Orlando’ya kadar gelip Kennedy Space Center’a gitmemek olmaz. Çünkü burası sadece bir eğlence parkı değil, NASA’nın gerçek üslerinden biri
Orlando gezisine Kennedy Space Center’la (Kennedy Uzay Üssü) devam ediyoruz. Disney parklarından ve Universal Stüdyoları’ndan biraz nefes almak ve gerçek dünyaya dönmek için bulunmaz bir fırsat Kennedy Uzay Üssü.
Evet, burası da zamana ayak uydurmak ve daha çok ilgi çekmek için parklarla yarışan simülasyon aktiviteleri eklemiş programına. Buradaki simülasyonlarda astronot eğitimi alabiliyor, bir uzay mekiğiyle Mars’a kadar gidebiliyorsunuz.
Bu işin en basit yanı.
Programda neler var?
Kennedy Uzay Üssü, 1968’den beri NASA’nın uzaya astronot gönderdiği merkezi. Burada gerçek astronotlarla tanışabiliyor, onlarla birlikte yemek yiyebiliyor, gerçek roketler arasında gezebiliyor ve hatta uzaya giden bir ekibin 2 haftalık macerasını iMax sinemada 3 boyutlu olarak izleyebiliyorsunuz.
‘Hubble’ filmi 1990’da uzaya gönderilen aynı adlı uzay teleskopunun 2009’da bir ekip tarafından nasıl tamir edildiğinin belgesi. Filmi izlerken “Dünya kadar yolları var” gibi soğuk espriler yapabiliyor, uzay mekiğinde yemeklerin nasıl havada uçuştuğunu görebiliyor, asla astronot olamayacağınızı bir kez daha anlıyorsunuz.
Filmi Leonardo DiCaprio seslendiriyor. Görüntü yok, ses var. Ama uzay ve astronot görüntüleri DiCaprio’dan bile daha ilginç. ‘Uzay İstasyonu’ adlı diğer filmi ise Tom Cruise seslendiriyor.
Apollo/Saturn V Center’da ise Apollo’nun fırlatılışını ve uzaya ilk inişi yaşamış kadar oluyorsunuz.
Kennedy Uzay Üssü’nde gerçek bir roket fırlatılmasını canlı canlı izlemek de mümkün. Çünkü her ay Uluslararası Uzay İstasyonu’na giden bir ekip oluyor. Şubat’ın 16’sında Atlas V roketi fırlatılacak. Doğrusu, asıl o zaman burada olmayı isterdim.
Yaş 90, 2 dalda yarışıyor
Screen Actors Guild Awards (Beyazperde Aktörleri Sendikası Ödülleri), Oscarlar’ın da habercisi aynı zamanda. Tamam, kabul ediyorum, ödül töreninde en çok akılda kalan Angelina Jolie ve Brad Pitt çifti oldu. “Brad Pitt ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü alamayınca Angelina Jolie onu teselli etti” diye bol bol konuşuldu.
En çok ödülü alansa ‘The Help’ filmi oldu. ABD’nin ayrımcılık konusunda ne kadar hassas olduğunu, bu filme verdikleri değerle bir kez daha gördük. Çünkü aslında film, Kathryn Stockett’in romanı kadar etkileyici değil.
Gecenin en çok dikkatimi çeken ismiyse, bence kimsenin aklına gelmeyecek biri, Betty White. Belki bu isim size bir şey ifade etmeyecek. O zaman bir hatırlatma yapalım, ‘Altın Kızlar’ dizisinin en safı ‘Rose’ rolündeydi yıllarca. Şimdi ‘Hot in Cleveland’ dizisiyle komedi dalında ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü aldı. ‘The Lost Valentine’la ise TV filmlerinde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülüne adaydı.
Şimdi sıkı durun, Betty White kaç yaşında açıklıyorum. Dile kolay, tam 90 yaşında. Daha önce de çok ödül aldı, ‘Yarışma programı sunuculuğu’ ile ilk Emmy alan kişi, ayrıca şimdiye kadar Emmy’lerin her dalında ödül almış tek insan. Sorarım size, 90 yaşında hâlâ zevk aldığı bir işi yapabiliyor olmaktan daha büyük bir ödül olabilir mi?