10.06.2013 - 18:49 | Son Güncellenme:
Yazı: Emre Öktem
Büyük Constantinus
Constantinus’un hıristiyanlara din özgürlüğü tanıdığı Milano Fermanı’nın 1700’üncü yılı, Milano’da kutlanıyor. Aslında hıristiyanlığı meşrulaştıran ilk ferman, 311’de, bugünkü İzmit’te yayınlanmıştı.
313’te Roma İmparatorluğu tahtını paylaşan Constantinus ve Licinius, Milano’da buluşmuştu. Bu vesileyle Milano Fermanı’nı açıkladılar. Kritik cümleleri şunlardı: “Biz şu kanaate vardık ki; insanlığın hayrına olacak şeyler arasında, uluhiyete yapılan ibadet dikkatimize mazhar olmuştur ve hıristiyanlara ve diğerlerine, herkesin tercih ettiği dine uyma özgürlüğünün verilmesi adildir; böylece tanrı, bize ve herkese karşı hayırhah ve şefkatli olacaktır.”
İzmit Fermanı neden unutuldu?
Milano Fermanı’nın son hükümleri, fermanın yayılarak duyurulmasını öngörüyordu. Ferman, kiliseyle devleti barıştırdı. Çünkü bütün dinlere saygı gösteriyordu. Ayrıca tek bir tanrıya yaptığı gönderme, imparatorluğun geçireceği dini dönüşümün habercisiydi. Constantinus, bu dönüşümde öncü olacaktı. Ama İzmit Fermanı’nın gölgede kalmasının başlıca sebebi, altındaki imzanın sahibiydi. Taht ortaklarından Galerius, önceden hıristiyanlara zulmetmiş ve olayların zorlamasıyla, hoşgörü fermanını imzalamıştı. Dahası, Galerius İzmit’te ölüm döşeğindeydi. “Bir yıl can çekişen imparator, şifa için pagan tanrılarına dua etmiş, son nefesinde tek tanrı inancını benimsemiş” derler.
Milano Fermanı hakkındaki yanılgılardan biri de, hıristiyanlığı devlet dini haline getirdiğidir. Oysa ferman, bütün dinlerin hoşgörülmesini emrederek, ‘tanrıların barışı’ ilkesini benimsemişti. Artık bütün tanrılara karşı makamlar eşit durmak zorundaydılar. Hıristiyanlığın resmi din olup paganizmin yasaklanması, Theodosius devrinde gerçekleşti. Dahası, Milano Fermanı’nın açıkladığı tarihte Constantinus hıristiyan olmadığı gibi, itikadı karışıktı.
“Bu işaretle muzaffer olacaksın”
Constantinus, bugünkü Sırbistan’da doğdu. Babası subay, annesi Helena meyhaneciydi. Ailesinin meyhane işlettiği Drepanum’a Constantinus, ona hürmeten ‘Helenopolis’ ismini verecekti: Bugünkü Yalova. Helena, gençliğinden beri hıristiyandı. Baba Constantius ise pagandı ama hıristiyanlara iyi davranırdı. Constantius ölünce, askerler oğlu Constantinus’u imparator ilan etti.
Genç imparatorun kariyerinde, 312’de kazandığı zafer, dönüm noktası oldu. Taht ortaklarından Maxentius’la savaşa giren Constantinus’un, muharebeden önce gördüğü rüyada, özel bir işareti askerlerinin kalkanlarına işlemesi söylenmişti. İmparatoru uyaran melek, “Bu işaretle yen” veya “Bu işaretle muzaffer olacaksın” demişti. Constantinus’un tarihçisi Eusebius, bu işaretin, bütün orduya göründüğünü söylese de, olayı doğrulayan başka kaynak yoktur. Constantinus, bu işareti miğferlere, zırhlara, imparatorluk tuğuna ve sancağına işletmiştir. Licinius’a karşı bugünkü Üsküdar’da bir zafer daha kazanmıştır.
Siyasi bir deha şaibeli bir ilahiyatçı
Bu dönemde Constantinus, din değiştirdiğini duyurmamıştı. Üstelik, pagan Roma imparatorlarının geleneksel unvanı ‘başrahip’ sıfatından da vazgeçmiş değildi, ama 315’ten itibaren bu sıfatla pagan törenlerini yönetmekten kaçındı. Constantinus, sempati göstermeye başladığı hıristiyanlığın kurallarını idrak edememişti. Muhtemelen, hıristiyan olanların pagan tanrılarına inanmaması gerektiğinin farkında değildi.
