ŞEFFAF Oda bu kez disko konseptinde... DJ masası kurularak Şeffaf Oda ilk kez bir diskoya dönüşüyor.
Mikrofonda Betül Demir ve DJ masasında Hüseyin Karadayı... Birlikte çalıp, söyleyip, dans ediyoruz.
Keyifli dakikalar...
Betül ve Hüseyin’i buluşturan “Karaağa町arkısıyla başlıyoruz programa. Daha öce de “Geri Dön”şarkısında bir araya gelmişler.
Uyumlu bir ikili.
............................
Hüseyin Karadayı dans tutkunlarının favorisi.Hüseyin, müziğe bateri çalarak başlamış.
Uzun yıllar radyo kanallarında müzik prodüktörlüğü ve ünlü mekânlarda DJ’lik yapan Hüseyin Karadayı, Türkiye’de ve dünyada klasikleşmiş dönem müziklerinin yeni yorumları ve kendi besteleriyle Doğu Batı müzik kültürüne farklı
bir sound kazandırdı.
2012’de çıkardığı “Diskomatik” albümü diskoların en önemli arşivi...
.............................
Betül Demir “opera-şan” eğitimi almış. Şarkı söylemeye “biberonla başlamış” denebilir. Tam 1 buçuk yaşında...
Her karşılaşmamızda enerjisi, yorumu ve sahnesiyle çıtayı daha da yükselttiğini gösteriyor.
Şarkılarını kardeşi Sude Bilge Demir ile yapıyor. Muhteşem ikiliye de alkış.
ŞEFFAF ODA’YA ÖDÜL
YAŞAMI kucaklayan güzel bir dergi “MOON LIFE...”
Yılın “En İyilerini” seçmişler. Haftanın başında düzenlenen bir davetle ödüller verildi.
Gerçekten başarılı sanatçılar ve yapımlara...
“MOON LIFE”bizim Şeffaf Oda’yı da bu bağlamda seçmiş. Emeği geçen çalışma arkadaşlarım adına da ödülü aldım.
Teşekkür ediyor, yayıncılarına “başarılarının devamını”diliyoruz.
Boğaz’la yanak yanağa Portaxe’ın romantik manzarasında Betül Demir ve Hüseyin Karadayı ile keyifli müzikli, disko tadında zaman aktı.
LEZZET ‘CE’ DEDİ
YERKÜRE’nin farklı kültürlerini “mutfak yoluyla buluşturmayı” amaçlayan “omnivore” etkinliği -Paris, New York, Montreal, Şanghay, Moskova, Londra, Rio de Janerio’dan sonra- bu kez İstanbul’daydı.
Etkinliğin Türkiye temsilcileri Gözde Yolaç Savaş ve Kerem Savaş “omnivore” etkinliğine “pop up” söylemini de eklemişler.
“Pop up”internet çağında bütün sitelerin açılışında karşımıza çıkan reklamlar için kullanılan bir deyim.
Gözlerimize “ce” deyip kayboluyor, yerini sitenin gerçek yayınlarına bırakıyor. Savaş çifti de “her yıl başka bir kentte düzenlenmesi nedeniyle omnivore’nin lezzette -ce- dediğini” düşünmüşler.
Davet Karaköy Bankalar Caddesi’nde Türkiye’nin en eski finans kuruluşu Osmanlı Bankası’nın “çok amaçlı çekim merkezine dönüşen”tarihi binasındaydı; “Neolokal” de...
Mekânın sahibi Türk mutfağının ünlü şefi Maksut Aşkar ile Aux Terrasses’in şefi Jean Michel Carrette ortak çalışmayla gerçek bir yer yuvarlağı lezzet akışını sundular. Hepsi de “yeni...”
Epey de alkış aldılar.
ASANSÖRDE38’inci kata bastım. Anında içeri elinde keman kutusuyla uzun saçlı genç bir adam girdi.
O da 36’ya bastı. Selam verdi.
Kısa yolculuğumuzda lafladık.
Çoğu ofis olarak kullanılan kuledeki bir rezidansta yaşıyormuş.
“New York’ta gibi hissediyorum kendimi”dedi. Ben de “modern zamanlar” cevabını verdim.
38’inci katta mumlar ve ışıklarla aydınlatılmış çok büyük salona girdim.
Uluslararası tanınırlığı olan Ahmet Güneştekin’in Barcelona Marlborough Galerisi’ndeki sergisini kutlama partisi vardı. “Maslak 42”deki davetin sahibi Erol Özmandıracı Ertuğrul Özkök
ve beni yüzlerce kulenin ışıl ışıl görüntüleriyle “yeni İstanbul” siluetini gören terasa çıkarttı.
Teras dediğin de orta irilikte bir apartman katı büyüklüğünde; 150 metrekare... Dairenin kendisi ise 700 metrekare. “Modern zamanların”loftta yaşam konseptini yansıtıyor.
...............................
Rezidans, otel, AVM -ki Maslak 42 projesinde bunlara yaşam merkezi deniyor- sanat galerileri, canlı sanat etkinliklerinin yapıldığı performans merkezi arasında yaşam. Bu loftlar “penthouse”lar olarak tasarlanmış. Maslak 42 kulelerine yapım aşaması süresince bu 3’üncü gelişim.
Erol Özmandıracı kendisini inşaattan çok projeye kattığı “sanat aromasının heyecanlandırdığını” söylemişti.
Lobi, resepsiyon, koridorlar, sanat yapıtlarının sergilendiği sergi alanları gibi...
Burası eskiden “Müjde” kadın çoraplarının üretildiği büyük bir imalathaneymiş.
Taşınmazın sahipleri de davetliydi. Onlar da Özmandıracı gibi “kendilerini inşaat ve getirisinden çok bu sanat harmanının heyecanlandırdığını”söylediler.
Asansörde 36’ncı katın düğmesine basan keman sanatçısı genç adamı hatırladım.
“Bingo...”