Votkanın köklü bir geçmişi var. Bugünkü kokteyl kültürü de bu geçmişin bir uzantısı. Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu’ndan Smirnoff’un hikayesini dinledim, bakın neler öğrendim?
Gece kulüplerinde en çok satılan içki, votka. Bugün bir gece kulübünde votkalı kokteyller içebiliyorsak, bilin ki başlıktaki cümlenin bunda payı çok. Nasıl mı?
Kokteyl kültürü, ABD’de 1950’lerde başlıyor. Amerikalılar viskiyi tercih ederken, Smirnoff’u “Tadı ve kokusu olmayan beyaz viski” diye pazarlamaya başlıyorlar. Votkanın her şeyle karıştırabileceğini tüketiciler fark ediyor. Moscow Mule, Bloody Mary, Votka Martini, Screwdriver gibi çeşit çeşit kokteyl, dünyaya ABD’den yayılıyor. Şimdi Smirnoff, dünyanın en çok satılan markalı içkisi haline geldi. 130’dan fazla ülkede satışı yapılıyor. Tabii ki bunlar tesadüf eseri olmuyor. Bunda ABD’nin fırsatlar ülkesi olmasının etkisi de var. Ama asıl farkı yaratan Smirnoff’un mücadelelerle dolu köklü bir geçmişi olması. Smirnoff’un tarihini Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu’ndan dinleme fırsatım oldu.
Smirnov Galata’da yaşamış
Piotr Arseneevich Smirnov (Rusça’da ‘v’ ‘f’ okunuyor, o yüzden doğru telaffuz edilebilmesi için sonradan markanın son harfini değiştiriyorlar) 1864’te kendi damıtım evini kuruyor. Rakiplerine oranla beş kat daha fazla kayın ağacı kömürü kullanarak en kaliteli ve en saf votkaya ulaşmayı amaçlıyor. Votka, 21 numaralı formülüyle Rusya Çarlığı Sarayı’nın resmi içkisi ilan ediliyor. Sonra formülü oğlu Vladimir’e devrediyor. Vladimir, votkasını Uzakdoğu ve Avrupa’ya yayıp hızla yükseliyor. Ama babası kadar şanslı değil, Bolşevik Devrimi’yle Rusya’daki tüm votka fabrikalarına el konuluyor, üretim duruyor. Vladimir, halk düşmanı ilan ediliyor. Defalarca idam cezası ve infazlardan kurtuluyor.
Sonunda çareyi İstanbul’a gelmekte buluyor. Galata’ya yerleşiyor. Ama ne yazık ki İstanbul’da da üretim ve dağıtımda başarılı olamıyor. Olsa, Smirnoff bugün İstanbul orijinli bir marka olacaktı. Sonra Vladimir Polonya ve Fransa’ya geçiyor. Fransa’da üretime başlayıp dünyaya yayılıyor. Ama asıl başarıyı ABD’de yakalıyor.
İyi votka nasıl olmalı?
2005’te New York Times uzmanlardan oluşan bir jüriye gözleri kapalı olarak dünyanın önde gelen 21 votka markasıyla tadım testi yapıyor. Sonuçta en çok beğenilen votka Smirnoff No.21 oluyor. Bunda da 10 defa kömür filtrasyonundan geçirilmesinin etkisi çok. İçki uzmanı Ertan Ergin’in deneyiyle görüyorum, kömür filtresinin gücünü.
Peki ama iyi bir votka nasıl olmalı? Galip Yorgancıoğlu cevaplıyor: “Tatsız, renksiz, kokusuz, ayırt edici hiçbir özelliği olmayan bir içki olmalı, yani gerçek anlamda saf olmalı. İçtikten sonra geride tat bırakmamalı.”
Bu özelliklere tek tek bakınca, kokteyl kültürünün nasıl doğduğu daha iyi anlaşılmıyor mu?
TUBA ÜNSAL’IN SÜRPRiZi
Tuba Ünsal’la karşılaştım. Heyecanlıydı, “Fotoğraf çekiminden geliyorum” dedi. Onu bu kadar heyecanlandıran sadece bir fotoğraf çekimi olamaz diye düşünürken dayanamadı, anlattı, tabii telefonundan şahane fotoğraflarını da göstererek.
Tuba, Koton için özel bir koleksiyon hazırlamış. İlk defa böyle bir şey yaptığı için de çok heyecanlı. Koton, sürekli büyüyen ve gelişen bir marka. Hakan Yıldırım’la da başarılı bir işbirliği var. Malum, ünlü isimler ya da ünlü moda tasarımcılarıyla markaların işbirliği her zaman ilgi görüyor. Ama Koton sadece bununla da yetinmiyor. Bayıldığımız yabancı ‘sokak’ markalarının yanında böyle yerli bir markanın olması sevindirici bir gelişme. Tuba Ünsal’ın Koton için hazırladığı koleksiyonu da merakla bekliyorum. Çünkü Tuba stil sahibi sayılı isimden biri. Gördüğüm kadarıyla, bu koleksiyon sayesinde genç kızların lise mezuniyetlerine kıyafet bulma derdi bitecek.