İngiltere Başbakanı Tony Blair, 7 Mart akşamı dünyanın en yaygın müzik ve gençlik televizyonu MTV’de çeşitli ülkelerden 16-24 yaş arası gençlerin sorularını cevaplayacakmış. Programın adı: "Savaş bir cevap mıdır?" MTV’nin "Savaş, takım elbiselilere bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir" iddiası yerinde...
Ancak aslında MTV’de
son bir yıldır ciddi bir depolitizasyon sözkonusu. Bir süre öncesine kadar MTV’de neredeyse her iki klip arası ya çevreci veya şiddet karşıtı bir "sosyal reklam" yayınlanır ya da politik bir figür, bir ırkçı, bir diktatör hicvedilirdi. Mesela açlık sorununa dikkat çekilirdi.
Tam ‘olmuşken’Tam da
dünya gençliğinin 70’li yılların sloganlarına sarıldığı, giderek moda ve dekorasyon alanlarında bile "retro" adı altında 70’li yılların bir tür stilizasyonunun başladığı, gelişen küreselleşme ve ABD karşıtı hareketin etkisiyle siyasi söylem erbabı rock gruplarının hızla popülerleştiği, hip hop kliplerinde şarkıcıların isimlerinin duvarlara Latin Amerika gerilla hareketlerinin kullandığı kaligrafiyle yazıldığı bir dönemde, MTV bu konjonktürün zıttı bir programcılık yapıyor.
Seviyesizlik diz boyuRock’ın sado-mazo şovmeni Ozzy Osbourne’un bir çeşit reenkarnasyonuna dönüşen "The Osbournes" adlı dizi, daha doğrusu bir kameranın zaman zaman Osbourne ailesinin gündelik hayatını izlediği bir tür dokümantasyon-BBG arası programla başlayan bir trend bu. Aptallığın, nihilizmin, seviyesizliğin, pisliğin ve müstehcenliğin yüceltildiği yeni bir komedi anlayışı. Her tür azınlığa yönelik ayrımcılık, zor durumdaki insanlar ve yaşlılarla alay, daha da ötesi resmen kusmuk, dışkı, The Osbournes, Andy Dick, Jackass gibi programların temel motifleri: İnsanın degrade edilmesi, onurundan edilmesi, değersizleştirilmesi. Degrade edilmiş ve onurunu kaybetmiş, kendi gözünde değerini yitirmiş insanları manipule etmek daha kolaydır elbette.
ABD, bu degrade etme işini dişine göre gördüğü ülkemize de uygulamak istiyordu ki cumartesi günü TBMM’den cevabını aldı. İsmet Özel’in bir şiirinde söylendiği gibi "İnsan eşref-i mahlukattır" çünkü.
Neyse şu savaş olayından yüzümüzün akıyla çıksak da tekrar köşemizdeki laylaylom dozunu arttırsak.
Geçen hafta 150 kadar sanatçı, Kenter Tiyatrosu’nda savaş karşıtı bir toplantı yaptı. Deniz Türkali, Atıf Yılmaz, Altan Erkekli, Mehmet Esen, Rojin, Nilüfer Akbal (geçerken: Bu iki Kürt kadın popçu arasında şu sıralar kıran kırana bir rekabet sürüyor ki, kullandıkları terminolojiye bakılırsa her an saç saça baş başa durumu olabilir), Tarık Akan, Mehmet Ali Alabora gibi isimlerin katıldığı toplantıda Beyaz da hazır bulundu. Ancak kameralarla köşe kapmaca oynayan yakışıklı, genç, ünlü -neden "şovmen", "sanatçı", "manken" gibi isimler medyamızda sıfatsız kullanılamıyor?- şovmen Beyaz ne zaman ki toplantının sunucusu Vecdi Sayar onun adını anons etti; koltukların arasından iki büklüm kayarak tüydü gitti.
Bu ‘S’ de neyin nesi?Şu sıralar bir çoğumuz yakamıza "Savaşa Hayır" rozeti takıyoruz ya, popüler kızlarımızda da degajede dövme modası başladı. "Degaje" son günlerde göğüsün diğer adı.
Demet Şener’in bir Yunanistan dönüşü dikkatimizi çeken, dikkat çektiğimiz dövmesi medyada o kadar geniş yer aldı ki, şimdi aynı sütun santimde bir yer kapmak isteyen bütün ünlü kızlar bir yerlerine bir şey çiziktiriyorlar. Tabii bu dövmeler tel maşa dövme. Geçici. Geçenlerde İpek Tuzcuoğlu, degajesine bir "S" attırmıştı ki, çık çıkabilirsen işin içinden. Ayıkla pirincin taşını. Seymen Ağa’nın "Sösi mi, yeni bir sevgilinin ayak sesi mi?
Bizim kızları aşar!Şu sıralar neden yeniden gündemde olduğu bir diğer merak konumuz olan Gülşen de, Esra Ceyhan’a misafirliğe omuzunda bir harfle geldi. Ne zaman ki, Esra Hanım’ın mütemadiyen ağlamaktan yorgun gözüne çarptı bu harf; Gülşen’in cevabı hazır: Ay, programdan önce çizdim. Ama mevzu açılmış oldu bir kere ve Esra Hanım karşı soruyu yapıştırdı: Peki, âşık değil misin birine? Sonra muhabbet sürdü, sürdü. Çizik, işlevini tamamlayana kadar...
Bu dövme işi bizim popüler kızlarımızı aşar. Yani ciddi ciddi kalıcı dövme yaptırırlarsa. Onların hızına bakarak, solaryumda kara tahtaya dönüşmüş ten üzeri tebeşir tavsiye etsek, muhayyileleri fazla mı zorlamış oluruz acaba?
Bir de medya haberi: Son günlerde ismi etrafındaki polemikler yüzünden biraz yorulan Ali Atıf Bir, bir arkadaşıyla sakin bir akşam yemeği için Safran’a gitti. Ancak aynı mekânda arkadaşları tarafından Cüneyt Özdemir’e bir sürpriz doğum günü partisi düzenleniyordu. Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Nuri Çolakoğlu gibi isimlir birer birer Bir’in masasının yanı başında arzı endam edince taze köşe yazarı da partiye katılmak zorunda kaldı.