Emekliliğime 200 gün kaldı

Güzelliği tescilli, Boğaziçili, hem kariyer, hem çocuk sahibi, disiplinli ve de hırslı...TGRT, FOX olduktan sonra yüklü bir tazminat ödenerek işten çıkarılan Jülide Ateş, aylar süren ekran hasretine kısa bir süre önce son verdi. Ateş, TGRT'den aldığından daha yüksek bir maaşla Kanal 1'in ana haber spikerliğine başladı. Türkiye Güzeli seçildiği 1990'dan bu yana tanıdığım Jülide Ateş'i bir cümleyle şöyle özetleyebilirim: Enteresandır, ben 'kovuldum' lafını çok telaffuz ettim. Çünkü bu konuyla ilgili söylenebilecek en ağır şey buydu. Bunun da hayatta yaşanabilecek bir tecrübe olduğunu görmek ve kendine ulaşma yolunda bir kademe olduğu alıştırmasıydı benim için kovulmayı telaffuz etmek. Ve ilginçtir aynı dönemde FOX'un program müdürü (Canan Obay) HABERTÜRK'te Cengiz Semercioğlu'nun "Neden çıkardınız Jülide Ateş'i?" sorusuna, "Biz onu çıkarmadık bu karşılıklı bir anlaşmaydı. Kovulma diye bir şey yok" diye yanıt verdi. Halbuki ben düpedüz işten çıkarıldım. Tabii ki ilk günlerde bunu daha derin hissettim ama şu an hayatımdaki, kariyerimdeki normal bir süreç olarak algılıyorum. Yeniliklere bir kapı açmış olması sebebiyle de çok kötü olmadığını düşünüyorum. Benim değerimden bir şey eksiltmedi. Yeni gelen yönetim benim kapasitemi ve neye muktedir olduğumu görmek istemedi. Yüzümün eskidiğini düşündü. Onlara tek hak verdiğim nokta da gerçekten ben 10 yıldır TGRT'de çalışıyordum. Adamlar bir yenilik yapacaksa benim yüzümü değiştirmek istemeleri haklı bir sebep olabilir. Bu daha usulüne uygun olarak yapılabilirdi. İnternet sitelerinden öğrenmeyebilirdim. 10 yıl boyunca ekran yüzü olduğunuz TGRT satılıp FOX olunca işten çıkarıldınız. İlk açıklamanız "Ağzım dolu dolu 'kovuldum' diyorum. Kovulma tecrübem yoktu " oldu. Bu sözleri hangi psikolojiyle söylediniz? Bir liste verilmişti, benim de adım vardı. Ben o şekilde öğrendim. Sonra da eve bir kâğıt geldi. Çıkışınız önce internete mi tebliğ edildi? Ahmet Ertügün yaşasaydı Yayından çıkmıştım. Spor spikeri arkadaşım söyledi. "Ya liste vermişler senin adın var" diye. Zaten iki gündür o kadar çok arkadaşımız çıkarılmıştı ki işten, aşağı yukarı olabilir diye düşünüyordum. Çok şoke olmadım açıkcası. İşyerinde değil miydiniz o gün? Ahmet Ertegün'ü 1994 yılında tanıdım. New York'a gitmiştim ve bir başıma kapısını çalmıştım. Sağolsun kendisi hiçbir aracı olmadan bir başıma gittiğimde bile azimli bir Türk genci olduğumu düşünerek bana üç televizyon kanalında kapı açtı, o kanalların ana haber spikerleriyle tanıştırdı. FOX'u aldıktan sonra eşimle beraber evine davet edildik. Orada kadeh kaldırdı, "Yeni kanalımızın tek starına" diye. Allah uzun ömürler verseydi keşke, daha uzun yaşasıydı. Bilmiyorum kalır mıydım, kalmaz mıydım. Ama şu benim için artık çok önemli: Bunun bir ehemmiyetinin olmadığını anladım. Sizin bir de Ahmet Ertegün dostluğunuz var? Yaşasıydı siz FOX dışında kalan bir spiker miydiniz?, FOX'un ekran yüzü müydünüz? Ben 19 yaşından beri çalışıyorum. Hatta emekliliğime 200 gün kaldı. 