Bu hafta sonu izleyebileceğiniz en iyi iki şey, Sean Penn’in son filmi ‘Olmak İstediğim Yer’ ve müzik festivali ‘One Love’
Bu sıcaklarda tek olmak istediğim yer, bol klimalı sinema salonları. Ne tesadüf ki, son izlediğim filmin adı da ‘Olmak İstediğim Yer’ ya da orijinal haliyle ‘This Must Be The Place’. Başrolde Sean Penn var. Dublin’de yaşayan ve depresyonda olan eski bir rock star Cheyenne’i canlandırıyor. Siyah peruk, kırmızı ruj ve siyah göz makyajıyla The Cure’un solisti Robert Smith’i andırıyor. Filmin ilk 15 dakikası Cheyenne’in monoton ve alçak sesli konuşmasına alışmakla geçiyor. Başta ne dediğini anlamakta epey zorlanıyorsunuz ama sonradan alışıyorsunuz.
Filmde eğlenceli detaylar var. O Gotik görünümüyle Cheyenne, asansörde kalıcı rujlar hakkında konuşan kadınlara dönüp “İşin sırrı ruju sürmeden dudaklarınızı pudralamak” diyor.
Eleştirmenlere katılmıyorum
Ara ara tempo düşüyor ama yine de izlemeye devam etmek istiyorsunuz.
Cheyenne’ ingotik, genç arkadaşı Mary rolünde ise Bono ve Ali Hewson’ın kızı Eve Hewson var. Filme adını veren şarkıyı ve filmin diğer müziklerini de yapan David Byrne da görünüyor beyazperdede. Bazı acımasız eleştirmenler Byrne’ın başka bir şarkısı olan ‘Road to Nowhere’in filme daha iyi bir başlık olacağı görüşünde. Onlara kesinlikle katılmıyorum.
İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino için “Amerikan filmlerine özenmiş, bir yol filmi yapmak istemiş” diyorlar. Ama bu bir yol filminden ibaret değil. Kendini ait hissedeceği bir yer bulamayan bir adamın kendini arayışı. Babasını küçük düşüren Nazi subayını bulmak için çıkılan yolda Cheyenne, intikam almaktan çok kendini buluyor. Film, sırf Sean Penn’in olağanüstü performansı için bile izlenir!
One Love’da isim krizi
One Love Festival’di, son anda isimden Efes Pilsen çıkarıldı, oldu bize ‘One Love Festival’. Hemen akabinde beklenen açıklama geldi, “Efes Pilsen 10 yıldır olduğu gibi bu yıl da One Love Festival’in sponsorudur. Tüm müzikseverleri hafta sonu santralistanbul’a bekliyoruz.”
Tabii bunların öncesi de var, Yeşilay Derneği, bir müzik festivalini “Gençleri alkole alıştırıyorlar” diye şikayet etti. Festivale 18 yaşın altındakilerin alınmadığının sanırım farkında değillerdi. 18 yaşında reşit olan ve her kararını verebilen bir birey içki içip içmeyeceğinin kararını da veremez mi? Her konser izleyene zorla içki mi içirilecek sandılar, bilemiyorum. Derken Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu “Eyüp’te bira festivali olmaz” diyenlere ve Eyüp halkına duyarlılıkları için teşekkür etti. Eyüp halkının ne kadarı One Love Festival’le ilgileniyordu, şimdiye kadar ne kadarı bu festivalden kötü etkilendi, onu da bilemiyorum.
Tartışma Efes Pilsen’e yaradı
Sonuçta bütün bunlar bir müzik festivali için yapıldı. Üstelik bu ilk defa düzenlenen bir müzik festivali de değil. Tam 11’inci kez düzenleniyor. 11 yıldır olduğu gibi yine sponsor Efes Pilsen ama ilk defa festivalin adı sadece ‘One Love’ oldu.
Tamam, yurt dışında da içki ve sigara firmalarına kısıtlamalar getiriliyor. Markalarını her yerde kullanmalarına izin verilmiyor. Etkinliklere sponsor olunmasına karışılmıyor ama etkinlikler de içki firmasının adıyla anılmıyor. Bu anlaşılır bir durum çünkü baştan her şey böyle başlamış, bir süreklilik var. Ama 10 yıldır adını ezberlediğimiz bir müzik festivalinin 11’inci yılında adını değiştirmeye ve ‘Gençleri zehirliyorlar’ zihniyetine gelince durum değişiyor işte.
‘Bira festivali’ diye protesto edenler farkında değiller ama bütün bu patırtı en çok Efes Pilsen’e yaradı. İsimleri çıkarılmasına rağmen sponsorluktan geri çekilmeyerek One Love izleyicilerinin kalbini kazandılar. Yaz konserleri ve festivalleri arasında kısa sürede unutulacak bir müzik festivaliydi One Love, şimdi uzun zaman hatırlanacağı kesin.