BANKSY... EN ‘MEÇHUL MEŞHUR’
BANKSY kadın mı erkek mi?
İngiliz mi, ya da başka bir coğrafyada mı doğmuş? Kaç yaşında?
Evli mi?
Çocuğu/çocukları var mı?
Sokakla böylesine iç içe bir yaşamı yansıttığına göre“suç sicili” var mı?
Hiç âşık oldu mu? “Gay”olabilir mi? (Lezbiyenler için de “gay” sözcüğü kullanılmakta.)
DÜNYANIN 100’Ü ARASINDA
BUNLARIN hiçbirinin cevabı bilinmiyor.
O sadece bir“dâhi sokak sanatçısı” olarak tanınmakta.
Yüz binlerce hatta -Brad Pitt ve Angelina Jolie’nin şatosundaki yapıtı gibi- milyon dolara alıcı buluyor çizimleri.
Yüzünü gördüğü ve tanıdığı kesin olan tek kişi Küratör Steve Lazarides.
Çok yıllar önce Vatan’ın başyazarı Güngör Mengi “çok severek okuyacağına eminim”diyerek bir Trevanian kitabı vermişti.
Bir solukta son sayfasını devirmiş ve diğer kitaplarını da almıştım.
O yıllarda“Trevanian’ın kim olduğu” sırdı. Sonradan öğrenildi.
Belki bir gün Banksy’nin de kimliğini de ortaya çıkaran olur.
TIMEdergisi 2010’da dünyanın en etkili 100’ünü seçmişti.
Obama ve Steve Jobs’un da yer aldığı 100 isim arasında -fotoğrafı, cinsiyeti, gerçek adı, milliyeti bilinmeyen- Banksy de vardı.
BANKSY KUYRUĞU
GLOBAL Karaköy’de “The Art of Banksy”nin dünya prömiyeri yapıldı.
Açılış davetinde bulunamadım.
Dün gittim.
Dışarıya uzanan bir “ziyaretçi” kuyruğu.
Bu ilgi için“Ne güzel” diye düşündüm.
Girişte graffiti sokak çalışmalarıyla duvarlar arasındayız.
Ve tepemizden metro uğultusunu yansıtan ses düzeneği ile görüntü eşleşiyor.
Elbette Fahir Atakoğlu’nun “Musical Reflections of The Art Banksy”özel bestelenen müziği ayrı bir parantez.
Duvarlardaki Banksy çalışmaları arasında yürürken sokak ortamını yansıtan variller, Londra’nın simgesi denebilecek kırmızı
telefon kulübesi, sokak lambası...
Kara mizah bu kadar mı etkileyici olabilir, pençelerini iç organlarımıza kadar geçirir?
Banksy’nin sembolü kalp şeklindeki
kırmızı balonlu kızdır. Fakat...
Kalaşnikoflardan, keskin nişancı tüfeklerinden, suikast tabancalarından, savaş jetlerinden, füzelerden, bombalardan oluşan tümsek üzerinde kalp şeklindeki kırmızı balonla masum bir kız ve erkek çocuğunun el ele Banksy çalışması da bence başyapıt. “Tokat” gibi patlıyor gözümüzde.
“Masumiyet”ile “kirlenmenin...”
“Ak”ile “kara”nın...
“Melek”ile “şeytan”ın...
“Dünya dehşeti”ile “sanat güzelliğinin” harika bir yansıması.
Sergi sokak konseptinde. Kulaklarımıza metro uğultusunu yansıtan ses düzeni konsepti tamamlıyor.
Bu Banksy yapıtı 2016 dünyasında yaşanan dramı yansıtıyor. Derinden sarsıyor.
Şeffaf Oda’nın bu haftaki konsepti; “terapi...”“Aşk” ve “sağlıklı yaşam terapisi...”
Konuklarım; “No: 6” adlı albümüyle Ziynet Sali ve yaşlanmaya meydan okuyan Ertuğrul Akbay.
Programa Ziynet’in “Dağınık Yatak”şarkısıyla başlıyoruz.
Romantik bir şarkı.
Ziynet Sali 6. albümü olan “No: 6” ile zirvede...
8 şarkısında Sıla imzası var.
