzdaydı. Şimdiye kadar özel hayatı hakkında hiç konuşmak istemeyen birinin şimdi konuşmaya başlaması, kendine bakması, kılık kıyafetini değiştirmesi... Ne diyelim, aşk yaramış!