26.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:
KÜBA, baskılara, ambargolara ve her an bir askeri müdahale olasılığına karşın yoluna devam etmeye çalışıyor. Sovyetler Birliği'nin tarihe karışmasıyla yalnız kalan Küba'nın ekonomisi felç. Gün geçtikçe yoksullaşan halk, ödediği ağır faturaya karşın geleceğe dönük umudunu sürdürüyor.
Sosyalizm düşüncesinden ödün vermeyen Küba'nın efsanevi lideri Fidel Castro, halkın refah seviyesini yükseltmek için başta ABD ve Avrupalılar olmak üzere, "Kuzey" sermayesini ülkesine yatırıma çağırıyor. 1950'li yılların ikinci yarısında Siera Maestra Dağları'nda Che Guevara'yla emperyalizme karşı mücadele ederken, "Devrim uğruna ölüm nereden gelirse gelsin, hoş geldi, safa geldi" diye ant içen "Yaşlı Kurt", şimdi global ekonominin gerçeklerini gözönüne alarak, "Sermaye nereden gelirse gelsin hoş geldi safa geldi" diyor.
"Kağıttan kaplan" olarak nitelendirdiği emperyalizmin ablukasını ancak bu şekilde aşacağına inanan Castro, "Amerika'nın yumuşak karnını gıdıklamaktan vazgeçmeliyiz" diyerek yeni stratejisini açıklıyor.
Ülkesinde "Özel Dönem Ekonomisi"ni uygulamaya başladıklarını belirten Castro, Türkiye'yle de ekonomik, endüstriyel ve kültürel ilişkileri geliştirmek istediklerini kaydederek, Türk işadamlarını yatırım için ülkesine davet etti. "Yaşlı Kurt", büyük bir turizm potansiyeli olan ülkesinin yabancı yatırımcıları ağırlayabilecek altyapıya sahip olduğunu açıkladı.
İkisi büyük olmak üzere irili ufaklı bin 600 adadan oluşan Küba'nın nüfusu 11 milyon. Yerli, melez, zenci ve beyazlardan oluşan Küba halkı ekonomik ambargo nedeniyle yoksulluk sınırlarında yaşıyor, ama mutlu. Devletin ev, yiyecek, iş, eğitim ve sağlık gibi en önemli yaşamsal ihtiyaçları çok zor şartlara rağmen karşıladığını belirten Küba halkı, bu özgürlüklerin ve olanakların başka hiçbir ülkede olmadığına inanıyor.
Başta CNN olmak üzere pek çok ABD kanalının izlendiği ülkede, ABD'ye gitme hayaliyle yaşayanlar da var. Nitekim kaçak yollarla çok sayıda Kübalı, ölümü göze alarak "Kuzey"e yani ABD'ye kaçtı, ancak halkın geneli, "vahşi" olarak nitelendirdiği kapitalist düzenden korktuğunu belirtmeden edemiyor.
Küba'da 11 milyon nüfusa karşın Granma Gazetesi'nin tirajı 500 bini aşıyor. Halkın yaptığı ilk iş sabah kuyruğa girerek gazete almak. Kübalılar, kitapları İspanyolcaya çevrilen Nazım Hikmet ve Aziz Nesin'i de beğeniyle okuyor. Sıradan bir taksi şoförünün bile Aziz Nesin'in pek çok kitabını okuduğunu ve çok beğendiğini belirtmesi, Türkiye adına bize gurur verdi.
Dursun Özden'in ödüle değer bulunan "Fidel'in Günlüğü" kitabı, gerçek bir yaşam öyküsü. 1970'lerin ortasında, yapılan aramada üzerinde Castro'nun Türkçe'ye çevrilmiş bir kitabı bulunan Niğdeli genç tutuklanır. Cezaevindeyken bir oğlu olur, adını da Fidel koyar. Öyküde, Fidel'in, nüfus cüzdanı çıkarılışından, okula kaydına, askerlik işlemlerine kadar yaşadığı traji - komik olaylar dile getiriliyor.
10 gün boyunca Küba'da gözlemlerde bulunan, halkın, geleceğe yönelik umut ve kaygılarını dinleyen Özden, Havana'da Atatürk heykeli önünde. Castro'dan Atatürk ve Nazım Hikmet sevgisini dinleyen Özden, ünü Küba'ya taşan Aziz Nesin hayranlığına da şahit oldu.
"Fabrikada tütün sarar sanki kendi içer gibi, oturmuş da hayal kurar bütün insanlar gibi" dizeleri sanki Kübalı puro işçisi kadınlar için söylenmiş...
Havanalı berberler müşterilerini sokakta traş ediyor. Seyyar berberler bizdeki seyyar satıcılar gibi dolaşarak müşteri arıyor.
Dursun Özden, ödülünü Küba Devlet Başkanı Fidel Castro'nun elinden aldı. Tören, ödüllerin dağıtımından sonra adeta karnavala dönüştü.