31.07.2020 - 11:08 | Son Güncellenme:
"Şimdi param yok oynamak istemiyorum, ama korkuyorum; ileride tekrar param birikirse yine oynar mıyım? O yüzden buna direkt 'tövbe ettim bir daha oynamayacağım' diyemem. Yarın bir konser sonrası yine bir yere gidilirim, o iradem var mı emin değilim! Oynamasam süper güzel olur, hayatım değişir! Ama malda mülkte gözüm yok. Bazısı hırslıdır '3 ev daha alırım' der, kumardaki hırsımı hayatıma kullansam daha iyi olurdu!"
2011 yılında Kral TV Ödül Töreni’ne katılıyorsun, Tarkan’ın kulisten ödülünü almaya gelmemesini eleştiriyorsun. 'Popstarlık oyunları nereye kadar?' diyorsun. Ardından Tarkan’ın uyuşturucu operasyonu oluyor, buna da eleştiri getiriyorsun. 'İstediğin kadar star ol, devletin iki dudağının arasına bakar senin starlığın' diyorsun. Tarkan’ı star olarak görmüyor musun?
Kesinlikle Megastar Tarkan. 10 sene önce, 40 yaşındayım, yetişkinim de yani! Bunu demiş miyim kesin? Sana güvenirim Jülide. Devletin iki dudağının arasında lafını kabul edebilirim, baya Tarkan’ı gömmüşüm burada! Şu an utanıyorum, büyük pişmanım şu an. Ama devletin iki dudağının arasındadır her şey, orası doğru. Tarkan’ı star olarak görüyorum, Megastar bence. Orada dediğimden de utanıyorum.
Ebru Gündeş’le çok samimiydiniz. Ardından aranız açıldı, Ebru Gündeş’in eşi Reza Zarrab tutuklandığı gün Demet Akalın’la birliktesin, 'Demet’le Çeşme’deydik, ne olduğunu anlayalım yarın ararım' diyorsun. Aylar sonra da 'Demet Akalın benim için Ebru’ya ‘aman Reza içeri girdi neden arayayım' demiş' diye bir haber düştü. Ebru da bunları benim söylediğime inanıp yüzüme bile bakmadı, arkadaşlığımız böylelikle çöpe gitti' demişsin. Ebru Gündeş’le aranız Demet Akalın yüzünden mi bozuldu?
Biz Ebru’yla ayrılmaz ikiliydik, hatta beni şöhrete adım attıran Ebru’dur. Radyoda beni buldu ve 'gel sana kaset yaptıracağım' dedi. Reza tutuklandı, o gün sohbette galiba gene bir pot kırdım! Demet’e mi dedim, oradaki gruba mı dedim; ‘Dur bi olayı anlayalım ne olduğunu görelim yarın geçmiş olsun derim’ dedim. O kadar! Acaba o kulağına başka mı gitti? Oradan mı bana kızdı? Şu an arkadaşlığımız kötü. Görse selam veriyor tabii ama eskisi gibi Serdar'ım yok artık! Ama ne gitti kulağına bilmiyorum ki! Orada kendimi haklı görüyorum! Hemen 'geçmiş olsun' diye yazmadım. Ertesi gün unuttum mesaj atmayı, öyle gitti. Ama olduysa da oldu, ne yapayım yani! O da benimle dostluğunu o yüzden bitirdiyse canı sağ olsun! Ben dostluğumu kolay bitirmem. Bir hatası, iki hatası olacak, 3 olacak, 5 olacak! Belki benim de 5 tane varsa... Bir de ona sormak lazım, bilmiyorum.
Acun Ilıcalı'nın teklifini kaçırdığınıza pişman mısınız?
Evet çok pişmanım. 'O Ses Türkiye’de ben olmalıydım. Tam benim koltuğum bence. Evet Acun beni aradı, ‘Serdar bir program yapıyorum muhteşem olacak, Türkiye’de bir ilki başaracağız, Kenan Doğulu ve seni istiyorum’ dedi. Tamam abi dedim. Neye mal olur? 'Şu kadar olur abi' dedim. Çok fazla mı dendi, bütçe mi beğenilmedi, yoksa ben onu eğlenceye mi çağırdım, onu tam hatırlamıyorum. Buna cevap veremem. Ama soru zaten bu değil. Evet pişmanım! O koltuk benim olmalıydı! Çünkü ben orada güzel konuşurdum.
Ahmet Kaya’ya haksızlık ettiğini düşünüyor musun?
Yüzde 100 haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Bir daha aynı şey olsa asla öyle bir şey yapmam, o grubun içine de girmem, o sahneye de çıkmam, marş da okumam. 10. Yıl Marşı'nı bile okumam! Ahmet Kaya hayranları inşallah beni affeder, çünkü sürekli, her gün özür diliyorum. Ben pişmanlığımı dile getiriyorum, 'bir daha böyle bir şey asla yapmam' diyorum. Çok yazık bir şeye sebep olduysam, hepimiz suçluyuz o zaman. Ahmet Abi de rahmetli oldu, babam da rahmetli oldu. Bu kaderdir!
Biseksüel misiniz?
Yok. Dünyanın her yerini gezdim, her milletten bir sürü insan tanıdım, hiç içimden öyle bir şey gelmedi. Ben kadın severim, malum! O yüzden değilim!
