Cadde Gecesi de gündüzü de rüya gibi

Gecesi de gündüzü de rüya gibi

11.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gecesi de gündüzü de rüya gibi

Gecesi de gündüzü de rüya gibi



Gecesi de gündüzü de rüya gibi
Gündüz Cenk, ben ve Hakan yine minik bir şehir turu attık. Kaldığımız MGM’den New York’a merdivenle geçtik. Dün de anlattığım gibi oteller birer tema üzerine kurulmuş. Yani Monte Carlo’ya, Paris’e, Mısır’a, New York’a, Venedik’e gitmediyseniz üzülmenize gerek yok. Las Vegas’da her otel bir şehri temsil ediyor. Bunlardan biri ve en gözdesi de Luxor. Volkan Berksoy otelin sadece iç avlusunun 10 milyon metreküp olduğunu söyledi. Sanal bir Nil Nehri yapılmış otelde. Bir havuz şov. Çölün ortasında güneşleniyorsunuz sanki. Valla Mısır’a gittim ben. O mucizevi piramitlerin etrafı resmen b.. kokuyordu. Las Vegas’daki Mısır keyfi ise beş yıldızlı. Firavun Tutankamun’un mezarını ziyaret edin, otelin dışına çıkmadan sanal bir Mısır turu yapın. Sanal diyerek hakkını yemeyeyim, gerçeğinden çok daha cazip. Piramitlerin yan tarafında Manhattan, dev binalarıyla göz kamaştırıyor. Biraz ötesinde birebir Eiffel ve Paris sokakları var. Luxor kapısından girişte firavun heykelleri dev gibi. Luxor’da bir şov yapılıyor; Buz Kralı ile Deniz Kızı’nın kavgası. Aman Allah, insanın gördüklerine inanası gelmiyor. Blue Man Group Show’u izleyemedik, vaktimiz yoktu ama bir dahaki sefere mutlaka. Hemen uyarayım; Luxor’un girişindeki masadan plan edinmek şart, çünkü insanın tek başına gezmesi mümkün değil. Sonra geldik Venetland’e. Burası da ayrı bir kent, içinde bir sürü restoran, kafe, tiyatro ve bar var. Geleneksel kıyafetler içinde arya söyleyen görevlilerin kullandığı gondollarla Venedik turu attık. Venetland’da da saatlerce gezebilirsiniz. İrili-ufaklı kafe ve restoranlar öyle şık ki. Bir de tepesini gökyüzü gibi kapatmışlar, hep gündüzü yaşıyorsunuz. Belli belirsiz yıldızlar, güneş gerçek gibi. Burada da dünyanın en ünlü markaları Burberry, Banana Republic, Bringhton, Davidoff’un minik dükkanları var. Soluklanmak için Canyon Ranch Cafe’de oturduk. Üç pasta ve kahve için 60 milyon lira ödedik. Biraz pahalı. Burada da saat başı değişik gösteriler ve şovlar oluyor. Bu arada gondol ile tur atmak kişi başı 18 milyon, 12 yaşına kadar olan çocuklara ücretsiz. Bütün dükkanlar 24 saat açık. Telefon numarası (702) 414-4500.