19 yaşından beri de hak ettiğim kadarını aldım. Çünkü burası özel sektör. Özel sektörde kimse size hak ettiğinizden daha fazlasını vermez. Dolayısıyla "ben çok kazanıyorum" diyemiyorum. Hak ettiğim kadar kazanıyorum ve hak ettiğim yaşam stilini yaşıyorum. Birine göre 1 milyar dolar çoktur, kimine göre 10 milyon dolar çoktur. Ne kadar ısrar edersen et, rakamı vermeyeceğim. Daha tek Star TV varken, ben medyadaydım ana haber okuyordum. Dolayısıyla tüm kazancımın TGRT'ye endeksli kılınmasına gerek yok. Sizin en çok konuşulan konunuz işten çıkarılırken aldığınız astronomik tazminat. Hatta hakkınızda "En zengin haber spikeri" diye yazıldı. Benim bildiğim 750 bin YTL civarında bir tazminat aldınız. Gerçekten en zengin haber spikeri konumuna geldiniz mi? Asgari ücretin 450 YTL olduğu bir ülkede bana bu soruyu sorma. 750 bin YTL iyi para mıdır, az para mıdır? Ben buraya çok hazmederek, çok emeğimle geldim. Hep kendi kazandığım parayı harcadım 19 yaşından beri. Babamın parasını da harcamadım, kocamın parasını da harcamadım. Para çok göreceli bir şeydir. İnanç konuşulmaması gerektiği gibi, para da konuşulmamalı. Parayı hazmetmek de budur. Onun için ben çok para konuşmak istemiyorum. Ama dediğim gibi hak ettiğim hayatı yaşadığıma inanıyorum. Kendi emeğimle, kendi üretimimle. Bu rakamı vermemenin sebebi bu uçurum mu? Şimdi Kanal 1'desiniz. Neden bu kadar ara verdiniz? Acil çalışmamı gerektirecek durumum yoktu. Ben Jülide'yi sırf kariyerle var etmedim. O dağa tırmanırken bir sürü halat kullandım. Benim dostlarım, hobilerim, ailem ve kendi içimde biriktirdiğim başka değerler var. Benden bugün haber spikeri Jülide Ateş'i alırsanız geride büyük bir varoluş alanı kalacaktır. Beni hayatta tutan da budur. Çünkü kürsülerimiz, isimlerimizin geçici olduğunu -ben ayağım çok sıkı yere basmıştır - bilirim. Kendim yaşamasam bile, nice değerler, nice büyük abilerimiz, ablalarımız TV yüzleri elenip gittiler. Bunun dünyanın sonu olmadığını, onların hayatlarına bakarak, hayatın bir yerinden seni sarmaşık gibi sarıp yakaladığını görüyorsun. Ben bugün ailemi alıp İtalya'ya yerleşsem, sıfırdan bir hayat kurabilecek vizyona, derinliğe ve ekonomik güce sahibim. Bunun için belki de tuzum çok kuru, bekledim. B planımda, açıkcası uzun seyahatler vardı. Dünyayı tanımak, daha çok gezmek, gerekirse yurtdışında ikinci bir ev alıp, altı ay orada yaşamak. Çünkü benim ablam New York'ta yaşıyor ve bizim bir ucumuz New York'ta oldu. Ben hep yurtdışında okumak istedim üniversiteyi ama Boğaziçi'nde okuyordum, çalışıyordum gidemedim. Onun için bu içimde bir ukde kalmıştır. Altı ay yurtdışında, altı ay burada yaşamaktı .B planım. Türkiye'den kopmadan ama dünyanın, herhangi bir kanalda çalışmaktan, bir yerde spiker olmaktan, ana haber okumaktan ibaret olmadığını anlayacak kadar da vizyonu geniş tutmak. Medyaya dönmemeyi düşündüğünüze göre kafanızda bir "B planı" vardı. Neydi o? Eğer ben ana haber spikeri olarak birinci lig takımından, ana haber teklifi gelmesini beklersem saçmalamış olurum. Çünkü bizim koltuklarımız çok kıymetli. Bir tarafta Ali Kırca var, bir tarafta Mehmet Ali Birand var, bir tarafta Defne Samyeli var. Dolayısıyla hepsi de işlerini iyi yapan ve ilk üçün içinde zaten olan insanlar. Onları öteleyip beni çağırmalarını beklemek biraz şapşallık olur diye düşünüyorum. Onun için kalite, eleman kadar koltuk sayısı yok spikerlikte. Birinci ligde koltuklar dolu. Ben o kadar hayalperest değilim. Şu olabilirdi; Birinci lig kanallarında program yapabilirdim, bu teklifleri geri çevirdim. Onda da şunu riske edemedim. Ben habere geçmek için o kadar kendi içimde çaba verdim ki, haberi elimin tersiyle itemedim. Kadın kuşağında bana program teklifi yapıldı ama hâlâ bu da bir C planıdır kafamda. Kadın kuşağında program yaparsam onun da alâsını yapacağımı çok iyi biliyorum. Kanal 