02.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
"Sevgili Kardeşim - Sireli Yeğpayrıs" yazıyor önce beyazperdenin üstünde. Sonra çocuk Hrant beliriyor gülen yüzüyle... Ve birbirini izleyen ışıl ışıl bakışlı Hrant fotoğrafları. Kollarını kaldırmış oynarken... Balık tutarken... Başı sevgili Rakel'inin omzunda... Gülerken, hep gülerken. Sona doğru önünde onlarca mikrofon, yüzünde de kaygılı bir ifade peyda oluyor. Alkışlar artarak sürüyor. "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz" yazısıyla kararıyor perde. Ve müzik başlıyor. Sayat Nova Korosu ve Kardeş Türküler'den Adana ağıdı... Ardından "Der Voğormya" ilahisi... Geceyi Agos gazetesiyle birlikte düzenleyen Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'ndan (BGST) Metin Göksel geliyor sonra sahneye. "Acımızı hâlâ ilk gün gibi yaşarken" diyor, "mirasına sahip çıkma kararlılığını göstermeliyiz". Yeni Melek, Yeni Melek olalı böyle bir kalabalık görmemiş olsa gerek. Kapıdan başlayan kuyruğun nereye vardığını tahmin etmek bile mümkün değil. Ama sabırlı, sakin bir kalabalık. Bir ağırbaşlılık, bir tevekkül var havada. Hrant Dink, aramızdan ayrılışının 40. gününde her dilden şarkılarla, türkülerle anılacak bu gece. Ve türküler kardeştir, birleştiricidir, biliyoruz. Sözler hep umut dolu Her şey çok sade, olması gerektiği kadar bu gece. Gösterişli cümleler kurulmuyor, her çıkan sadece tek enstrümanla, bağırmadan bir şarkı söyleyip iniyor. Üstelik sözler hep umutla dolu. "Nefretle kınayan", "lanet okuyan" yok. "Nasıl olsa karanlıklar ölüme mahkûmdur" diyor, sandalyeye oturmayıp bastonundan ve yanındaki delikanlıdan destek alarak bir çınar gibi dimdik duran Vedat Türkali. "İyi günler gelecektir. Bunu bize kimse vaat etmiyor. Biz yaratacağız. Gençler, bu görev sizindir." "Hiçbir zaman aldatmadı beni türküler" diyen Nâzım Hikmet'i de anıyor sonra: "Halkların güzel duygularını taşıyan türküler sizlere destek olsun!" Sözünü ettiği destek Aynur'un yüreklere işleyen sesinden geliyor önce. Çıt çıkmıyor kimseden. Sonra Feryal Öney sesleniyor bir Neşet Ertaş türküsüyle: "Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz / Dünya senin vatanın mı, yurdun mu?" Türküler çoğu zaman her şeyi söylüyor aslında, üzerine edilecek tek kelime bile fazla kaçıyor. Ama işte bu gece konuşmalar da hep kararında. Karanlıkların telaşı Fethiye Çetin mesela, bir masal anlatıyor. "Bir gün" diyor, "Bir adam çıkar, kocaman bir yüreği, kocaman kolları vardır. Öyle hikâyeler anlatır ki, tabuları sarsmaya, erimez denen buzları eritmeye başlar. O tabuları oluşturanlar o adamdan çok korkarlar..." Bu masal acı bitmiş olsa da, Çetin mutlu sona bağlamak istiyor kendisininkini: "Onun düştüğü noktadan yüz binlerce Hrant yürümeye başlar. İşte karanlıkların telaşı bundandır dostlarım." Agos'un imtiyaz sahibi Sarkis Seropyan, onun kadar iyimser değil ama. "Hrant nasıl anlatılır, güneşi anlatabilir misiniz? diyor, "Hep ısıtır, hep aydınlatır. Kendisine hiç inanmayan, yuh çeken insanlarla karşı karşıya oturur, elini dizine koyar ve ikna eder. Yüz binlerce Hrant doğdu dendi demin. Keşke birkaç tane daha olsa, keşke..."Sonra Taner Öngür, Cahit Berkay, Mor ve Ötesi'nden Harun Tekin ve Kerem Özyeğen gelip söylüyorlar şarkılarını. Tekin'in konuşması kahkahalarla karşılanıyor: "Bu memlekette politika yapmak sadece müteahhitlere, inşaatçılara, turizmcilere ve Deniz Baykal'a bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir." 