Cadde KAYIP KENTiN iZiNDE

KAYIP KENTiN iZiNDE

09.08.2013 - 19:33 | Son Güncellenme:

Kimisi için çocukluğunun geçtiği evin önündeki çınar ağacıdır, şehir... Kimisi için babasının elinden tutup gittiği ilk pastane... Yıllar geçtikçe ayakları oraya götürür insanı, bakar, yerinde duruyor mu çocukluğu, gençliği... O şehir İstanbul’sa, bulmak mümkün olmaz, geçmişin izlerini... Milliyet Sanat dergisi, sanatçılara sordu: “Siz nereyi özlüyorsunuz en çok, neresiydi sizin için İstanbul?”

KAYIP KENTiN iZiNDE


LEMAN SAM: “BUNA SEBEP OLANLARIN İKİ ELİM YAKASINDA”
Çocukluğumda ben İstanbullu olduğum için İstanbul da çok büyülü bir şehirdi. Ama bu şehrin benim için en büyülü yeri de Haydarpaşa Garı’ydı.
Babam memur olduğu için senede bir kez İstanbul’a izne gelme ihtimalimiz vardı. Şimdi herkes güneye gidiyor ya o zaman da babam izinli olduğunda İstanbul’a gelirdik. İzmit’ten bu yana uyumazdım ve o kalp çarpıntım, hani insan sevgilisiyle buluştuğunda olur ya aynı öyle... Bu kavuşma saatleri bitmesin isterdim.
Hakikaten bu konuda, buna sebep olanları, satanları, buraya bir şey yapacak olanları, ranta çevirenleri, onlar için önemsiz olabilir ama ben asla affetmeyeceğim. Hani kul hakkı, kul hakkı diyorlar ya, ben bunu affetmeden gideceğim öbür tarafa. İki elim yakalarında olsun.

Haberin Devamı

LALE MÜLDÜR: “ESKİ HAMAMLAR BANA SAKLAMBAÇLARI HATIRLATIR”

Ben sana neyi anlatayım ki, yeşil çimler kare kare giderken önümden, üstlerine de çam ağaçları eğilmişse, bu bana olmadık bir şey hatırlatır; bana daima çok sevdiğim birini hatırlatır. Onun gidişi gibidir aynen kayışları, dolasıyla ben çok mutlu olurum bu manzara karşısında. Ben de bu kayışların arasında Ayasofya’ya vardığımızı düşünür, orada kutsal olayların içine düşmüş varsayarım kendimi.
Benim için her çam ağacı kutsaldır. İstanbul’un gittikçe daha da betonlaşması çok feci bir şey. Bunla ilgili ne konuşulabilir ki... Eski hamamlar bana saklambaçları hatırlatır. Kent, şiirin doğması için bir nedense batması için de ikinci nedendir. Hepsi bu.

Haberin Devamı

SEVDA FERDAĞ: “UMARIM BİR GÜN ‘ATLAS SİNEMASI GİBİ KADINDI’ DEMEZLER”

Atlas Sineması, benim için büyülü bir yerdi. Buralara artık gelemiyorum çok hüzün basıyor. Kulisin hemen yanında jetonlu telefon vardı. Ailemi arar ve gecikeceğimi söylerdim, bunun sebebi aynı filmi dört defa izlememdi. Ama şimdi seyircinin adı müşteri oldu. Ne kadar acı. Aslında ben burdan çıkmıyordum.
İstiklal Caddesi’nde artık hiçbir yeri tanımıyorum, eskiden Taksim Sineması vardı, Atlas Sineması’nın tam karşında Baylan Pastanesi. Burada o kadar çok şey değişti ki, yıkıp güzelim binaları saçma sapan binalar yaptılar. Şuradan tramvay geçti mi ağlayarak geçiyor. Ben burada çocukluğumu, anılarımı göremiyorum artık. Umarım bir gün bana “Atlas Sineması gibi kadındı” demezler.

AHMET ÜMİT: “TARİH BİLİNCİ OLAN BURAYA DURAK KOYMAZ”

Bulunduğumuz alan, İstanbul tarihi için çok önemli. Sultanahmet’ten sonra kentin ikinci tepesi. İstanbul’un bilinmesi gereken yerleri: Ayasoyfa, Sultanahmet, Hipodrom, Roma Sarayı, Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii, surlar ve burasıdır. Bu ülkede tarihe bakış açısı yanlış, “şanlı tarih” deniliyor, büyük bir yalandır, sebebi tarihi 1071’den başlatmaları.
Oysa bu toprakların tarihi 200 bin yıllıktır. Şimdi dikilitaşın olduğu yerde tramvay durağı var, her durduğunda tren, bu esere zarar veriyor, tarihi bilinci olan buraya durak koymaz. Tarih bilinci olmadığından Topkapı Sarayı’nın bahçesinden tramvay geçiyor. Bu ülkenin tarihle ilgili düşüncelerini değiştirmezsek geleceği karanlıktır.

Haberin Devamı

MEHMET GÜLERYÜZ: “BURADA KRİSTAL MÜZİKHOL VARDI”

Taksim Meydanı’ndayız. Hatırladığım, 3 yaşıma kadar inen tarihi süreç. Bulunduğum nokta anıta arkası Talimhane’ye dönük olmak üzere tam da olduğumuz yer Kristal Müzikhol’ün yeridir. Bu müzikholün özelliği, en üst katın terasında oturulabilir bir büyük salon sahnesi olmasıydı. Sahne saat 15.00 sıralarından itibaren akşama kadar çay salonu görevini üstleniyordu. Sahnede küçük bir orkestra klasik müzik çalardı. Benim bunu iyi hatırlamamın sebebi, orkestrada dayımın viyolonsel çalmasıydı. Akşamları konserler veriliyordu. Zamanla Kristal Müzikhol bitti. Sebebiyse müzik alanların değişmesi, mekanların artmasıydı. Eğlence alanları Küçük Beyoğlu dışına taşmaya başladı ve müzikhol tarihe karıştı.


Yazının tamamı Milliyet Sanat dergisinin Ağustos sayısında.