Cadde'Dipçiklerinizi yakın' emri

'Dipçiklerinizi yakın' emri

11.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Dipçiklerinizi yakın emri

Çevredeki dağlar PKK'lı kaynıyor. Birlik, ortadaki çanakta... Kar, perde gibi iniyor. Hava eksi 25 ile eksi 40 derece arasında değişiyor. Soğuk iliklere işliyor. Beşinci gün hala oradalar. Ne bir yardım, ne bir helikopter. Pamukoğlu Paşa askere , "Teçhizatınızda yakacak ne varsa onları yakın.Son olarak da silahlarınızın dipçiklerini yakarsınız" emrini veriyor.Sonuç... İkinci bir Allahuekber Dağları faciası yaşanmıyor. Donarak ölen tek asker yok. Güneydoğu dağlarından gerçek bir anı... Televizyonla birlikte savaşlar bir gösteri sanatı gibi sunulmaya ve algılanmaya başlandı.Zırhlılar, tanklar, füzeler, füze rampaları, toplar, elektronik aygıtlar, ses hızını geride bırakan jetler...Ve... Gece dürbünleri, ellerinde rambonun silahlarını andıran müthiş tüfeklerle pırıl pırıl komando giysileri içinde diri, dinç ve yakışıklı askerler...Tunç yanığı yüzlerinde siyah güneş gözlüklü komutanlar...Onlara bakınca, dağlarda sürmekte olan savaşım sanki bir film gösterisi gibi algılanıyor.Gece karanlığı yaran roketlerin ışıklı izleri, dekoratif görünüyor.Sanki "play station" oyunu...Dağlarda dehşet yaşanıyor.Fidan gibi gençler ölümle burun buruna çarpışıyor.Büyük dramlar yaşanıyor.Çoğu komando, çarpışmaya giderken koynuna naylon torba koyuyor.Kopan bir el ya da ayağın, sıhhiyeciler gelinceye kadar naylonun içine konup saklanması için...Bütün bunları anlatacak, inanılır ve güvenilir seslere ihtiyaç var.Toplumu bilgilendirecek, dağlarda oyun oynanmadığını, bu ulusun varlığı ve geleceği için oralarda üniformalarının ve bayrağın hakkını ve hatta canını verenlerin varlığını beyinlere kazıyacak kişiler çok önemli.Yöreye "gönüllü" olarak giden ve çarpışmalarda bizzat bulunan gerçek bir kahraman Em. Tümgeneral Osman Pamukoğlu onlardan biri. Play station değil 7 Mayıs İhtilali iki sesle hatırlanır. AYTEN ALPMAN'LA GÖZLER BUĞULU Birincisi, ihtilalin liderlerinden Albay Alparslan Türkeş'in, sabaha klarşı radyolardan yayımlanan "güvendiğiniz Türk Silahlı Kuvvetleri idareye el koymuştur" anonsuydu.İkincisi, radyolardan gün boyu yayınlanan kahramanlık türkülerindeki Hasan Mutlucan'ın davudi sesiydi.1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile birlikte, Ayten Alpman'ın söylediği "Memleketim" şarkısı kalpleri ısıttı.Ulusal duyarlılık günlerinin simge şarkısı oldu.Aslında Ayten Alpman bu şarkıyı daha 1972'de seslendirmişti ama ses getirmemişti.Fakat... Bu harekâtla patlama yaptı.Ayten Alpman, harekâttan sonra Girne Kalesi'ndeki Sahra Hastanesi'nde yaralılara moral konseri vermeye çağırıldı.Kolu kopmuş, bacağı, yüzü sargılı Mehmetçiğe gözlerinden yaşlar akarak "Memleketim" i söylüyordu.Sonraları da TSK'nın önemli etkinliklerinde Alpman, aranan ve istenen sanatçıydı."Koca koca generallerin gözyaşlarını tutamadıklarını görüyordum, ben de ağlıyordum" diyor.Muavenet'in kaptanı da harekâtın başlarında en duygu yüklü anlarında hoparlörlerden "Memleketim" şarkısının yayınlanışını hiç unutamıyor.O an; "Harekât bittikten sonra düzenleyeceğim