'Tüm çiçekleri koruyalım' Mesnetsiz bir iyimserlik değil ama, kararlı bir umut taşıyan şarkılar seçmeye çalışmış herkes belli ki. Nejat Yavaşoğulları mesela, "Ne olursa olsun, yaşamaya mecbursun" diyor. Aylin Aslım ise "Zor günler bir gün mutlaka gider. Benim hâlâ umudum var". İlk yarı Eren Keskin'in konuşmasıyla biterken Hrant Dink'in dost yüzüyle kapanıyor yine perde... "Acıyı da güzelliği de hep beraber paylaşmak istiyoruz" diyor bir söyleşisinde... "Sadece Ermeniler için değil, hepimiz için iyi şeyler istiyoruz..."Zeynep Tanbay'ın "İskemle" dansı hiç olmadığı kadar hüzünlü bu gece... "Tüm kültürler dünya bahçesinin çiçekleri gibidir. Bir çiçek solarsa diğerlerine de sıra gelecektir. Bir arada olalım ve tüm çiçekleri koruyalım" diyen Birol Topaloğlu'nun Lazca, Helesa'nın Pontusça, Vova'nın Hemşince türküleri de...Roni Marguiles her zamanki mizahi üslubuyla değiştiriyor havayı biraz: "Buraya niye davet edildiğimi bilemedim. Şiir okur diye mi düşünüldü, ajitasyon yapar diye mi düşünüldü; sonra biri hatırlattı Yahudi olduğumu, unuturum genellikle; belki ondandır diye düşündüm." Sonra 1995 yılında yazdığı şiiri okuyor, çocukluk arkadaşları Mişel, Agop, Ara ve Aret'i anlatan. "Son beş altı haftada bir eşik atlandı. Yükselen milliyetçilik değil, biziz" diye bitiriyor konuşmasını. Muammer Ketencoğlu Rumca bir şarkı söylerken, Dostlar Korosu "Sabahın bir sahibi var" diyor... Sema "Burda yeşil biber acı mı acı... Acı mı acı burda türküler..." Hayko Cepkin "Yine geldi kör günler, niye ötsün bülbüller..." Final, Sarı Gelin'le Karanlıkla aydınlığın Prometeus'tan beri süren savaşından söz ediyor Gülsüm Cengiz sonra. "Hrant Dink çağdaş bir ateş hırsızıydı" diyor. Dink için yazdığı şiiri okurken, herkes önüne bakarak susuyor... "Sırtından vurulmuş güvercin / Yatarken kaldırımda / Şimdi ben nasıl bakarım aynaya? / Nasıl bakarım Zakar'ın, Sarkis'in Mıgırdiç'in, Anais'in yüzüne? Kardeşim, bağışla gıneres yeğpayrıs, bağışla bizi..."Arto Tunçboyacıyan ve Yaşar Kurt birlikte sahneye gelerek ağırlaşan havayı değiştiriyorlar bir anda. Bir şarkı yazmış Tunçboyacıyan, "Nefrete, kine karşı olanlar" hep beraber söylesin diye. Gecenin bütün konukları sahneye çıkıyor, bütün salon tempo tutuyor, bir dakika sonra da hep bir ağızdan şarkıya katılıyor: Bir 'nefret-kin' kovma ayini adeta: "Bizler Hrant'larız, bizler insanlarız / Nefrete, kinlere karşı olanlarız." Finali iki dilde söylenen "Sarı Gelin"le yapıyor, gene sessizce dağılıyoruz. Ellerde irmik helvası, yüreklerde gelecek güzel günlere dair umut kırıntıları...