Amerikan mutfağı bana hiç uygun değil. Ben nazik insanım, İtalyan ve Fransız mutfağı hoş. Amerika’ya ne zaman gitsem yemek zevkim köreliyor. Kocaman porsiyonlar... Büyük tabaklar içinde etler, lapalar, püreler, pilavlar, otlar... Adamlarda hiç zevk ve estetik yok. İsterseniz en pahalı restorana gidin, zevksizlik değişmiyor. Sadece MGM’in içinde yer alan ve bayağı pahalı olan Wolfgan Puck’da yediğim sushiyi, ördeği unutamam. Sevgili Ergun Berksoy ağzının tadını biliyor. Neyse, Bahama Breeze’e gitmemizin nedeni tipik bir Amerikan restoranını görmek, müziğini dinlemekti. Tabii Ergun Ağabey’in oğlu Eren yolu kaybedince saat 22.30’da vardık. Müziğin sonuna yetiştik ama mutfak açıktı. Tavuğu çok güzeldi. Özel bir sos yapıyorlar, acı mı acı. Burnundan çıkıyor adamın. Hadi, 40 yılda bir canım et çekti. Kocaman bir parça... Yanında patates salatası, belki bir kilo. Ve lapa pilav. Cenk bir güzel götürdü, ben ancak iki lokma yiyebildim. Zaten dünyanın en pahalı şovuna yetişmemiz gerekiyordu. Mirage’de yer alan Siegfried&Roy. 45 milyon dolar, yani 75 trilyon liralık bir prodüksiyon. Salon 5500 kişilik. Sahnede 200 kişi var. Ama şovun kahramanları Siegfried ile Roy adlı iki Alman gay. Bu şovu 25 yıldır Las Vegas’da sergileyen iki gay müthiş zenginler. Biletler kişi başı 160 milyon lira. Karşılığında iki içki hakkınız var, ne isterseniz. Şovda neler var, neler: Bembeyaz kaplanlar ve aslanlar, kutu içinde testere ile 5 parçaya bölünüp çıkan dünya güzeli bir kız, sahneye indirilen Rolls Royce... Büyüleniyorsunuz. Hangisi sanal, hangisi gerçek, şaşırıyorsunuz. Sahne devamlı değişiyor. Müşteriler de şova dahil oluyor. Aslan ve kaplanlar yanınızdan geçiyor. Michael Jackson, Bill Clinton, Mick Jagger, Muhammed Ali, Bruce Willis, Demi Moore, Arnold Schwarzenegger, Kevin Costner şovu izleyen ünlülerden birkaçıymış. Gizli ve büyülü bahçede tam 1.5 saatlik rüya alemine dalıyor insan. Finalde aslanlar, kaplanlar, filin sırtında şovun iki yıldızı ve tüm ekip halkı selamlarken alkış sesleri salonu inletiyor. Çıktığınızda başınıza balyoz yemiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Biz bin yıl geri kalmışız. Şovda hiç bir aksama, sarkma olmuyor yahu. O kıyafetler nasıl değişiyor, o sahne nasıl inip kalkıyor, o nasıl bir mekanizmadır bilmem. Adamlar her şeyi paraya çevirmişler. Çıkışta yararlı olur umuduyla program kataloğunu 10 dolara satın aldım. Sahnedeki herşeyin minyatürü, şovun DVD’si, müziğin CD’si 20-50 dolar arasında satılıyor ve kapış kapış gidiyor. Rezervasyon için telefon numarası (702) 791 72 23. Gitmeden yer ayırtmanız şart, çünkü biletler haftalar öncesinden satışa sunuluyor. Benim için David Copperfield’ın gösterisi uvertür kalıyor artık.

Gecesi de gündüzü de rüya gibi
Las Vegas’ın en önemli alışveriş merkezi şehre 45 dakikalık mesafede. Vegas ile California sınırına yakın, Fashion Outlets. Gündüz, sağolsun Volkan Berksoy bizi arabasıyla götürdü. İçinde kadın, erkek, çocuk, spor, çanta, ayakkabı, mücevher, kozmetik ve restoran gibi çeşitli bölümler var. Diğer yerlerde olduğu gibi burayı da elinize aldığınız plan yardımıyla gezin, yoksa kaybolursunuz. Otellerden bilet karşılığında servisler kalkıyor, bilesiniz. Dünyanın yine en ünlü markalarının sezon sonu malları yüzde 50’ye yakın bir indirimle satılıyor. Polo, Ralph Laureen, Versace, Gap, Reebok, Timberland, Nine West, Tommy Hillfiger ve aklınıza gelen tüm dünya markalarının butikleri var. Mekana en az 5 saatinizi ayırmanız gerekir. Telefon numarası (702) 874 14 00. Las Vegas’a gitmeden önce gazetedeki kankalarımdan Bekir Saçar mutlaka Whiskey Pete’s ile Buffalo Bills adlı otellere uğramamı söylemişti. Zaten yolumuzun üzerindeydi, uğradık. Bu iki otel arasında raylı tren var. İkisi de tipik Amerikan oteli. Servis yapanlar da ponpon kızlar, kovboylar. Enteresandı. Akşam, Riviera Hotel içinde yer alan Splash Show için biletlerimiz 22.30’a alındığından yemeği geçiştirdik. Kişi başı 72 dolar, yani 100 milyona yakın para verdik. Tipik bir Amerikan şovdu, paraya acıdık. Komedyenler, dansçı kızlar, şarkıcılar, illüzyonistler... "18 yaşından büyükler için" ibaresi konmuş ama niye, anlamadık. Çünkü ben ve Cenk resmen uyuklamaya başladık. Zavallı Hakan ikimizi de kolumuzdan tuttuğu gibi çıkardı. Tabii dışarıya çıkınca açıldık. Ben ve Hakan çılgın bir geceyle final yapmak istedik. Ama Cenk her zamanki gibi otelde kalıp uyumayı tercih etti. İmdadımıza Eren yetişti. Bizi Club Paradise’a götürdü. Tam karşısında Hard Rock Cafe var. 4416 Paradise Road’da. Telefon numarası (702) 734 79 90. Muhteşem, birbirinden güzel kadınlar spor kıyafetler ya da tuvaletler içinde yüksek bir sahneye çıkıp dans ediyorlar. Yaklaşık 50-60 kadın. Çoğu da sarışın. Finalde string’le kalıp müşterilerin arasına dalıyorlar. Bu arada ortada beyaz saçlı, iri kıyım bir p....... dolaşıyor. Beğendiğiniz kızı masanıza getiriyor. Giriş 55 milyon lira. Ama içki yok. Ben barda oturmak istedim, adamlar ısrarla masaya oturttular. Londra’daki Sting Flowers aklıma geldi. Fakat orası çok daha şık ve lükstü. Neyse. Yine konudan konuya atlamaya başladım, huyum kurusun. Bu arada kızları masaya çıkartıp dans ettirmek 20 dolar. Ama kesinlikle dokunmuyorsunuz. Yan masada bir hacı ağa vardı. Biri sarışın, diğeri esmer iki kızı yanına aldı. Kızların adama yapmadığı numara kalmadı. Sonunda rahatlayan kovboy, kızları paraya boğdu. İzlemek ilginç oluyor. Biz iki votka, bir viski karşılığında 50 milyon lira ödedik. En ucuz eğlence buydu. Bu arada Eren, Vegas’da fahişeliğin yasak olduğunu, şehrin dışında bir genelev bulunduğunu söyledi. Saati 50-100 dolar arasındaymış. Ama böyle özel kulüplerden kız çıkartmak için 500 ila 1000 dolar ödemeniz gerekiyormuş. Yani toplamda 1.5 milyar liraya yakın parayı gözden çıkarmanız gerek. Caddelerde, yollarda ellerinde katalog olan p.........., escort kız ve erkeklerin telefonlarını size sunup fiyatlarını söylüyorlar. Ama özellikle Uzakdoğulu kadınlar kaldığınız otelde sizi donunuzla bırakabilirler, dikkat!

