İlayda Alişan, Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'ye verdiği röportajda, oyunculuk macerasının nasıl başladığını anlatırken, Çocukluğuna dair ilk hatırladığın şey ne? sorusuna duygulandıran bir cevap verdi. Uslanmaz bir hayalperest, hayvansever, yenilik ve değişim meraklısı, yaratıcılık meftunu... Ben 6-7 yaşlarındayken annemin beni okula uğurlamak için uyandırdığı ve yumurta pişirdiği bir an geldi aklıma. Sık sık gözümün önüne gelir. Mutlu bir çocuktum. Yarım ama mutlu bir ailede büyüdük. Annemi ben 9 yaşımdayken kanserden kaybettik. Ablacığım var, bana gözü gibi bakan, annelik eden. Babam (Remzi Alişan) gazeteciydi, yıllarca Hürriyet’te çalıştı. Şefkatiyle bizi sarıp sarmaladı, sevgiyle eğitti. Sıcacık bir yuvamız vardı, hâlâ da öyle. Babamın arkadaşının ajansı vardı. Orada benim fotoğraflarımı çekiyorlar ama yıllarca herhangi bir işin içinde bulunmuyorum. Yıllar sonra, ben lisedeyken bir dizi teklifi geldi. Görüşmeye gittim, deneme çekimine girdim ve işe seçildim. Oyunculuk serüvenim de işte böyle başladı. Çocukluğumda oyunculukla ilgili hayallerim yoktu. Lise çağlarındaysa sanatla ilgilenir oldum. Okuldan kaçar, tiyatroya, sinemaya giderdim. İlk dizimi çekmeye başladığımda içimde bana kendimi buraya ait olduğumu hissettiren bir ateş vardı. Hâlâ var. Hep de olsun. Orası biraz karışık. Ailem bir altın bileziğim olsun istedi. Ben de o zamanlar şimdiki kadar gözü kara değildim, güvenli alan insanıydım. Modaya da çocukluğumdan bu yana hep ilgim olmuştur. Bir şeyler tasarlamayı, üretmeyi, kendimi bir şeyler üreterek ifade etmeyi sevdim. Bu anlamda kendimi en yakın hissettiğim şey oyunculuk dışında modaydı diyebilirim.