Tuğçe Kazaz’ı ilk şöhret olduğu yıllardan, gazeteci-top model ilişkisi değil de; ortak arkadaş durumundan tanıyorum...
Çok gençti, çok güzeldi, çok başarılıydı, işinde bir numaraydı ve ekip içindeki en büyük özelliği, herkesi ayrı ayrı şahane idare edebilme, yani nabza göre şerbet verebilme yeteneğiydi...
Sonra bu, sana başka bana başka durumları ortaya çıktı; o gruptan dışlandı.
Ailesiyle de çok ciddi sorunları vardı.Yunanistan’a gitti, buralarla irtibatını kesti, evlendi, din değiştirdi, boşandı, vazgeçti vs. oraları biliyorsunuz...
Hayat hepimize farklı dersler veriyor.
Aklı başında insanlar 30’lu yaşlarına gelince kişisel muhasebe yapıyor. Belki Tuğçe de bu hesaplaşma içinde
ve bu yüzden Bülent Arınç’ın kadının iffetini kahkahaya bağladığı açıklamasına kendi yaşam tarzından örnek verip destek çıkarak şunları söyledi: “Zararın neresinden dönersen kârdır.”
“Yıllarca vücudunu sergileyerek yanlış bir hayat yaşadın; şimdi de bize ahkam kesiyorsun” diye düşünenleriniz olacaktır, olabilir de... Ancak insan keşfettiği her gerçeği kendi ile yüzleşmekten korkmadan kabul etmelidir. Zamanında bunları yapmış olmak, bunların doğru olduğu anlamına gelmez ki! Keşke bunu daha erken yaşlarda fark etseydim.”
Erken yaşta da fark edebilirdi ama bir parça kalbinin iyi yanını dinleseydi
Neyse, onun da söylediği gibi olan oldu.
PİŞMANLIĞI ÇOK DERİN
Sanmayın ki Tuğçe, bu günah çıkarmaları gençliğinde podyumda giydiği kıyafetlerin ya da verdiği pozların pişmanlığı üzerinden yapıyor. Çok daha derin mevzular var.
Kadındı, tarlaydı, partiydi, inançtı kısımlarına girmeyeceğim. Benim için önemli olan; Tuğçe’nin yıllar sonra ve üstü kapalı da olsa yaptığı yanlışları fark etmesi.
Sosyal medyada gördüm; “Bülent Arınç’ın açıklamalarına destek çıkmak Tuğçe Kazaz’a mı kaldı?” diye soruyorsunuz.
Birincisi; can çıkar, bazı huylar çıkmaz. Dedim ya, Tuğçe Kazaz’ın en büyük özelliği nabza göre şerbet verebilmesidir.
İkincisi de, Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü, Asena Erkin gibi ‘magazin için bile değişik bir karakter’ üzerinden toplumsal açıklama yapıyorsa, Tuğçe Kazaz burada topa girecek en yerinde isimdir.
BUNLARI ÇOK SEVDİM
* İtalya Tatili (Walking On Sunshine) filmi; 80’li yılların hit şarkılarını arka arkaya dinlediğimiz romantik komedi. Kendime not aldığım cümle: “Eski sevgili havai fişek gibidir. Asla geri dönme. Ya pörsümüştür ya da elinde patlar.” Ha bir de başrol oyuncusunun eski sevgilisine söylediği o söz var:
“Kovalama kısmında harikasın da, sonrasını beceremiyorsun...”
* Kopenhag’da bir parkta genç kadınlar yanyana oturmuş örgü örüyor. Arkadaşım Didem fotoğrafını çekmiş. Dedi ki; “Örgü dediğin en eski, en geçerli terapi yöntemi. Hadi kızlar!” Maçka Parkı’nda toplanıp biz de yapacağız.
* Örgü demişken, İstanbul Capitol AVM’nin önündeki ağaçları rengarenk yünlerle örmüş kadınlar. Avrupa’dan Amerika’ya, pek tabii oradan da bize yayılan yeni bir sokak sanatıymış bu.
Adı da ‘Yarn Bombing’ yani ‘Örgü Bombardımanı’.
Gidip görüp feyz almak lazım...