Cadde Hiçbir yere ait olamadı

Hiçbir yere ait olamadı

05.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hem genç hem güzel... Piyanodan oyunculuğa, şiirden tarihe ilgilendiği her şeyin eğitimini almış, pek çok yabancı dili konuşabilen, politikayla da yakından ilgilenen biri Pelin Batu Ancak belki kameralara gülümseyip bütün hayatını ortaya dökmediğinden, belki de hayatı ülkeden ülkeye gezerek geçtiğinden Batu, halka pek bir uzak kaldı; hem içeride hem dışarıda bir izlenim yarattı

Hiçbir yere ait olamadı

Şaka mıydı, ciddi miydi, yazılacaklardan kendisinin haberi var mıydı, ya evinde konuk olduğu Ahmet Hakan Coşkun'un... gibi sorular ortada uçuşadursun, Batu cephesinden, bu konuyu yazanları, çizenleri mahkemeye vereceğinden başka ses çıkmadı. Şaşırtıcı değil böylesi bir koroya dahil olmaması, bugüne kadar öyle çıkıp ilişkileri hakkında konuşmuşluğu yok. Zaten hep biraz bu dünyanın dışında, hem orada hem değil bir hali var... Belki de bütün hayatı ülkeden ülkeye gezerek geçtiğinden, hiçbir yere ait olmadığından... Birdenbire Mansur Forutan'ın yazısıyla "Camdaki manita" ilan ediliverdi Pelin Batu. Bilmeyen kaldıysa hatırlatalım, Forutan bir seher vakti Nişantaşı'ndaki evinin penceresinden bakarken karşı camda Ahmet Hakan Coşkun'u ve 'manitasını' görmüştü. Kim miydi bu manita? Pelin Batu idi. Dışişlerinin 'solcu büyükelçisi' olarak bilinen İnal Batu ile Nevra Batu'nun kızı Pelin Batu, 1978 yılında Ankara'da dünyaya gelir. Babasının tayiniyle Kıbrıs'a gittiklerinde 1 yaşında bile değildir. Girne'de geçen beş yılını "Hayatımın en güzel dönemi" diye tanımlar. İlkokul çağında ise yeni durağı Pakistan'dır, oğulları Arda'nın doğumuyla tamamlanan Batu ailesinin. İlk ve orta öğrenimini İslamabad'da Beacon House Public School'da tamamlayan Pelin Batu için Urduca anadili gibidir adeta. Hiç Türk arkadaşı olmamıştır. O yüzden iki buçuk yıl sonra Ankara'ya döndüklerinde dil sorunu yaşar ve Pakistan okuluna devam eder. Babasının tayini Prag'a çıktığında ise onlar Ankara'da kalırlar. On parmağında on marifet vardır bir taraftan. Beş yaşında piyano çalmaya, aile içinde oyunlar sergilemeye başlamıştır. Ankara'da da okulla beraber konservatuvarın piyano bölümüne devam eder. Urduca ana dili gibi 1993'te ise New York'a taşınırlar bu kez. Her gittiği şehirde hayatı yeniden yeniden inşa etmeyi öğrenir. Liseyi Marymount School'da okurken Mannes College of Music'e de devam eder. Yetinmez, New York Üniversitesi'nde oyunculuk okur. En çok zaman geçirdiği yer Metropolitan Müzesi'dir, tarih de en büyük meraklarından biri. Nitekim Türkiye'ye döndüklerinde kaydını Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'ne aldırır. İşte bu döneme denk gelir Ferzan Özpetek'in "Harem Suare"sinde görünüşü. Çarpıcı bir güzelliği vardır, yeni yıldızımız memleketimize hayırlı uğurlu olsundur... En büyük merakı tarih Lakin bir sorun vardır, Pelin Batu hiçbir kalıba oturtulamaz bir türlü. Gençtir, güzeldir, önü açıktır ama işte tutar tarihle, şiirle, edebiyatla filan uğraşır. Kameralara şirin şirin gülümseyip bütün hayatını ortaya dökmez, demek ki 'ukala'dır, 'soğuk'tur... Tam anlamıyla özgür bir ruh olarak ne İsa'ya yaranabilir, ne Musa'ya... Kimileri için fazla güzel, kimileri için fazla kültürlüdür. Aksanıyla dalga geçilir, kendine özgü giyim tarzıyla da... Sinemada şansı yaver gitmez bir türlü. Seçimleri de yanlıştır kuşkusuz. "Komser Şekspir" ve "O Şimdi Asker" gibi iyi iş yapan birkaç filmde ve çeşitli talihsiz projelerde yer alır. En son "Dün Gece Bir Rüya Gördüm"deki uyuşturucu bağımlısı kız rolüyle ses getirir. Sebep de ne hikmetse 'olay yaratan' sevişme sahneleridir... Ne İsa'ya, ne Musa'ya Bir dönem "Mustafa Altıoklar'ın genç sevgilisi" olarak magazin gündemine otursa da kendisi 'o topa girmez', sessizce köşesinde durur. Ukalalığı tescillenir böylece. Tarih'i bitirince Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisansa başlar. Ve İngilizce bir şiir kitabı yayınlar: "Glass / Cam" adında. Türkçeye İngilizce kadar hâkim olmadığı için özürler bildirerek... Eski CHP'li, yeni DYP'li babasından ötürü politikayla ilgili sorularla karşılaştığında "Politikayla ilgim yok" dese de hayatın pek çok alanında tavrını ortaya koyarken de görürüz Pelin Batu'yu. Kâh Sorgun Ormanları'nı kurtarmak için Cumhurbaşkanı'na çıkarken, kah seçim kampanyalarında Baskın Oran'ı desteklerken... Yazıdan politikaya Bu arada oyunculuğun sürekli 'rol bekleme' sanatı olduğunu fark etmiştir. Yapmak için başkalarına bağımlı olacağı bir meslektense sadece bir kâğıt ve kaleme ihtiyaç duyduğu yazma işini daha cazip bulur. Ve okumayı tabii. Akademisyen olmaktır niyeti artık. İlber Ortaylı'yla Osmanlı sultanlarını anlatan bir dizi kitap hazırlarken tarihçi Ahmet Almaz ile birlikte de "Yahudilik Tarihi" isimli bir kitap yazar. Oyunculuktan tamamen vazgeçtiği anlamına gelmiyor bu tabii. Ama artık "Saçma sapan yan roller, karakteri olmayan tipler oynamaktan" sıkılmış. Kendi beyanı bu ve sevindirici çünkü yeni bir oluşuma yol açmış durumda: İki arkadaşıyla, son dönemin parlak ve karakterli iki kadın oyuncusu, Yelda Reynaud ve Özlem Düvencioğlu'yla birlikte bir yapım şirketi kurmuşlar. İsimleri de pek uygun kendilerine; "Başıbozuklar". Şimdi kendi filmlerini yapacaklar ve inşallah eli yüzü düzgün işlerde göreceğiz Pelin Batu'yu. Camda çerçevede değil... 'Başıbozuklar'

Yazarlar