324-330 arasında Constantinopolis’i başkent yapan Constantinus, bugün Çemberlitaş dediğimiz sütunun üzerine heykelini diktirdi. Yeni şehrin binaları arasında, kiliselerden ziyade pagan tapınakları göze çarpıyordu. İmparatorluğun dört bir yanından getirilen antik heykellerle bezenen şehir, bir hıristiyan başkentine pek benzemiyordu.
Farklı dinlere hoşgörüyle yaklaşan Constantinus, hıristiyanlıkta aynı tavrı izlemedi; sapkın mezhepleri kovuşturdu. Kilise, İsa’nın tabiatı ve Kutsal Üçlü’nün yapısına ilişkin tartışmalar yüzünden bölünmüştü. Tartışmaya müdahale eden Constantinus, çekişmeyi gereksiz bulduğunu söyleyerek, taraflara “Bana huzurlu gecelerimi ve günlerimi geri verin” çağrısında bulundu. Başa çıkamayınca, 325’te İznik Konsili’ni topladı. Roma İmparatorluğu’ndan ama daha ziyade Doğu eyaletlerinden gelen piskoposların katılımıyla toplanan ekümenik konsilin benimsediği İznik Amentüsü, hıristiyanlığın ilkelerini tespit ederken, ‘homoousios’ doktrinini kabul etti. Artık bir
Ortodoks inancı vardı ve bunun dışındaki mezhepler, kiliseden de dışlanıyorlardı. Doktrine katılmayan Arius sürgüne gönderildi, ama Arius’çu piskoposlar çoktu. 327’de İzmit’te tekrar toplanan konsil, bu kez Arius’u kabul etti.
Ölüm döşeğinde vaftiz oldu
337’de Constantinus hastalandı, İzmit piskoposunu çağırarak vaftiz olmak istedi. Vaftizden sonra imparatorluk elbisesini çıkarıp, hıristiyanlığa özgü beyaz elbiseler giyen Constantinus, 22 Mayıs’ta öldü. Ölüm döşeğinde vaftiz oluşu eleştirildi ama o devirde bu yaygındı: Bütün günahları bağışladığına inanıldığı için, vaftiz geciktirilirdi. Daha sorunlu olan şuydu ki, Constantinus’u vaftiz eden Eusebius, Arius mezhebindendi. Sonraki bazı imparatorların da rağbet ettiği bu mezhep, daha sonra aforoz edilecek ve imparatorluğun komşusu Cermen kavimleri arasında yayılarak çatışmalara yol açacaktı.
Constantinus’un naaşı, İstanbul’a getirilerek, Havariyun Kilisesi’nde, 12 havarinin sembolik mezarlarının ortasına defnedildi. Böylece, 13’üncü havari olarak kutsanmış oldu. Havariyun Kilisesi’nin yerinde bugün Fatih Camii; Constantinus’un ve diğer imparatorların lahitlerinin bulunduğu mahzenin üzerindeyse Fatih’in türbesi vardır. Çünkü IV. Haçlı Seferi’nde İstanbul’u ele geçiren Latinler, eşsiz bir barbarlık sergileyerek, mezarları yağmalayıp tahrip etmişlerdir. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin bahçesindeki anıtsal lahitlerden biri Constantinus’un olabilir.
Karısını ve oğlunu öldürttü
Constantinus’un eline bulaşan kan lekeleri silinememişti. Hayatı, tahtını sağlamlaştırmak için ya da başka sebeplerle işlediği cinayetlerle doluydu. Bunların en korkunçları, şüphesiz, oğlu Crispus ve karısı Fausta’nın katliydi. Constantinus’un metresi Minervina’dan doğan ve başarılı bir kariyer sergileyen Crispus, 326’da babasının emriyle öldürüldü. Aynı yıl içinde, Constantinus’un 19 yıllık karısı Fausta idam edildi: Fausta’nın hapsedildiği hamam aşırı ısıtılarak imparatoriçe buharda haşlandı. İnfazların sebebinin, Crispus ile Fausta arasındaki aşk olduğu ve Fausta’nın ölüm emrinin Helena’dan geldiği tahmin ediliyor.
Yazının tamamını Atlas Tarih dergisinin haziran sayısında okuyabilirsiniz.