İKİSİ de genç, ikisi de başarılı. Şeffaf Oda konuklarım “Portakal Ağacı” kitabıyla Candaş Tolga Işık ve şarkılarıyla Brenda Berin Koç. Candaş Tolga Işık “Biyoloji” mezunu. Kanada’da “Genetik Mühendisliği” okumuş. Tatil için Türkiye’ye gelmiş, 2001 ekonomik krizi nedeniyle Kanada’ya dönememiş ve bir ilaç firmasında çalışmaya başlamış. O dönemde Türkan Saylan Hoca’yla tanışmış. Hem de hocanın kanserinin metastaz yaptığını öğrendiği gün. Anısını gözleri dolarak Şeffaf Oda’da anlatıyor.
İlaç firmasında çalıştığı dönemde dışarıdan röportajlar yaparak gazeteciliğe ilk adımlarını atmış. Ama işe gidemez olmuş ve sonunda ilaç firmasından kovulmuş. Radyoculuk, gazetecilik, TV programcılığı...
Ve bir de dergicilik...
Candaş Tolga Işık Posta gazetesi başyazarı... Ayrıca...
“Kafa, Diri Ozanlar Derneği, Fitbol” dergilerinin de kurucusu...
Tarih dergisinin yayınını da o sürdürüyor. Aynı zamanda “BJK’nın İletişiminden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi...”
2013’te çıkardığı “İthal Edilmiş Korkular” kitabından sonra geçtiğimiz ay “Portakal Ağacı” adlı kitabı çıkarttı.
Gerçek öykülerden oluşan bu son kitabında kendi yaşamından kesitler de yer alıyor.
.......................
Brenda Berin Koç’u Marka Konferansı’ndaki performansıyla tanıdım. Güçlü bir sesi ve özgün bir yorumu var.
Brenda Berin Koç Amerika’da “İşletme” okumuş, ardından dünyanın en saygın müzik okullarından “Berklee College Of Music”te “vokal performans” eğitimi... Boston Konservatuvarı’nda şan ve piyano derslerine uzun süre devam etmiş. Yurtdışında birçok önemli festivallerde sahne almış.
Türkiye’nin en iyi caz müzisyenleriyle kurduğu Authentic Anatollian Project grubuyla bir albüm yaptı.
Brenda’nın sesi genetik... Babası ses sanatçısı, amcası müzisyen.
Brenda, Şeffaf Oda’da caz, opera ve türkü söylüyor.
NÂZIM 115 YAŞINDA
Büyük Türk şairi Nâzım Hikmet’in bugün doğum günü. 15 Ocak 1902’de dünyaya gönderilmiş bir armağandır.
Ondan söz ederken sadece “şair” denir yıllardır. Adını söylemeye gerek yoktur; anlaşılır.
..................
Nâzım’ın yaşamını 5 bölümlük bir TV belgeseli yapmıştım.
Moskova’ya gitmiş, evinde son eşi Vera ile uzun uzun konuşmuştum. Birlikte geçirdikleri Nâzım’ın son gecesini anlatmıştı.
Önce biraz tartışmışlar.
Bunun üzerine “şair”, evlilikleri boyunca hiç açmadığı ve onu çok derinden yaralayan yaşam sayfalarını ilk kez aralamış.
Kelimeler ağzından zorlukla çıkıyormuş. Zaman zaman gözleri doluyormuş. Vera da çok duygulanmış. Ama... Yıllardır içinde büyüttüğü soru işaretinin cevabını o gece almış. Elleriyle şairin gür ve dalgalı saçlarını okşamış.
Yatağına yatırmış...
***
Nazım sabahları erken kalkar, oturduğu dairenin kapısını açarak, bırakılmış günlük gazeteleri alırmış.
Bu çok özel gecenin sabahında da aynı şeyi yapmış.
Ama salona gidemeden yığılıp kalmış. Son nefesini vermiş.
....................
Vera’nın anlattığına göre, Nâzım’ın “baş eğmeyi reddeden dik tavrı” dönemin katı komünist rejimini rahatsız ediyormuş. Sovyetler Birliği’nin kanlı diktatörü Stalin’in işaretiyle gizli servis Nâzım’ı birkaç kez öldürmeye teşebbüs etmiş. Bildiklerim...
Bulgaristan’da yemeğine zehir koymuşlar, tabağını yanındaki yazar kadına -centilmenlik yaparak- ikram edince kurtulmuş.
Bir gün Nâzım, şair Neruda ile Daçasının terasında sohbet ederken şoförü gelip önünde diz çökmüş, “Gizli polis seni trafik kazası yaparak öldürmem için baskılar yaptı” itirafında bulunmuş.
Nâzım onu yanındaki koltuğa oturtmuş, Neruda’yla içmekte oldukları şarap şişesinden ona da bir bardak ikram etmiş.
....................
Gazetedeki çalışma odamda bir “saçını yıkayan kadın” heykeli vardır. Nâzım’ın mezar taşı “rüzgâra karşı yürüyen adam” yapıtına imza atan Vladimir Lemport ve Nikolay Silis’in bana hediyesidir bu “saçını yıkayan kadın” heykeli.
Yaşayıp görseydi Nâzım’a bir şiir ilhamı verecek kadar güzeldir.
....................
Nâzım Hikmet bugün 115 yaşında. Selam olsun “maça” beylerine, “Size kıllı kalın ensemi kaşırım” diyerek, “dönemin güçlü ve egemen rüzgârlarına karşı yürümesini” sürdüren yüce şaire...
...................
Türkiye’nin küresel gururu Fazıl Say’ın da dün doğum günüydü. Nâzım Hikmet için harika bir yapıtı vardır. Fazıl Say’a da buradan gönül dolusu sevgiler ve alkışlar.