Süre o kadar kısaydı ki arkamızda gezmediğimiz, görmediğimiz çok şov, otel ve güzellik bıraktık. Kesinlikle bir daha gideceğim ve bu kez ilk işim uçaktan şöyle bir görüp hayran kaldığım, üstelik de methini çok işittiğim Grand Canyon’a tur yapmak olacak. Dilerseniz helikopter, dilerseniz dolmuş uçakla gidin, görün. Yalnız biraz pahalı. Fiyatlar kişi başı 60 ila 300 dolar arasında değişiyor. Bu arada her tur değişik fiyat veriyor, iyice inceleyin. Telefon numarası (702) 471 71 55. Biz en popüler şovlara gittiğimiz için biletler hayli pahalıydı. Ama alternatif çok. Mesela Tropicana’da Exotic Bird ve The Magic Of Rick Thomas Show, Riviera’da Rock This Town Live ve Crazy Girls, Viva Las Vegas Show’un biletleri 16-35 dolar arasında. Dönüş yolculuğumuz ne yazık ki ıstırap doluydu. Büyük bir keyifle okumaya başladığım Ayşe Kulin’in yeni romanı ‘Nefes Nefese’yi, Cenk, Atlanta Havalalanı’nda valizleri taşıdığı arabada unutmuş. Öğrenince başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. New York THY Satış Müdürü Batu Cintan, sağolsun, hemen bir tane buldurttu. Ama onu da ben, gülmeyin lütfen, uçağa yetişme telaşı içinde THY’nin business class salonunda unuttum. Herhalde aynı romanı üç kez almakla tarihe geçerim artık. Dönüş uçağında sevgili Hande Ataizi ile Ar o vardı. On saatlik yolculukta ne kaynattık, bir bilseniz. Tabii uçuş ekibi de iyiydi. TK 002’de o gün, Havva Timsah’ın kabin amirliğinde Belgin Şengül, Çiğdem Kıyıcı, Banu İlmen, Göksel Akdede, Hilal Akdemir, Eser Akçay, özellikle Yeliz Kutar, Burcu Bahadır, Selda Yok ve Gren Özyetiş muhteşemdi. Tekrar söylüyorum; sevgili Rifat Ababay gibi ben de THY’ndan başka uçağa binmem. Bu arada sakın ola alışverişinizi New York Havaalanı’na bırakmayın. Herşey anormal pahalı. Şehirdeki alışveriş merkezlerinin 2-3 katı. İhtiyacınız olan sigara ve çikolatayı Atatürk Havaalanı’ndan alın. Bizim free-shoplarımız çok daha ucuz. Normal bir Milka çikolatası İstanbul’da 4 Euro, New York’da 9 Euro. Evet efendim, iyi pazarlar dileğiyle. Yine en kötü gününüz benimkinden iyi olsun. Kısmetse çarşamba günü İstanbul dedikodularında buluşmak üzere hoş kalın ve hep mutlu yaşayın.

Yazara e-mail: