“HiÇBiR PROJE iÇiN ÇIRILÇIPLAK SOYUNMAM”

“Sevgilimle bile bu kadar öpüşmüyorum” diyen esprili oyuncu, bir yandan müzik kariyerine de ağırlık vermeye çalışıyor. Kılıç’la final yapmak üzere olan dizisini, müzisyenliğini ve İstanbul’u konuştuk.

Oyunculuk maceranız nasıl başladı?
Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan birkaç dostumun teşvikiyle başladı. Birlikte vakit geçirince, onlardan biri olmak istedim. Yaşam biçimlerini, kafa yapılarını, sohbetlerini sevdim. Oyuncu olmaya karar verdikten sonra Ankara Devlet Konservatuarı sınavlarına girdim ama başarılı olamadım. Barmenlik yaptığım dönemde Osman Sınav’la tanıştım. Bana, “Yeni dizimde Arzum Onan’ın kardeşini oynar mısın?” dedi. “Ne demek oynar mısın? Can atarım” dedim. O zaman saçlarım uzun, kıvır kıvırdı. Çekik gözler, pürüzsüz bir surat... Gerçekten Arzum Onan’a benziyordum. İstanbul’a gelip ‘Sıcak Saatler’e başladım. Sonra ‘Çılgın Bediş’, ‘Ekmek Teknesi’, ‘Okul’ filmi derken, sürdü serüven.

Aileniz?
Ailem hâlâ Ankara’da yaşıyor. Zaman zaman gidip geliyorum ama genelde benim zamansızlığımdan dolayı onlar buraya geliyor. İstanbul’da daha iyi vakit geçirebiliyoruz.

Neler yaparsınız birlikte? Nerelere gidersiniz?
Bizimkiler denize hasret geliyor, o yüzden birlikte Boğaz turu yapıyoruz. Ailece balık yemeyi çok severiz, her defasında güzel bir balık restoranına götürürüm onları. Aslında bir şey yapmaya da gerek yok, arabayla Boğaz’da dolaşmak bile yetiyor. Çünkü İstanbul, yeteri kadar ilginç, görülmeye değer bir şehir.

İstanbul’da en çok nereleri gezmeyi seviyorsunuz?
Bebek’te vakit geçirmeyi çok seviyorum. Cihangir’i de seviyorum, yıllarca Cihangir’de oturdum.

“Sette sağlıklı insan kalmadı”
‘Dinle Sevgili’ 245’inci bölümde final yapacak. Bitmesi konusunda neler söyleyeceksiniz?
Daha uzun sürebilirdi aslında... Çünkü insanları bir serüvene dahil etmek başlı başına mesele. O zoru başarmışken devam etmesinden yanaydım ben. Yapımcım ani kararla bitirmek istedi. Yoksa kanalın reytingle ilgili sıkıntısı yoktu. Hem üzgünüm hem sevinçliyim, ikisini bir arada yaşıyorum. Kendime daha fazla vakit ayırabileceğim için mutluyum.

Günlük dizi çekmek çok daha zor değil mi?
Tabii, haftada 250 sayfa çekiyoruz. “Karnım ağrıyor, ara verelim” diyemiyorsunuz. Gerçekten şartlar ağır. Bir ara baktım; makyözün bacağı kırık, alçıda. Kameramanımızın bacağı kırık, alçıda. Zeynep Dörtkardeşler’e serum takılmış, hastanede... Sette sağlıklı insan kalmadı. Bu yorgunluk, bu kadar çaba... Ben de yarın öbür gün hoşuma gitmeyen bir senaryoyu sırf para kazanmak için kabul etmeyeyim ya da hoşuma gitmeyen bir mekanda müzik yapmak zorunda kalmayayım diye ticaret yapmaya başladım. Bir alışveriş sitesi kurdum, yenigardrobum.com. Oyunculuk benim mesleğim ama hayatımın ilerleyen dönemlerinde belki tamamen ticarete dönebilirim.

“Single çıkarmak istiyorum”
Oyunculuğunuzun yanı sıra müzisyen kimliğiniz de var. Her cumartesi Beyoğlu’ndaki Mask’ta sahne alıyorsunuz...
Evet, 6-7 yıldır cumartesi geceleri Mask’ta çalıyorum. Gayet keyifli ve kalabalık oluyor. Merak edenler gelsin, dinlesin.

Albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?
‘Süpermen’ ve ‘İstemem Yan Cebime Koy’ adlı iki şarkı yaptım, merak edenler internetten izleyebilir. Dizi bitiyor, 15 Ağustos’tan sonra daha rahat olacağım, müziğe zaman ayırabileceğim. Albüm değil ama yine bir single çıkarmak istiyorum.

Bu arada ‘Benzemez Kimse Sana’ isimli yarışmada yaptığınız taklitlerle de beğeni topluyorsunuz. Özellikle Aşık Veysel performansınız çok beğenildi.
Evet, herkes hüzünlenmiş. İnsanların benimle birlikte aynı duyguları hissetmeleri çok hoşuma gitti. Bir hafta önce Zerrin Özer performansımla güldürmüşüm, bir hafta sonra ağlatmak hoşuma gitti. Makyaj sırasında kimi canlandıracaksam o olarak yaşamaya başlıyorum. Biraz daha vakit olsa bu işte harikalar yaratılabilir.

“Oscar için yaşamıyorum ki...”

Dizideki öpüşme, sevişme sahnelerini sevgilinizi hayal ederek oynadığınızı söylemişsiniz. Kız arkadaşınız bu duruma bozulmuyor mu?
Zaman zaman sıkıntılar yaşandı. Ama duyguyu yansıtmak için gözlerimi kapattım ve dedim ki, “Sevgilin var karşında.” Çünkü Zeynep benim erkek arkadaşım gibi. Her türlü şakayı, espriyi yaptığım cinsiyetsiz bir arkadaşım. Aramızda hiçbir duygusal bağ yok. Dolayısıyla canlandırmak zor. Bence oyunculuk o anlamda zor bir meslek. Sevgilin başkasıyla öpüşüyor, hem de herkesin önünde. Bence taşıması zor.

Bir programda, “Dizide öpüşmekten canımız çıktı” dediniz...
Bir öpüşme sahnesini tam anlamıyla çekebilmek için 8-10 kere öpüşmek gerekiyor. Gün içinde üç öpüşme sahnesi olsa, hesaplayın 24 kere öpüşüyorsunuz. Ben sevgilimle bu kadar öpüşmüyorum. O yüzden “Öpüşmekten canımız çıktı” demiştim.

Oyunculukta sınırlarınız var mı peki?
“Oyuncu her şeyi yapmalıdır” diyenlere çok gülüyorum. Ne demek her şeyi yapmak? Ben mesela, hiçbir şey için çırılçıplak soyunup oynamam. Kim çekerse çeksin, isterse bana Oscar vereceklerini söylesinler, yine yapmam. Ben Oscar için yaşamıyorum ki. Altın Portakal için nefes almıyorum ki.

“Yakışıklılık dezavantaj da olabiliyor”

“Yakışıklı olduğumu, güzel güldüğümü söylerler. Elim ayağım düzgündür. Bunlar tabii ki avantaj ama yeri geliyor dezavantaj da olabiliyor. Mesela Çağan Irmak, ‘Oğlum her filmimde seninle çalışmayı düşünüyorum ama suratını ne hale sokacağımı bulamıyorum. Seninle çalışmamız için ancak sana uygun bir senaryo olması lazım’ demişti.”