23.02.2009 - 05:00 | Son Güncellenme:
İLKNUR TAŞ
Bugün Kanal D’de ilk bölümü ekrana gelecek olan “Bir Bulut Olsam” dizisinde Melisa Sözen, Narin isminde bulutlarla konuşan bir köylü kızını canlandırıyor. Meral Okay imzası taşıyan dizide Sözen, bu rol için, saçlarını uzattı, kâkül kestirdi ve kaşlarını kalınlaştırdı. 24 yaşındaki Sözen 1.5 aydır çekimler için bulunduğu Mardin’de hayatı sorgulamaya başladığını söyledi. Genç oyuncu boş zamanlarında sırt çantasını takıp dağ tepe dolaştığını ve ruhunu arındırdığını söylüyor.
Meral Okay size Narin karakterini oynamanızı teklif ettiğinde neler hissettiniz?
Hikâyeyi okuduğum zaman müthiş heyecanlandım. Bu kadar naif ve hayata dair, insana dair, bir derdinin olduğu projeyle çok az karşılaşıyoruz. Beş bölüm senaryoyu okudum bu bir oyuncu için büyük bir şans. Sayfaları tutkuyla çevirip okudum senaryoyu. Hikâyeye aşık olmamak elde değildi.
Narin karakterinde sizi etkileyen ne oldu?
Derdini anlatamayan çocuk kadın. İçine, bulutlara ve Allah’a anlatıyor derdini. Çok güzel bir dili var. Kaybettiğimiz masumiyeti anlatan bir yanı var. İnsanın içini titreten bir karakter. Melisa olarak yaşarken bulmaya çalıştığım o çocukluğumdaki masumiyet, saflık Narin’de var. Diğer yandan çok mistik. Her şeyi bilen biri gibi. Her şeye rağmen çok güçlü. Bulutlarla konuşuyor. Arkadaşı bulutlar.
“Yazarken Melisa’nın gözleri hep kafamdaydı” dedi Meral Hanım bu sizi nasıl etkiledi?
O beni sevdiği için öyle söylüyor (Gülüyor). Onun bu sözleri bana büyük bir sorumluluk veriyor. Aslında ‘Çok iyi olmalıyım’, ‘Bu işin altından kalkabilmeliyim’ diye ayrı bir yük yüklüyor. Bana güvenen biri olunca oynarken ellerim terliyor.
Mardin Midyat’ta çekimler yapılıyor. 1.5 aydır oradasınız. Alışabildiniz mi Mardin’e?
İstanbul’da birkaç çekimimiz oldu. İstanbul’a geldiğimiz gün ‘Meral Abla geri dönelim’ dedik. Mardin çok güzel. Orada çekim yapıyor olmak büyük bir avantaj. Orada insan kendiyle yüzleşiyor. Müthiş bir sessizlik ve enteresan bir güç var. İnsanı mıknatıs gibi kendine çekiyor. Mardin’e gittikten sonra yaşadığım hayatı sorgulamaya başladım. İş ve otel arasında gidip geliyoruz. Doğayla iç içeyiz. Bu durum insanda belli bir takım kapıları açıyor. Daha çok bulutlara ve yıldızlara bakıyorum.
Mardin’e gittiğinizde gördüğünüz hayatlar, çocuklar, şartlar sizi nasıl etkiledi?
Tabii ki herkesin derdi kendine ağır ve zordur ama bizimkiler hiçbir şey değil. Oradaki insanlar o şartlar altında çok zor, çok ağır ama büyük bir hoşgörü, sevgi ve enteresan bir kabullenişle yaşıyorlar. Bu beraberinde bizim asla sahip olamayacağımız bir gücü getiriyor.
Gözleriniz hüzünlü bakıyor. Hüzünlü ve acı çeken kadın rolleri hep size geliyor diyebilir miyiz?
“Bıçak Sırtı”nda da evet hüzünlü bir kadındım ama Narin çok farklı. Gelen roller hep o yönde değil bence. Hüzünlü, mutsuz karakterler denince akla gelen isimlerden biri olduğumu düşünmüyorum.
Gerçek hayatta hüzünlü müsünüz, gözlerde hep bir ağlamaklı durum var?
Anın getirdiği duruma göre değişiyor ruh halim. Benim derdim kendimle. Hep dönmeye çalıştığım, yakalamaya çalıştığım kuvvetli bir inanç ve onun getirdiği bir arınma var. Bazen çok sorguluyorum her şeyi, bazen de sırt çantam ve ben dağ bayır geziyorum.
Kendinizle ilgili kariyer planlaması yapıyor musunuz?
Şimdiye kadar geçen zaman alışma süreciydi. Bir şeyler şimdi başlıyor. Benim dileğim yaptığım işi iyi yapıyor olabilmek. Kötü insandan iyi oyuncu olmaz. Dolayısıyla hayatta da oyunculuktan veya yaptığımız işlerden çok daha önemli işler var. İyi insan olmayı başarırsam beraberinde bu iyi oyuncu olmamı getirecektir.
Çok zayıflamış gördüm sizi. Narin karakteri için mi?
Biraz zayıfladım (Gülüyor). Sağlıklı ve dinç olmamı istedi Meral Abla. Aslında daha çok yemeye başladım diyebilirim (Gülüyor). Görüntümde bayağı bir değişiklik oldu. Saçlarıma kaynak yaptırdım. Kâkül kestirdim, kaşlarımı kalınlaştırdım.
Sete gitmediğim zaman mutsuzum
Set dışında Mardin’de neler yapıyorsunuz?
Çok mutluyum, çok keyifliyim. Yüzüm gülüyor. Sete gitmediğim zaman mutsuz oluyorum. Orada kendime bir dünya kurdum. Sabahın köründe kalkıyorum, sırt çantamı takıyorum ve dağ tepe dolaşıyorum. Sırt çantam ve ben bir bütün olduk. Kendi kumanyamı yapıyorum çıkıyorum dolaşmaya. Çok güzel, çok huzurlu bir yer. İnsanları çok güzel, çok yardımcı oluyorlar. Hava kararıyor, otele döneceğim, birine gidip rica ediyorum ve beni otele bırakıyor. Bunu İstanbul’da yapmak imkânsız. Orada korumacılık var.