ilk geceye bu şarkıyı söyleyen sanatçıyı çağracağım" diye karar vermiş.Sözünü, Mersin Donanma Tesisleri'nde tutmuş.Alpman, "O geceyi de, gözyaşları ıslatmıştı" diyor.Türkiye gene duyarlı bir süreçte."Memleketim" ile gözler gene doluyor. Hep tartışılan bir soru şudur:"Sanatçı doğulur mu, olunur mu?" SANATÇI DOĞULUR 5 yaşındaki Suğra Bal, bu sorunun cevabı.Kimse öğretmeden sadece ablalarını dinleyerek İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını ezberlemiş.Harika beden diliyle ansızın okumaya başlamış. O sırada daha 3,5 yaşındaymış. (Okuması hızlı tempoyla 4 dakika 45 saniye sürüyor.)Sonrası da ilginç...Başka uzun şiirleri de algılayan ve ezberleyen, beden dilini de kullanarak seslendiren bir süreç başlamış.Örneğin... Uzun bir şiir olan Bayrak, Sakarya, Egemenlik...Henüz okuma-yazması bile olmayan Suğra, müthiş bir yetenek.Seçimleri de, milli duyguları işleyen konular...Ulusal duyarlılığın tırmanışta olduğu dönemde ŞEFFAF ODA'nın bu haftaki konuklarından biri de Suğra Bal.Başbakan'ın, bakanların gözlerini yaşartan Suğra, dağda çarpışan Mehmetçiğe Türk milleti adına sımsıcak mesajların simgesi...Suğra, herhalde bir sanatçı olacak. Yazarlık tarafını şimdiden öngörmemiz mümkün değil.Ancak... Çoğu kişinin merak ettiği bir meslek, orkestra şefliğidir.Onlar da bir hatta birkaç enstrüman çalarak konservatuvar diploması almışlardır.Ama... Neden sadece onun elinde o küçük, ince, beyaz baget vardır? Neden o tüm sazları çalanları yönetmek üzere kürsüdedir? Hangi yeteği nedeniyle diğerleri arasından o seçilmiş ve orkestra şefi olmak üzere eğitilmiştir? Durul Gence, Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi davulcudur. DAVUL, PARKİNSONA KARŞI Adını önce Deniz Harp Okulu Orkestrası ile duyurdu. Sonrası çok pırıltılı ve güzel bir sanat yolculuğudur.Kır saçlarıyla hâlâ davulun başında muheteşem.Geçen yıl sevgili dostum merhum Ufuk Güldemir'in doğum gününde çalmıştı. Piyanoda Büyükelçi Murat Sungar, gitarda Milliyet'in Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin... Bu üçlü, daha önceleri Ankara'da her pazar çalarlarmış. Diplomatların da katıldığı müzikli davetler düzenlerlermiş. İstanbul'da onlara saksofonuyla Meriç Demirkol da katıldı. Durul ne yazık ki bir süredir parkinson.Bu hastalığın belirgin görüntüsü el titremesi...Fakat Durul ne zaman ki sopaları eline alıyor, davulun başına geçiyor, o harika davul sololarını yapıyor, ne titreme kalıyor, ne adale sertleşmesi... Parkinson siniyor.Hafta ortasında onu bir vesileyle daha izledim.O davula ilerlerken karşılaştık. Birbirimize sarıldık. Ne yalan söyleyeyim, "ellerinin titreyeceğinden" kaygılıydım.O da taburesine oturduktan sonra dostlarına biraz bu hastalıkla uzlaşarak yaşadığını tatlı tatlı anlattı. Ve sonra nasıl bir fırtınaydı... Davulu çalarken gene devleşti. Onunla gurur duyduk.Davulunu ve şarkılarını yürekten alkışladık.

KEŞFETYENİ
Ünlü oyuncu trafikte çıldırdı! Küfürler yağdırdı...
Ünlü oyuncu trafikte çıldırdı! Küfürler yağdırdı...

Cadde | 03.06.2025 - 10:49

İlker Aksum, İzmir'in Urla ilçesinde trafikte bir sürücüyle tartıştığı görüntülerle sosyal medyada gündem oldu.

Yazarlar