Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

19 yaşındaki bir dünya starının saçma sapan şımarıklıkları olabilir. Bunu çocukluğuna vermek lazım. Peki ama Kenan Işık’ın kendisini Justin Bieber’la kıyaslamasını neye vermek lazım?

“Tanınmamak, paparazzilere yakalanmamak için peruk ve şapka taktım. Alışveriş merkezinde yüzüme kapanan kapıların, ilgisiz satış görevlilerinin karşısında kendimi görünmez hissettim.”
Yukarıdaki sözleri ‘The Following’ dizisi yayına başlamadan önce New York’ta konuştuğum Kevin Bacon söylemişti. Şöhretten ne kadar bunalırsa bunalsın şöhretsiz yaşayamacağının da farkındaydı. Çünkü, özel ilgi görmeye alışıktı. Daha sonra İstanbul’da basının yoğun ilgisinden bunalan ünlü bir arkadaşıma bunu anlatmıştım. “Evet, çok doğru, paparazzilerden kurtulmaya çalışıyorum. Ama rezervasyon yaptırmak için bir restoranı aradığımda ‘Yer yok’ diyorlar, sonra kapatıp tekrar arıyorum ve adımı verince anında yer bulunuyor, nasıl hoşuma gitmesin?” demişti. İşte ünlülerle gönüllülerin böyle bir farkı var hayatta. Gönüllüler kendi kendilerine ayakta durabilmeyi ve mücadele verebilmeyi biliyor. Ünlülerse şöhretleri olmadan var olabilmeyi unutuyorlar zamanla. Bir Hollywood yıldızı olsanız bu sorun yaratmaz ama şöhretiniz Edirne’den öteye geçemiyorsa işte o zaman afallama başlıyor.

Kenan Işık’a standart uygulama
‘Kenan Işık Brüksel’de gözaltına alındı’ haberini üzülerek okudum. Sonradan anladık ki, kendisi gözaltına alınmamış, pasaport kontrolde 20 dakika bekletilmiş. Kimsenin böyle bir muamele görmesini istemeyiz tabii. Ama dünyanın en pahalı pasaportuna sahip olan ve birçok ülkeye vize almakta binbir eziyet çeken bir millet olarak tüm dünyada güvenliğin ne kadar arttığını ve pasaport memurlarıyla kesinlikle tartışmamak gerektiğini adımız gibi biliyoruz. Hemen her ülkeye girerken bir form dolduruluyor ve o formda kaç gün, nerede kalacağınız bilgisini yazıyorsunuz. Form doldurulmuyorsa da pasaport polislerinin ülkeye neden geldiğinizi, nerede kalacağınızı sorması kadar doğal bir şey yok. Standart bir uygulama bu. Evet, zaman zaman çok sinir bozucu olabiliyor ama biz gönüllüler biliyoruz, bazı sinir bozucu şeyleri kabullenmekten başka şansımız yok. Bir ülkeye girişte sorulan sorulara sabırla cevap vermek gerekiyor. Asabi davranır, karşınızdaki memura “Sana ne, nerede kalacağımdan, istersem parkta yatarım” derseniz işte o zaman ne yaparsanız yapın memur haklı duruma geliyor zaten. Sonraki davranışların hangi ülkeden geldiğinizle, hangi dine mensup olduğunuzla hiçbir alakası yok.

Saygısızlık mı?
“Ben girdiğim zaman beni yarım saat nezarette tuttular. Yani Türk’üm’ diye, müslümanım diye belki. ‘Niye geldin? Nereye geldin? Nerede kalacaksın?’ diye soruyor bana. Eee niye geldiysem geldim, sana ne? Parkta yatacağım belki. Adam sinirlendi ben böyle deyince. Mecbur muyum sana kalacağım oteli söylemeye. Belki gideceğim beğenmeyeceğim o oteli, başka yerde kalacağım. Yani bu anti-demokratik ve faşizan bir şey biliyorum ve polisin böyle bir gücü hâlâ var buralarda, bunun hakkından gelememişler. İnsana saygıları yok. Ayrımcılar ve ırkçılar. Bu bizde yani kadim Anadolu toprağında olmayan bir şey” diye isyan ediyor Kenan Işık. AB Bakanı Egemen Bağış da Işık’a yapılan muameleyi “Hadsizlik, saygısızlık” olarak değerlendiriyor.

Justin Biber’dan farkı ne?
Kenan Işık daha sonra Justin Bieber örneğini veriyor. “Ben buraya geldiğim zaman beni bir sanatçı olarak nezarete attılar, Justin Bieber polis kontrolüne bile girmedi. Niye beni nezarethaneye atıp özgüvenimi yenmeye çalışıyor Belçika polisi? Niye beni itibarsız hale getirmek istiyor? Belki de benim sahip olduklarıma sahip olamadığındandır” diyor.
Bieber’ın havaalanında pasaport kontrolden geçmemesi, tabii ki olacak şey değildi. Kaldı ki, henüz 19 yaşında ve bütün dünyanın her hareketini izlediği ve adeta taptığı bir yıldız o. Justin Bieber’ın kim olduğunu bilmeyen yok. 19 yaşındaki bir dünya starının saçma sapan şımarıklıkları olabilir. Bunu çocukluğuna vermek lazım. Peki ama Kenan Işık’ın kendisini Justin Bieber’la kıyaslamasını, Belçika polisini aşağılamasını neye vermek lazım? Hazımsızlığına mı?Yoksa ünlüler ve gönüllüler meselesine mi?