Cadde İstanbul’da eğlencenin günü cumartesidir

İstanbul’da eğlencenin günü cumartesidir

30.08.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Gecenin Temposu isimli köşesinde gece hayatını anlatan Ersin Süzer, Tempo ve Hello! dergisinin ardından CADDE’de devam ettirdiği yazılarıyla 10 yılı geride bıraktı. İstanbul lüks eğlence hayatında yaşanan değişimleri yakından takip eden Süzer’le gece hayatını konuştuk

İstanbul’da eğlencenin günü cumartesidir

Gece hayatını yazmaya ne zaman başladınız?
2000 yılında Tempo Dergisi’nde başladım. 10 yıldır aralıksız yazıyorum. 520 hafta oldu. 2 bin 500 ayrı mekanı yazmışım. Ankara, Çeşme, İzmir, Bodrum ama ağırlıklı İstanbul.

10 yıl önce nasıldı ortam?
Aslında iki türlü süreç var. Bir mekanların kendi içindeki gelişim var. Bir de insanların gelişimi, alışkanlıkları ve farklılaşmaları var. 10 yıl önceki insanlar büyüdü, iş adamı oldu, evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu ve piyasadan çekildi. Şimdi onun iki alt kuşağı piyasada. Son iki yıldır bu kuşak eğleniyor.

Yeni nesil, eğlence hayatında ne değiştirdi?
Özellikle lüks eğlencede duruşlar, eğlence modeli ve biçimler aktarılırdı. Gençler büyükler ne yaparsa onu yaparlardı. Şimdi öyle bir şey kalmadı. Bir takip söz konusu değil. Farklı bir eğlence anlayışı var.

Sektör açısından neler değişti?
Büyük atılımlar oldu. Teknolojiyi çok iyi kullandı mekanlar. Müşteri yurt dışına çıkar, gezer oldu, talepleri arttı. Tabii 2001 kriziyle tüm alışkanlıklar değişti. Hiç hesaba baktıklarını görmezdim insanların. Şimdi hepsi tek tek kontrol ediyor ve soruyorlar “Sen ne içtin, sen ne içtin” diye. Eskiden kolay para kazanılıyordu.

Gürültü yasağı nasıl etkiledi?
12.00’den sonra ses kısılacak dendi. Müşterinin alışması bir hafta filan sürdü. Büyük tepkiler gözlemledim. Özellikle Boğaz tarafında alkışladılar, bağırıp çağırdılar ama o bir hafta sonra alıştılar düşük volümde eğlenmeye. Bu yaz kapalı mekanlar iyi iş yaptı. Scotch, Boğaz’daki birkaç mekan, Piyasa, Taksim’deki, birkaç yer. Saat üçten sonra ciddi iş yaptılar.

Gece hayatı magazinde gündem yaratmıyor mu?
Eğlence magazinde gündemi yaratmaz. Magazini o mekana gidenler belirler.

Bir örnek verebilir misiniz?
Örneğin Lucca’da bir akşam Kaya Çilingiroğlu çıkıp da “Ferrari’yi yeni mi aldınız” sorusuna “Siz nereden biliyorsunuz Feraye’yi?” demeseydi, Lucca’nın ismini bu kadar duymayacaktık. Şansa o gün başka biri başka bir yerde olabilirdi. Gazeteci içerideki insanı bekliyor. Mekanın tabelası önemli değildir gazeteci için.

İşletmeciler popüler isimleri çekmek için yarışıyor mu?
O ayrı bir yarış. Zamanında mankenler için yaptılar. Zannettiler ki manken gelirse ben burada ünlenirim. Aslında ‘trendleri cemiyet’ dediğimiz insanlar belirler. Tıpkı Türkbükü örneğinde olduğu gibi. Türkbükü’ne ilk 1999 yılında gittiğimde Cem Uzan ve Mustafa Koç’un teknesi demirliydi ve patronların yeriydi. Ne zamanki 2001 yılında bu iş deşifre oldu, herkes üşüştü oraya.

Sigara yasağının etkisi ne oldu?
Sigara yasağında da kapalı mekanlar etkilendi. Nişantaşı’ndaki bu enerjinin kaybolmasının temel nedeni de bu. Asmalımescit’in öne çıkmasının nedeni de. İnsanlar kapının önünde sokakta yemek yiyip eğlenebildikleri için o mekanı tercih etti. Bir takım yasaklar da trend belirleyebiliyor. Bu kış Nişantaşı canlanacak. Kaldırımlar genişliyor, insanlar sokakta eğlenme şansı bulacak.

Aynı kişiler aynı yerlere gidiyor. Sıkılmıyorlar mı?
Sıkılmaz onlar. Öyle iyi hissediyorlar kendilerini. Onlar için artık sosyal kulüp. Birbirlerini görmedikleri zaman rahatsız olurlar. Sevmeseler bile birbirlerini. Taş çatlasa 200 kişidir. Türkiye’deki modayı da belirler, gece hayatına da, tatil bölgesine de.

Yaz aylarında eğlence tarzı değişiyor mu?
Eğlence bir yaz bir kış olarak ikiye ayrılıyor. Yazın Boğazdaki mekanlar daha çok popüler. İnsanlar Boğaz’ı görerek eğlenmek istiyor.

Cihangir nasıl sizce?
Cihangir apayrı bir dünya. Lüks eğlence dışında kalıyor. Örneğin oranın ünlü bir kafesinde bir kahve içtim. Çay kaşığı düştü ve garson göz göre üstüne silip geri koydu. Böyle olmuyor. Lüksün karşıtı, ‘pahalı yer’ değildir. Lüksün karşılığı iyi hizmettir. Benim kriterim ünlü insanların gittikleri yerler değil. Benim hedefim, iyi servisin iyi yemeğin iyi müziğin olduğu yerler.

Mekanların servis kalitesi nasıl?
Türkiye’de hakikaten iyi servis veriliyor. Ama kafe zincirlerindeki servisi hiç beğenmiyorum. Kitchenette, Kırıntı, Midpoint, House Cafe gibi. Gerekli insan kaynakları yok. Mesleki eğitim eksik. Halbuki dünya standartları diye bir şey var. Birilerinin çıkıp bu insanları eğitmesi lazım .

Eğlence hayatının gidişatı nasıl?
Birebir ekonomik duruma bağlı. Para kazanamayan insanı eğlendiremezsin. Mekan sahiplerine naçizane tavsiyem müşterilerinin karşısına üzmeyecek fiyatlarla çıkarlarsa ne salı partilerine gerek kalır ne de pazartesileri boş kalır.


GEÇiRMiYORUZ IŞIK TUTUYORUZ
Bir yeri eleştirince de “Ah çok güzel geçirmişsin” derler. Geçirmek değil. Burada olmaması gereken bir şey var. Ona ışık tutuyoruz. Hem okuyucuyu ve buraları merak edenleri hem de işletmeyi bilinçlendiriyoruz. İşletme sahibine diyoruz ki “Böyle bir hata yaptın”, o kendine çeki düzen veriyor. Okuyucu da nasıl iyi servis alması gerektiğini görüyor. Bizler bu sektörün gelişmesi için çaba gösteriyoruz. Yoksa hedef “Ne kadar çok eğlendik” değil.