1'i tercih etmenizin sebebi nedir? Daha fazla. Kanal 1'den aldığınız maaş, FOX'tan aldığınızdan daha az mı, fazla mı? İnsanlar sanıyorlar ki, biz çocuğu alıyoruz günde beş saat "This is a pencil" gibi ders veriyoruz. Ben Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği'ni bitirdim. Bu işin eğitimini aldım. Siz bir çocuğun ihtiyaçlarına İngilizce de cevap veriyorsanız çocuk onu öğrenir. Yoksa oturup ders gibi öğretmedim. İngilizce bizim hayat rutinimizin bir parçası. Çünkü biz de anne-baba olarak bir filmi izlerken İngilizce izliyoruz. Birçok yabancı arkadaşımız var, çocukları geliyor İngilizce konuşuyor. Fanus içinde fazla steril büyüdüm dediniz. Görünen o ki sizde çocuğunuzu fazla steril büyütüyorsunuz. İkinci dil öğreniyor şu anda. Onu ayırt etmek gerekiyor. Ne olursa olsun, kendi kapasiteni görmezden gelerek bir amaca ulaşmak vardır. O amaçta da başkalarını üzmek de olabilir. Kendimi bundan şöyle uzak tutuyorum: Felsefem koşullar içerisinde mükemmele ulaşmak, eşittir optimumu yakalamak. Normalde hırslı bir yapınız var ama... "Hiç tartışmam... Bu işin ideali iki çocuk, ama biz bir çocukta kalacağız galiba. Eşimle beraber verdiÇimiz karar bu. Bir yeğeni var Tolga... New York'ta olsa da çok sık görüşüyorlar. O Türkiye'ye geliyor, Ali Amerika'ya gidiyor. Dolayısıyla onunla abi-kardeş gibi büyüyecekler. O da tek çocuk. Onunla kardeş gibi olurlar." Ali'ye kardeş gelecek mi? Fanus içinde büyüdüm Eskiden mükemmel olabilme çabası içerisindeydim. Her şeyim dört dörtlük olmalıydı. Gençliğimde çok göz önünde olduğum için, 19-28 yaş arasını kastediyorum, çok deneme yanılma yoluyla öÇrenemedim. Ailem de çok üzerime düştü. Biraz fanus içerisinde, fazla steril büyüdüm. Ama hayat bana mükemmel olmadığımı, hayatı tabii ki hatalar yaparak öğrenmem gerektiğini öğretti. Kendinize aynadan baktığınız zaman nasıl bir kadın görüyorsunuz? Ali İskeçeli: DünyamEmre İskeçeli: Can yoldaşımÖzcan Sandıkçıoğlu: Güzellik yarışmalarının kralıCem Uzan: Çok iyi hatırladığım eski patronumEnver Ören: Çok iyi bir insanAbdullah Gül: Pozitif enerjiMesut Yar: Medya emekçisiDefne Samyeli: İyi haber spikeriEmre Oral: Sinirleri alınmış can dostumuzElif Ilgaz: Can arkadaşım 10 ismin çağrıştırdıkları İyi ki Emre'yle arkadaş kalmamışım İyi ki yapmışım; Emre benim arkadaşımdı. Biz 1992 yılında tanıştık. Aramızda hiçbir aşk, gönül ilişkisi yoktu. Ben Emre'ye eşim olması yolunda, arkadaşlığımızı sevgililiğe dönüştürme yolunda iyi ki bir şans vermişim. Şu ana kadar iyi ki yapmışım, keşke yapsaydım, keşke yapmasaydım dediğiniz şeyler nelerdir? Hayır o şans, bana da şans olarak geri döndü. Yani Emre'ye ve kendime iyi ki o şansı tanımışım. Arkadaş olarak kalmamışım. Emre benim çok büyük bir şansımdır. İyi ki Emre ile olan arkadaşlığımıza sevgili olma yolunda şans vermişim. İkimiz de birbirimiz için şansız. En iyi yaptığım şey evliliğim ve oğlum. Keşke yapsaydım dediğim ise hayatımın bir döneminde öğrencilik yıllarımda, çok imkânım oldu. Keşke ABD'de bir öğrencilik dönemi geçirseydim. Keşke yapmasaydım dediğim şey, yaşadığınız zaman canınızı acıtan olaylar oluyor ama hayat bana şunu öğretti hiçbir zaman keşke yapmasaydım demeyeceksin. Çünkü mevcut bulunduğun durumu da o hataların saÇlıyor. Ben hatalarımı da seviyorum. O yüzden keşke yapmasaydım dediğim şeyler yok. aeyuboglu@milliyet.com.tr Emre İskeçeli'nin sizin eşiniz olmasını, onun açısından şans olarak mı görüyorsunuz?