“Sevmek konusunda yanılmadım, doğru kadını sevdim. Karakter olarak da çok iyi bir karakteri vardı. Öyle para felan harcamazdı, küçük dükkanlardan 3 liraya, 5 liraya çantalar alırdı. Ben derdim hatta; sen Serdar Ortaç’ın karısısın, 3 liralık çanta takma. 'Yok, ben bir çantaya o parayı verir miyim?' derdi. Çünkü İrlanda’da kendi ailesinden öyle görmüş, ailesinden tutumu görmüştü. Benimleyken de şımarmadı. İyi bir kızdı Chloe. Türk olsaydı, evlendiğimizde 25 yaşını geçmiş olsaydı, şimdi çoluğumuz çocuğumuz vardı. Hata varsa genç olması ve kültürünün farklı olması olabilir. O da hata değil, benim en güzel hazinem oldum. Ömür boyu koskoca anılarım oldu."
Boşandığınıza pişman mısın?
Evet. Pişmanım. Sürebilirdi. Pişmanım. Ama tekrarı olmaz! En güzel şey, birbirimizi şükranla anmak. Ama pişmanım! Keşke devam etseydi. Dürüstçe evet.
Chloe ile olan evliliğinizde ayrılmayı kim istedi?
'Ben söyledim, fakat o ayrılmaya getirdi. Benim için zor oldu 'ayrılalım' demek, ama baktım ki o böyle mutlu değil. Hiç konuşmasa bile ayrılmak istediğini hissettim. Ben blöf de yapmış olabilirim, 'tamam o zaman ayrılalım' demiş olabilirim! 'Ayrılalım dersen tabii ki çeker gider' diyorlar. 18 yaşında tanıdım ben Chloe’yi, 18 yaşında sevebilir, 28 yaşında nefret edebilir. Kadın böyle düşünebilir, çünkü ilk tanıdığı adamsın, hiçbir şey yaşamamış, o yüzden hak veriyorum Chloe’ye. Çok genç evlendi, biraz bireysel yaşasaydı bu evlilik bitmezdi, boşanmazdık bence! Benim de bir sürü hatam var.
Magazin basını tarafından '500 bin TL karşılığında evliliğinizi uzamak istediğiniz' iddia edildi. Chloe’ye yanınızda kalması için para teklif ettiniz mi?
Hayır, hiç para teklif etmedim. Hatta boşanacağımız gün oturduk konuşuyoruz, ‘Şu 3 lira benim yeniden hayatımı kurmam için yeter’ dedi. Öyle deyince ben ‘Sen bana 9 sene kadınlık yaptın. Sen bana 9 sene eş oldun, 3 lira değil 300 lira vereceğim’ dedim. Anlaştık, el sıkıştık. Öncesi yok! 'Sana 500 lira vereyim yanımda kal' öyle bir şey teklif edilir mi kadına? 'Sana para vereceğim yanımda biraz daha kal!' Yok ya!
"Babam 'müzisyen olma' dedi. 'Benim oğlum zurnacı mı olacak?' dedi. 'Baba ben tornacı olmak istemiyorum' dedim. O da istiyordu ki oğluma kalsın. Allah'tan üç erkeğiz. Ben kaçtım, ortancanın başına kaldı. Ortanca da aldı, o atölyeyi 10 kişilik yerden üç bin kişilik yer yaptı. Kaçtım, Ankara'ya gittim. Kazana kazana Amerikan Edebiyatı'nı kazandım. Orayı da beceremedim, sonra döndüm şarkıcı oldum."
"Sinirliydi. Tam bir Osmanlı babaydı. Dayak yedim tabi. Bir kere sandalını kaçırdım. O uyuyor, ben de sandalını aldım. Birkaç tane kız arkadaşımı doldurup denize çıktım. Sandalın altına kaya çarpmış ve delinmiş. Bağladım yerine, babam uyandı balığa çıktı. 4,5 saat sonra geldi cankurtaranla. 'Oğlum sen bu sandalı aldın mı bugün?' dedi. 'Üçümüz birden denizin dibini boyladık altını delmişsin' dedi. Sağ eliyle vurdu bana, döverdi tabi. Ama ertesi gün de gönül almak için çikolata getirirdi. Ben de içimden derdim ki 'Dövme, çikolata da getirme'. Ama sonra anladım ki disiplinli büyümek dik durmayı sağlıyor. 'İyi ki dövdü' demiyorum. Ama şimdiki yüzyıl vurmaz, şimdiki yüzyıl kadınları dövüyor."
"Annem hep araya girerdi, babamı dizginlerdi. Babam çok yorulurdu, sabah giderdi, gece 12'de dönerdi. Klasik bir baba düşüncesi; 'Çocuklarıma gelecek bırakacağım.' Babam vefat edene kadar şarkı, türkü söylediler. Tabi 42 senelik evlilikte illa birbirine kızarsın, bazı şeyler batmaya başlar. Babamın da annemin de şikayet ettiği olurdu bana. Ben de 'Bu işin boşanması yok, beraber vefat edeceksiniz' derdim. Hele şöhret olduktan sonra çok lafım geçerdi.Zamanında 'zurnacı mı olacaksın' diyen adam konserime geldi."