“Türkiye turnesine”çıkacak olan Ziynet Sali, Antalya, İzmir, İstanbul, Eskişehir ve Bursa’da konserler verecek. Şeffaf Oda’daki
ise bir mini konser veriyor.
Ertuğrul, Ziynet’in sesini “Şelale gibi akıyor”diye yorumluyor.
.................................
Ertuğrul Akbay çok başarılı bir gazeteci olarak bilinir. Başka özelliklerine de işaret edeyim.
Ertuğrul Akbay,1963 yılında Ses dergisi yıldızlarından. Birinci Ediz Hun. İkinci Ertuğrul Akbay.
O yıllarda da spor yapan, yakışıklı, Galatasaray mezunu bir genç.
78 yaşında ama kendini 25 yaşında hissediyor. Hem bedenen, hem ruhen... Onun sağlıklı yaşam önerileri kitaplarında ve kendi sitesinde izlenebilir.
Her yıl 1 cm uzuyor. Kas oranı artıyor.
“Zihnim de gençleşiyor”diyor.
Kendi adını taşıyan, kendi üretimi bitkisel ilaçlar onun gençlik sırlarından...
Ertuğrul, “domuz gribine nasıl meydan okuduğunu” Şeffaf Oda’da anlatıyor.
Portaxe’ın Boğaz manzarasında Ziynet Sali ve Ertuğrul Akbay ile keyifli müzikli sohbet...
RUS SIRRI HAVYAR
2’NCİ Dünya Savaşı Almanlara karşı kazanılmıştır. Galip devletler ABD ve Sovyetler Birliği üst düzey subayları birbirlerini yemek davetlerinde konuk ederler.
Üst üste votka ve viski kadehleri birer solukta içilir.
Gecenin sonunda Ruslar zıpkın gibi, Amerikalı subaylar ise yalpalıyor.
Amerikalılar bunun sebebini sorarlar.
Rus subayların cevabı “Biz ilk kadehi içmeden midemizin çeperini havyarla sıvarız. Hele -bilini- (havyarla birlikte yenilen yuvarlak küçük özel ekmekler) üzerine önce koyu krema ve tereyağI sürdükten sonra bolca koyduğumuz havyar alkole karşı koruyucu
zırh gibidir.”
Havyar sadece ilaç gibi düşünülmemeli elbette çok lezzetli ve hayli fiyatlıdır da...
Amerika’da, Avrupa’da “Caviar House”lar her zaman doludur.
Havyar ritüelini yeterince bilmeyenler şampanya eşliğinde yerler. Ama asıl içkisi “iyi” votkadır.
Havaalanlarında -özellikle Londra Heathrow’daki- Caviar House’lar da havyarın yanı sıra sırtı dikey ve kalın kesilmiş füme somon da verilir. Buna “tsar cut” denir. “Sadece çarlar ve çar ailesi için servis edilirmiş.”
İstanbul Atatürk Havalimanı’nda da bir “Caviar House” açıldı.
Çok iyi cins “Prunier” havyar, “tsar cut” somon, istiridye sunuluyor.
Onlara uygun yudumlar eşliğinde.
Uçaktan korkanlar alkol alıyorlarsa öncesinde midelerini cilalamalarında fayda var.
SAINTEPulcherie İstanbul’da 170 yıllık Fransız Lisesi.
Galatasaray Lisesi gibi Sainte Pulcherie’nin de adımlarla aşınmış tarihi mermer merdivenleri hoş duygular veriyor.
Lisenin bir geleneği oluşmakta. 3 yıldır “Urart Kolye Tasarım Yarışması”na katılıyor öğrencileri.
Her yıl bir konsept.
Bu yıl da “zıtlıkların birliği...” Mesajı “birlikte yaşam.”
Çalışmaları jüri tarafından seçiliyor.
Urart tarafından hayata geçiriliyor. “Satışlardan”elde edilen gelir Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin “Kültür ve Eğitim Evi”ne bağışlanıyor.
Bu yıl bende jürideydim.
Beğendiğim çalışmalar arasında birinin Kongo sığınmacısı yetim bir Sainte Pulcherie öğrencisi olduğunu öğrendim.
Hayat nasıl da sürprizler yaşatıyor kişiye.