Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Paha Biçilemez İstanbul’un etkisinden midir nedir, haftanın en sıkıcı günü pazartesiye güzel bir programla başladım. Teşvikiye’den Karaköy’e yürüdüm. Bakın neler yaptım?

Karaköy’de ilk durağım Karaköy Lokantası. Nişantaşı kafelerinden sonra Karaköy Lokantası’nın nefis ev yemekleri de, uygun fiyatları da ilaç gibi geliyor. Boşuna burası her saatte tıklım tıklım dolmuyor.
Yemeğin üzerine saat 14.00’te randevum var. Karaköy’de, dünyanın en güzel sağlık merkezinde. Deniz kıyısında, yeşillikler içinde, tarihi binadaki sağlık merkezi çok iyi çalışıyor. Randevu alıyorsunuz, hiç beklemeden son derece bilgili ve ilgili bir doktora nereye seyahat edeceğinizi anlatıyorsunuz. Sizi hastalıklar konusunda bilgilendiriyor. Hangi aşıyı olmanız gerektiğinden hangi sıtma hapını, nasıl kullanmanız gerektiğine kadar her türlü bilgiyi veriyor. Daha sonra eli son derece hafif bir hemşire aşınızı yapıyor. Benim gibi iğneden, aşıdan, kan vermekten korkan biri bile bu sağlık merkezine koşa koşa geliyor. Çünkü burada kendinizi gerçekten emin ellerde hissediyorsunuz. Üstelik bu hizmet tamamen ücretsiz. Burada bulunma nedenim, sarı humma aşısı olmak. Durup dururken olmuyorum tabii, 10 gün sonra nedenini size anlatacağım.

Haberin Devamı

Ahmet Güneştekin Irak’ta sergi açacak

Sonraki durak: Antrepo’daki Ahmet Güneştekin sergisi. Cumartesi akşamı Leyla Alaton’un Contemporary İstanbul partisinde tanıştım Ali Hatemi’yle. Ahmet Güneştekin sergisini gerçekleştiren Mim Art’ın kurucusu. Koleksiyoner bir avukatken şimdi galeri sahibi olmuş. Güneştekin’in sergisini anlata anlata bitiremiyor. Güneştekin’in bundan sonra Erbil’de bir sergi açacağını ve bunun için Erbil’de Barzani tarafından çok iyi karşılandıklarını, Güneştekin’in dünyaya açılan en ünlü Kürt ressam olduğunu anlatıyor. Genelde sanatçıların Ortadoğu’da Katar ya da Abu Dabi’den başlamalarına rağmen Güneştekin’in önce Erbil’de sergi açacak olması bana ilginç geliyor.
Sergiyi gezince gördüm, Güneştekin nerede sergi açarsa açsın fark etmez, her yerde kendini gösterecek işleri var. Hatta sergide o kadar çok işi var ki, bir ara “Keşke daha az işi sergilenseydi de, daha doya doya bakabilseydik” diye düşünüyorum. İşler kadar sergileniş de başarılı. Her girdiğim odada başka bir seri var. Benim favorim, ‘Kutsal Yüzleşme’, ‘Truva Kapısı’ ve ‘Güneşe Açılan Kapılar’. Karşılarında uzun uzun oturuyorum. Kapılar serisinden çok beğendiğim iki eserin de Demsa Koleksiyonu’nda olduğunu görünce seçimlerini takdir ediyorum.
Sergiden çıkarken, Güneştekin gibi bir sanatçıyı kökeniyle konumlandırmak gerekli değil diye düşünüyorum. Çünkü işleri zaten kendi kendine konuşuyor. Şimdiki birçok çağdaş sanat eseri gibi anlamak ya da takdir etmek için yanında açıklayıcı bir metin gerekmiyor. Yine de sanatın birleştirici gücünden yararlanmak için iyi bir adım olabilir. Mutlaka gezin, bana hak vereceksiniz.

Haberin Devamı

STING: YOGAYA BAŞLAMA NEDENİM

Günün son programı: Ataköy’de Sting konseri. Trafik kilitlenmiş, meğer İstanbul Sting’i ne kadar çok seviyormuş. Bizim kadar coşkulu halk yok, İstanbul’a gelen bütün ünlüler coşuyor, J-Lo’dan sonra Sting de İstanbul’dan bir ev kaparsa hiç şaşırmam. Sting’in sesi ve şarkıları hakkında bir şey söylemeye gerek yok. Bilen biliyor. Ama vücudunun her hattını ortaya çıkaran daracık tişört hakkında birkaç şey söylemeden geçemeyeceğim. Bu yaşta böylesine fit olmak her babayiğidin harcı değil. Onu izlerken Mehmet Tez’e dönüp “Biz de mi yogaya başlasak?” diyorum. Gülüyoruz ama ben ciddiyim.