Cadde 'Derdi olan sinemayı seviyorum'

'Derdi olan sinemayı seviyorum'

07.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

‘İstanbul Sokakları’ dizisinde izlediğimiz Derya Alabora, bir sosyal sorumluluk projesi olan ‘91.1’ filminde de rol aldı. Oyuncu, “Popüler sinemanın hikayelerini çok sevmiyorum. Derdi olan projeleri seviyorum” dedi

Derdi olan sinemayı seviyorum

- ‘91.1’ filmine nasıl dahil oldunuz?
İlk aradıklarında, senaryoyu göndermelerini istedim. Bir oyun üzerine çalıştığım için çok bakamadım. Aslında hemen ilgilenmememin nedeni, çok fazla ilk film senaryosu geliyor. Bazıları amatör oluyor, o yüzden bilmeden Mustafa Haktanır’a haksızlık etmişim. Senaryoyu okuyunca gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkıldığını gördüm. Üç ayrı hikaye bir trafik kazasıyla kesişiyor, hoşuma gitti.

- Mustafa Haktanır’ın ilk uzun metrajlı filmi. Setteki uyumunuz nasıldı?
Genellikle uyuşamayacağım insanlarla çalışmam. Mustafa’yla ilk karşılaştığımızda iyi bir elektrik almıştım. Yaptığım işten dolayı insan tanıma konusunda uzmanlaştım sanırım. Bence yönetmen ya da oyuncu aynı projenin içinde anlaşamıyorsa
iyi bir şey çıkmaz.

- Film, sosyal sorumluluk projesini anlatıyor. Sette neler hissetiniz?
‘Sosyal sorumluluk projesindeyim’ gibi bir şey hissetmedim. Bence öyle bir şey hissetseydim, o iyi bir senaryo olmazdı.

- Türkiye’de gerçek hikayeden alıntı yapılan film sayısı çok az. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Yasaklı bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor sanırım. Bizim toplumumuzda çok fazla hikaye var ama her dönemin kendi yasakları var. Mesela 1980’li yılları daha yeni yeni anlatabiliyoruz, o da belli bir yere kadar. Kendimizi eleştirmede de biraz sorunluyuz. Her şey örtülü bir şekilde yaşanıyor. Gerçek hikayelerin çoğalması, kendimizi eleştirebildiğimiz zaman mümkün olacak. Oysa en büyük tabularımızdan biri cinsellik. Bu kadar tecavüzcünün olduğu bir ülkede bu konuyla ilgili ne bir film, ne edebi bir eser bulabilirsiniz. Bir toplumu ileri götüren sanat, bilim ve akıldır. Bunlardan biri eksik olursa ilerleme olmaz.

- Filmde çok genç oyuncular var. Onlara ne gibi tavsiyeleriniz oldu?
Doğal oyunculuktan yanayım. Oynamayı değil, olmayı benimsiyorum. Kamera bu kadar yakınımızdayken en büyük gücümüz gözlerimiz. Bir duyguyu gerçekten hissedersek, gözlerimizde belli olur.

- Filmde küfürlü sahnelerin çok olduğu söyleniyor. Argo kelimesi için bir sınır olmalı mı?
Bence ne anlattığımızla doğru orantılı. Mafyayı anlatıyorsak, tabii ki bol küfür olmalı. Çünkü anlattığımız dünyanın gerçekliğinde var. Küfür erkekliğin şanından sayılıyor ve hep kadın üzerinden yapılıyor. Yapmamız gereken hayatın ve karakterin gerçekliğini göstermek.

- Komedi filmleri dışında istenilen gişeye ulaşılamıyor. Gişe tedirginliğiniz oldu mu?
Bağımsız filmlerde hep bu tedirginlik yaşanıyor. Ticari film yapmazsanız gişe her zaman problemli. Ben popüler sinemanın hikayelerini sevmiyorum. Derdi olan projeleri seviyorum.

Haberin Devamı

‘Yeni oyuncular fiziklerine göre seçiliyor’

- ‘İstanbul Sokakları’ dizisinde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Kızı kalp hastası bir anneyi oynuyorum. Kızının üzerine titriyor. Çok üzgün ve kendini sorumlu tutuyor. Bol gözyaşı var. Orta halli bir aile. Aralarında sıkı bir sevgi bağı oluşmuş.

- Onlarca ödülünüz var. İlerleyen yıllarda bir showroom düşünür müsünüz?
‘Bakın ne ödüller aldım’ demek, aklıma bile gelmez. Bu konularda biraz kapalıyım. Evde de öyle bir yerim yok. Yani kimseye göstermiyorum.

- Kadın oyuncuların gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Yeni gelen oyuncular bazen tamamen fiziklerine göre seçiliyor. Tabii o biraz sıkıntılı oluyor. Duygularını kullanamadıkları için sözcüklerin melodisi üzerinden yola çıkıyorlar. O zaman da Türkçe bozuluyor, İngilizce gibi melodili konuşuyorlar. Ama gerçekten yetenekli, kendini geliştiren oyuncular da var.

- Eğitim almadan bazı isimler kamera karşısına geçiyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğer yetenekliysen, eğitim her zaman gerekli olmayabilir. Bazen doğal içgüdümüzle çok iyi performanslar çıkartabiliyoruz. Bazen de abartılı bir şeyler öğreniyorsak, kamera önünde çok fazla kalabiliyor. Duruma bakıp değerlendirmek gerekiyor. Her zaman en önemli şey, gerçek karakterler yaratabilmek.