15.06.2013 - 19:06 | Son Güncellenme:
Hızla büyüyen ve betonlaşan İstanbul’daki zarif ahşap köşk ve konaklar, gün geçtikçe yok oluyor. Var olanlardan en meşhurlarını bir kitapta toplayan Mahmut Sami, “Osmanlı zamanında sayıları binleri bulan İstanbul köşk ve konaklarından günümüze sadece yüzlercesinin kalmış olması ve bunların da zamanla azalıp gitmesi, en büyük ayıplarımızdan. İstanbul’un en meşhur 100 köşkünü tanıtarak apartmanlar arasında kaybolmuş insanlara, yine apartmanlar arasında sıkışıp kalmış İstanbul’un gizli güzelliklerinin farkındalığını sağlamak istedim” diyor.
CEMiL MOLLA KÖŞKÜ
Kuzguncuk’la Beylerbeyi arasında, Nakkaştepe Mezarlığı’nın solundaki koruda bulunan üç katlı beyaz bina, Sultan II. Abdülhamid döneminde Anadolu Kazaskeri olan Cemil Molla tarafından yaptırıldı. İstanbul’da cihannüması en güzel köşk budur. 1885’te inşa edilen yapının mimarı, İtalyan Sinyor Alberti’dir. Mahmud Cemil Molla, köşkü yaptırdığında 22 yaşındaydı. Yapının tepeden baktığı Kuzguncuk sahillerinde, Şeyhülislam Esad Efendi bir yalı ve 40 günde ceviz ağacından yapılmış bir de cami inşa ettirdi. Yalı günümüze gelmeyi başaramadı lakin 1860’ta yapılan cami bugünleri görebildi. Minaresi mantar gibi çatıdan çıkma caminin, kubbe yerine çatısı, alt tarafında da kayıkhanesi vardır ki, Boğaz’da kayıkhanesi olan tek camidir. Şimdilerde Mesa Holding tarafından kullanılan köşk, pahalı ve kaliteli malzemeden inşa edilmiştir. Kapı ve pencere doğramaları cevizden, kapı tokmakları fildişindendir.
BARIŞ MANÇO KÖŞKÜ
Moda’daki kârgir köşk, 1895’te Mr. Dowson isimli bir İngiliz tarafından yaptırıldı. 5 yılda tamamlanan yapının ikizi de hemen yanındaydı. Mr. Dowson, Pappa Kalfa’ya yaptırdığı iki yapıdan birini kendisi, birini de oğlu için inşa ettirmişti. Oğlunun köşkü günümüze kadar gelmeyi başaramadı. Şu an yerinde koca bir apartman yükselen oğluna ait yapı, 1903’te satıldı. Necip Bey’in vefatıyla da yıkılıp yerine bina yapıldı. Dowson, tüm malzemesini Avrupa’dan getirterek yaptırdığı bu köşkte fazla oturamadı. Her iki köşkü de satıp oğluyla İngiltere’ye döndü. Önce bir Alman tarafından satın alınan evde sonraları Afife Pelin Hanım oturdu. 1965’te James Whittall’un mülkiyetine geçen köşk, 20 yıl sonra Barış Manço tarafından satın alındı ve artık sanatçının kendi ağzından duyduğumuz adresiyle hafızalara kazındı: “Barış Manço, Moda, 81300, İstanbul.”
DANiOLi KÖŞKÜ
Fransız rokforunu, Türkiye’de ilk kez imal eden Menelaos Danioli, köşkün arka bahçesindeki tek katlı imalathanesinde üretim yapardı.
Fransız rokforu Türkiye’de ilk defa Menelaos Danioli’nin bu köşkünde imal edildi. Danioli, Rus eşi Pavlina’yla birlikte, Büyükada’daki evinin arka bahçesindeki tek katlı peynir imalathanesinde üretim yapardı. Koyun sütünden ürettiği peynirlerle zengin olan Rum peynir tüccarı Danioli’nin köşkü, 1940’ta satıldı. Bakımsız ve yıpranmış halde günümüze kadar gelebilmeyi başaran köşk, yakın zamanda tadilat görünce, görkemli görüntüsüne tekrar kavuştu. Geniş bahçeli köşkün, arka bahçesindeki peynir imalathanesi de artık misafirhane olarak kullanılıyor.
AHMED RATiB PAŞA KÖŞKÜ
Acıbadem’deki dört katlı, beyaz boyalı, ahşap konak, Hicaz Valisi Ahmed Ratib Paşa tarafından yaptırıldı. Bakara kristalinden merdiven tırabzanları, paha biçilmez avizeleri, şamdanları, şömineleri ve ahşap süslemeleriyle muhteşem bir saray görünümünde olan konağın, bütün ahşap kısımları Viyana’da hazırlandıktan sonra İstanbul’a getirilerek monte edildi. Mobilyaları dahi Viyana ve Paris’ten getirtilerek dekore edilen konakta, Ahmed Ratib Paşa hiç oturamadı. Tam konak her şeyiyle hazır hale getirildiğinde, II. Meşrutiyet ilan edildi ve Ahmed Ratib Paşa vazifesinden azledilerek konağına el konuldu.
Konak 1909’da tüm müştemilatıyla beraber Maarif Nazırı Şükrü Bey tarafından, bakanlık adına okul yapmak amacıyla satın alındı.
AŞiYAN KÖŞKÜ
Rumeli Hisarı sırtlarındaki ağaçların arasına saklanmış bu şirin köşk, benzersiz bir İstanbul manzarasına sahip.
Rumeli Hisarı’ndaki Aşiyan Yolu’nun sonunda bulunan ahşap köşkün planını, bizzat sahibi Tevfik Fikret çizdi. ‘Kuş yuvası’ anlamına gelen köşkünün ismini de yine kendisi koydu. 1906’da yaptırdığı evde, hayatının son 9 yılını geçiren Tevfik Fikret, köşkün arka tarafındaki (şu an Boğaziçi Üniversitesi’nin yerinde bulunan) Robert Koleji’nde öğretmenlik yapıyor ve ikinci kattaki pencereden dışarıya uzanan köprü vasıtasıyla koleje gidip geliyordu. Tevfik Fikret’in ölümünden sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1940’ta, şairin eşi Nazime Hanım’dan satın alınan köşk, kamulaştırıldı. Dönemin vali ve belediye başkanı Lütfi Kırdar evi, 1945’te Edebiyat-ı Cedide Müzesi haline getirdi. Tevfik Fikret, Abdülhak Hamit ve Şair Nigar Hanım’a ait eşya ve eserlerin sergilendiği müze, 1961’de Fikret’in mezarının Eyüp’ten köşkün bahçesine nakledilmesiyle ‘Aşiyan Müzesi’ adını aldı.
CEMAL BEY KÖŞKLERi
Yahya Kemal’den Cenap Şehabeddin’e, Ahmet Haşim’den Yakup Kadri’ye, Falih Rıfkı’dan Tahsin Nahit’e kadar birçok şairin ve yazarın sabahlara kadar edebi sohbetlerde bulunduğu bu köşkte, İngiliz edebiyatı profesörü Prof. Mina Urgan da çocukluğunu geçirdi.
Büyükada’daki Malul Gazi Caddesi’ndeki iki katlı, cihannümalı köşk, Büyükada’ya yerleşen ilk Müslüman Türklerden Cemal Bey’e ait. Devrin yazarlarının sohbet meclisi olan ev, Yahya Kemal’den Cenap Şahabeddin’e, Ahmet Haşim’den Yakup Kadri’ye, Falih Rıfkı’dan Tahsin Nahit’e kadar birçok şair ve yazarı ağırladı. Kıymetli misafirlerden Tahsin Nahit, Cemal Bey’in kızı Şefika Hanım’la evlendi. Bu evlilikten doğan Prof. Mina Urgan, 15 numaralı köşkte büyüdü. Tahsin Nahit 32 yaşında vefat edince, Şefika Hanım ikinci evliliğini Falih Rıfkı Atay’la yaptı. Bu evlilik de kısa sürdü ve 10 yıl sonra ayrıldılar. Babası Cemal Bey’in 1915’te vefatından sonra her iki köşk de kendisine kalan Şefika Hanım, 6 yıl sonra
15 numaralı köşkü, bir yıl sonra da 17 numaralı köşkü sattı. Sonraki yıllarda
17 numaralı köşk yıkılarak, yerine şimdiki ahşap kaplamalı kârgir ev yapıldı.