1995 yılından beri Adana ve Tarsus yöresi et yemeklerinin başarılı temsilcisi; sekiz ülkedeki 28 restoranıyla Türk damak tadının üç kıtadaki elçisi; 1999 yılında ‘Conde Nast Traveller’ dergisinin ‘Dünyanın En İyi 50 Restoranı’ listesinde Türkiye’yi temsil eden; 2001 yılında İspanya’da düzenlenen Uluslar- arası Turizm Fuarı’nda ‘Uluslararası Turizm, Otelcilik ve Catering Endüstrileri’ ödülüne ‘Geleneksel Türk Mutfağını En İyi Yansıtan Restoran’ olarak layık görülen; 2003 yılında ‘Time’ dergisinin ‘İstanbul’daki En İyi Kebap Restoranı’ olarak sayfalarında yer verdiği restoranı anımsadınız mı?
Köşebaşı!
İşte bu öve öve bitiremediğimiz Köşebaşı, 20’nci yıl kutlamasında dünyaca ünlü şef Dante Boccuzzi’yi İstanbul’da ağırladı...
Boccuzzi’nin önemi; sayfalara sığdırılamayacak bir CV’sinin olmasının yanı sıra; Köşebaşı’na, lezzetlerini Avrupa’ya daha da sevdirebilmesi için, Türk damak tadını bu kültürlerinkine entegre edecek ‘lezzet danışmanlığı’ veriyor olması.
Köşebaşı’nın takdire şayan öngörüsü ve Boccuzzi’nin parmak ısırtan tatları arasında, yazımın başlığı da şu nedenle ilginç...
Kendi profesyonelliğinin dışında, Michelin yıldızı sahibi olan şef Boccuzzi’nin ikinci müzik albümü de çoktan çıkmış bile... Gel de alkışlama şimdi, sevenlerinin hem karnını hem de ruhunu doyuran bu beyefendiyi...
SARAY PATISSERIE
Saray Muhallebicisi’ni yıllar içerisinde kâh eleştirmişliğim, kâh övmüşlüğüm; bazen teşekkür telefonları almışlığım, bazen de sitem edildiğim olmuştur...
Geçen Ramazan boyunca 13 ayrı markanın aşurelerini denedikten sonra, fiyat - porsiyon büyüklüğü - kalite üçgeninde birinci seçtiğim Saray Muhallebicisi’nin, pastalarla ilgili yıllardır dile getirdiğim bir eksiği vardı menüsünde... 80 yıllık Saray öyle bir el attı ki bu işe, değme Fransız pastanelerine taş çıkarttı.
Vitrinlerinde; Malaga, Polka, Caramio, Profiterol Kule, Prenses, Valencia, Oreolu Cheesecake ve Frambuazlı Cheesecake adlarıyla rastlayabileceğiniz tek kişilik lezzetlerden fotoğrafta gördüğünüz ‘Malaga’nın kabaca tarifi ‘Çikolatalı ‘devils’ kek üzerinde beyaz çikolatalı prenses kreması, fıstık draje, parça muz ve çikolatalı sos’...
Hele bir yiyin; ‘Saray Muhallebicisi’ rüyalarınıza ‘Saray Patisserie’ olarak girmezse ben buradayım...
LEZİZ VE SAĞLIKLI
Bağdat Caddesi’nde, mimar Ali Türker’e rastladım... Türker ‘Sandalyee Brasserie & Fine Cuisine’ için hızlı ama müthiş faydalı bir dekorasyon işine imza atmış... İnşaat mühendisliğimin verdiği şevkle 3 - 5 kelam ettikten sonra, Kösem Grup’a ait olan ‘Sandalyee’de şef Erkan Yeşil’le tanıştırıldım...
Anadolu Yakası’nda, ancak birkaç restoranda rastlayabileceğiniz bir menüye imza atmış Yeşil... Spor sonrası düşük kalorili bir yemek isteğimden, menüden lagos balığını seçtim... Bambu sepette ıspanak, wasabi ve patates püresiyle servis edilen lagos, bir içim su olmuş...
Balıkçı olmayan bir mutfakta, lagosa bu tadı verebilen bir şefin menüsünün diğer kalemlerini yazmaya gerek yok diyerek virgülü koyar ve tüm kefaletimle, Türker’in hazırladığı ‘Sandalyee’ye oturup, Yeşil’in tatlarını deneyin diyerek konuyu kaparım.
