Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bangkok’a bayram erken geldi demiştik. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sıra geldi Uzakdoğu’nun Kıvanç Tatlıtuğ’unu açıklamaya...

Ortadoğu’da Kıvanç Tatlıtuğ neyse Uzakdoğu’da da öyle yıldızı parlayan bir Türk var demiştim. O, Uzakdoğu’da birçok önemli reklam kampanyasının yüzü ve defilelerin aranan adamı.
Bir bakıyorsunuz, Garnier reklamında Bar Refaeli’yle birlikte karşınıza çıkıyor, bir bakıyorsunuz Roberto Cavalli defilesinde podyumda boy gösteriyor. Bütün dünyada yayınlanan Korean Air ve LG reklamlarında da o var. Burada tele-vizyonlarda ve sinemalarda sık sık bu reklamlar dönüyor.
Sinema demişken Tayland’la ilgili minik bir bilgi verelim, sinemalarda filmden önce ayağa kalkıp milli marş söyleniyor. Neyse konuyu dağıtma- yalım, daha fazla merakta bırakmayalım.
Uzakdoğu’da yıldızı parlayan Türk’ün adını artık açıklayalım: Can Nergis. Burada adını doğru telaffuz etsinler diye Jan diye yazıyor. Kendisi Madonna’nın sevgilisi Jesus Luz’a benziyor. Çok yakışıklı. Nereye gitseniz insanlar ondan gözlerini alamıyor. Bir o kadar da alçakgönüllü.

Haberin Devamı

Nişantaşı’nda büyüdü
Can, Nişantaşı’nda doğmuş büyümüş. Siyahların kadını Neslihan Yargıcı’nın yeğeni. Daha 18 yaşında Çin’e gitmiş, çalışmak için. Sonra kendini Tayland’da bulmuş. Şimdi 24 yaşında. Bir süre daha burada çalışıp sonra Türkiye’ye dönmeye kararlı.
Modellikten sonra gözü oyunculukta. Bizde dizi yıldızları zamanla Ortadoğu’da tanınıyor, Can’da durum tam tersi. O önce Uzakdoğu’da tanındı, yakında da Türkiye’de tanınacak, göreceksiniz.


Bangkok’ta da Long Table var!
Can’la iki yıl önce Puket’te tanışmıştık, orada bizi çok güzel gezdirmişti. Şimdi Bangkok’ta da beklentimiz haliyle yüksek. Önce Long Table diye bir restoran-bara gidiyoruz, İzzet Çapa’nın kulaklarını çınlatarak. İsim dışında mekanlarda bir benzerlik yok.
Bangkok’taki Long Table Column Tower’ın 25’inci katında. Mekanın ortasında 70 kişilik dev bir masa var. Biraz New York’taki Buddakan’ı hatırlatıyor. Herkes yanyana oturup yemek yiyor. Yanlarda da Supper Club ya da BED’lerde olduğu gibi uzanarak yemek yiyebileceğiniz yataklar var. Long Table’ın terası da çok güzel. Hem şehir manzarası hem de terastaki sonsuz havuz etkileyici. Yemekler de Sirocco’nun yemekleriyle yarışır, ama fiyatlar çok daha makul.
Yükseklik korkusu olanların uzak duracağı restoran: Vertigo
Bir sonraki akşam yağmurun kesilmesi şerefiyle Sirocco’da bir şeyler içip sonra Vertigo’ya gidiyoruz. Vertigo, Banyan Tree otelinin tepesinde, 61’inci katta bir restoran. Yükseklik korkusu olanların uzak durması gereken bir yer. Manzara inanılmaz, bütün şehir ayaklar altında.
Bangkok’ta en iyi restoranlar hep böyle yükseklere kurulmuş. Bakalım bizim Sapphire de böyle olacak mı?
Bangkok’taki 3 günden sonra asıl tatil şimdi başlıyor. Şehir hayatından uzak, müthiş bir doğa içindeyim. Etrafta sincaplar ve maymunlar dolaşıyor. Adadaki yanardağları bir kenara bırakırsak Bali bir cennet. Tam da bu arada ‘Eat Pray Love’da Bali bölümünü okuyorum. Bali’den notlar cumartesiye... İyi bayramlar!


Bono vs. Tarkan
Bono’nun İstanbul seyahatini ‘Ayşegül’ kitaplarını okur gibi izliyorum. Bono Reina’da. Bono Nuran Sultan’la. Bono Ortaköy House Cafe’de ve Sunset’te yemekte. Bono Başbakan’la Dolmabahçe’de. Bono Egemen Bağış’la köprüde. Bono Zülfü Livaneli’yle...

Haberin Devamı

Ferhat Göçer’le düet yapar mı?
Hatta konser sırasında köprüde yürüyüşünü anlatırken Egemen Bağış’ın adını telaffuz edince yuhalandı. Zülfü Livaneli’yi konserde sahneye çıkarınca ‘Ferhat Göçer’le ne zaman düet yapacak?’ diyenler bile oldu. ‘Yakında Seda Sayan şova çıkar’ diyenler de, ‘Beyaz’ın şovunda helyum çeksin’ diyenler de, Acun’un ‘Var mısın, Yok musun?’ yarışmasında kutu açsın diyenler de... Bono artık bizden biri, ta içimizden... Güneş gözlükleriyle dağılan karizma iyice yerle bir oldu.
Peki İstanbul’a dünyaca ünlü isimlerin akın ettiği bu günlerde Bono’ya gösterilen bu özel ilginin nedeni ne? Bono’nun şarkısına bakmak yerine siyasi ve sosyal meselelere burnunu sokan ve sözünü dinleten bir aktivist olması değil mi?
Peki o zaman bir kez daha sorarım size, Tarkan’ın suçu ne?

Uzakdoğulular’ın bayıldığı Türk