İki günlük yolculuğun sonunda Trabzon’la özel bir bağ oluşuyor aramızda. Burada görülecek çok yer var. Hâlâ gitmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz!
Trabzon uçağında 10 kişiyiz. İki kişi dışında aramızda herkesin Trabzon’a ilk gidişi. İlk izlenim önemlidir. Havaalanının deniz kenarında olması iyi başlangıç.
Novotel’e yerleşmek üzere yola çıkıyoruz. Otel de deniz kenarında. GS takımı ve yöneticileri de burada kalıyor. Bir de Gürcistan-Rusya rugby maçı için gelenler oteli doldurmuş. Hatta GS’li futbolcuların hepsi tek odada kalırken, kaptan Arda bir takım arkadaşıyla aynı odayı paylaşmak zorunda kalmış. Arda bu duruma itiraz edince son dakika kendisine bir oda ayarlanmış.
Trabzonspor tesislerindeyiz
Mısır ekmeği ve meşhur Trabzon tereyağıyla kahvaltı ettikten sonra bir minibüse doluşuyoruz. İlk hedefimiz Trabzonspor tesisleri... Başkan Sadri Şener bizi odasına davet ediyor ve görmemiz gereken yerleri anlatıyor. ‘Sümela’dan sonra Zigana’daki Zehir Hüseyin’e gidip orada et yiyin’ diyor. Sonra bize Trabzonspor tesislerini gezdiriyor. Futbolcuların soyunma odalarına bile giriyoruz. Tesislerinden elimizde maç biletleriyle ayrılıyoruz.
Sümela yolu karlı ve buzlu
Sırada Sümela Manastırı var. Hava günlük güneşlik. Ama o da ne? Sümela’ya çıkan yol karlar altında. Hatta yerler buz, arabalar kayıyor. Sümela tek kelimeyle olağanüstü. Mutlaka görülmeli! Yüzyıllar önce bunları nasıl yapabilmişler diye hayrete düşüyorsunuz. En üzücü şey o güzelim fresklerin üstüne yurdum insanının isimlerini kazıması. Yazık, çok yazık.
Zigana Alpler’den daha güzel
Zigana’ya doğru yola çıkıyoruz. Hepimiz aynı şeyi söylüyoruz, burası Alpler’den daha güzel. İnanılmaz bir manzara var. Bizdeki tek sorun elimizdeki değerleri kullanamamak. Zevk sahibi değiliz. Yapılan çirkinlikleri de, doğanın katledilmesini de görmüyoruz.
Zehir Hüseyin’de kuymak
Sonunda Zehir Hüseyin’in yerine geliyoruz. Burada et, köfte ve Karadeniz’in meşhur yemeği kuymak yiyoruz. Kuymak ve mıhlama aynı şey. Sofistike restoranlarda polenta diye yediğiniz mısır lapasının bir türü. Tabii Zigana’nın meşhur sütlacından yememek olmaz.
Süleyman’da bankacı sahnede, eller havada
Akşam Trabzon’un en havalı restoran-gece kulübü Süleyman’a gidiyoruz. Restoran kısmına ilginç bir sistem kurmuşlar. Açılır kapanır bir tavanı var. Sigara içileceği zaman tavan açılıyor. Buz gibi havada sigara içiliyor, sonra tavan kapatılıyor. Çok pratik. Yan masamıza Başkan Sadri Şener ve GS Başkanı Adnan Polat, Haldun Üstünel ve Dilara Endican geliyor. Süleyman’ın mönüsünde balık, et, karalahana dolma, laz böreği ne ararsanız var.
Gece kulübünde sahneye Trabzon’un yıldızı Ergun çıkıyor. Herkes Ergun’un aslında bir banka müdürü olduğunu söylüyor, bazıları da ‘Yatırım uzmanı aslında’ diyor. Ergun’un sahnesi iyi ama sahnede 10 dakika kalıyorsa üstüne 30 dakika ara veriyor. Ara verdiğinde Queen’den ‘We will rock you’ gibi şaşırtıcı şarkılarla coşuluyor. Sonra ani geçişlerle göbek atılıyor, kolbastı yapılıyor.
İstanbul gece hayatından en önemli farkı ne?
Trabzon gece hayatının İstanbul gece hayatından en önemli farkı Trabzon’da herkesin eğlenmesi. İstanbul’da kimse dans etmez, herkes ayakta durur birbirini süzer. Burada kimse birbiriyle ilgilenmiyor. Herkes dans ediyor. Kadınlardan korkulacağına, bir kadının aklına koyduğunu mutlaka yapacağına burada bir kez daha şahit oluyoruz. Eğlence geç saatlere kadar sürüyor.
Pide, Forum ve Nihat Usta’nın Akçaabat köftesi
Ertesi sabah önce pideciye sonra Uzungöl’e gidilecek. Biz kalktığımızda GS’li futbolcular otelin bahçesinde antrenman yapıyor. Onlar ter dökerken bizim aklımız pidelerde.
Önce merkezdeki Çardak Pide’ye gidiyoruz. Burada açık, kapalı ve yuvarlak pideler var. Yuvarlak pide pizza özentisi gibi duruyor. Pideciden sonra Yeşil Mandıra’ya gidip Trabzon tereyağı alıyoruz.
Uzungöl’e gidersek maça yetişemeyeceğimiz ortaya çıkınca üzülüyoruz. Hadi bari, Forum Alışveriş Merkezi’ne gidelim diyoruz. İstanbul’dan bünye alışmış, pazar günü alışveriş merkezi istiyor. Cinebonus sinemalarından bowling salonuna kadar burada yok yok. Trabzonspor atkılarından alıyoruz. Bir de kuyruğu havada oynayan hamsi mıknatıslarından. Benim Trabzon bileziği yalan oluyor.
Maçtan önce Nihat Usta’da meşhur Akçaabat köftesi yenilecek. Bir de kaygana yiyoruz. Kaygana Karadeniz usulü krep. Burada her şey bol peynirli ve tereyağlı. Ama Karadenizliler tuz sevmiyor.
Avni Aker’de nasıl havaya girdik?
Saat 18.00’de Hüseyin Avni Aker Stadı’ndayız. Ozan Şener sağolsun, VIP’te çok güzel bir yerdeyiz. Arkamızda Arda oturuyor. Bir yandan maçı izliyor, bir yandan telefonu elinde, mesajlaşıyor. Şanslıyız, çok iyi bir maç oluyor. Trabzon golü attığında havalara zıplıyoruz.
2 günlük yolculuk, bizim tabirimizle ‘Şener Turizm’in misafirperverliği derken Trabzon’la özel bir bağ oluşuyor aramızda. Devre arasında Başkan Sadri Şener’le sohbet
ediyoruz. O sırada bazı taraftarlarla Arda arasında
küçük bir kavga çıkıyor. Başkan en babacan haliyle
hemen araya giriyor, Arda’yı koruyor.
Maçı 1-0 kazanıyoruz. Yıldızlarla dolu GS’yi yeniyoruz. Trabzon’a uğurlu geldik. Artık diğer maçlarına da seve seve gideriz. Trabzon’da daha görülecek çok yer var. Hala gitmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz!