Naim Dilmener

Naim Dilmener

ndilmener@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Odeon’un hazırlıklarını epeydir sürdürdüğü Gönül Turgut albümü (“Odeon Yılları”), hem sanatçının hem de firmanın “mükemmelliyetçi” tavırları nedeniyle, ancak yayınlanabildi.
Geç oldu ama temiz, tertemiz oldu; popüler müziğimizin “diva” sıfatını gerçekten hak etmiş yorumcularından biri olan Gönül Turgut’un, geçmişine-şanına layık bir albüm yapılabildi sonuçta.
“Issız Adam”ın “nostalgia” dalgasının tamamen dışında, bu dalgadan aylar önce hazırlanmış - bitirilmiş bu albüm, geçmişte yapılmış “mükemmel” ama her nasılsa “kayıp” isimlere-şarkılara ilgi duyan bir kesimin, ayaklarını yerden kesecek.
Çünkü Gönül Turgut, o kimselere benzemez ses rengiyle, o herkese fark atan vokal yeteneği-tekniği ile herkesi ama herkesi sarsacak; popüler müziğimize meraklı olan-olmayan herkesi.
Özellikle meraklı olmayan kesimi. Bu gruptan olanlar, bu albüme-bu şarkılara-bu “ses”e özellikle kulak vermeli; bu tür seslerin benzeri pek azdır, kırk yılda bir çıkarlar. Kırk yılda bir çıkar ve dinleyenlere, bir “rüya” gördüklerini düşündürürler.
Çünkü, gerçek olamayacak kadar “tam”dır her şeyleri, eksiksizdir: “Ses” baba ötesi bir sestir, “dil” olağanüstü bir biçimde tonlanmıştır ve ruhun tamamı katılarak söylenmiştir şarkılar.

Hikâyemiz eski
Popüler müziğimizin çok utangaç bir biçimde yüzünü göstermeye başladığı 60’ların ilk yarısında sahne

Aşkı şarkılarda bulduk
almış - sesini duyurmuşlardandır Gönül Turgut. Bütün yaşıtları - dönemdaşları gibi, “orkestra solisti” olarak başladı işe ve başta Kadri Ünalan, Şevket Uğurler gibi çok mühim müzisyenlerin kurdukları olmak üzere, çok sayıda orkestranın solistliğini yaptı.
45’liklerin, taş plakları tarihe gömmeye başladığı noktada da plak yapmaya başladı. Turgut’ın ilk plakları, solisti olduğu Kadri Ünalan Orkestrası’nın adıyla yayınlandı. Dönemin önemli firmalarından Melodi’nin yayınladığı bu plakların bir yüzüne Gönül Turgut, diğer yüzüne ise (orkestranın diğer solisti) Başar Tamer can verdi.
“Makaram Sarı Bağlar”, “Yavuz Geliyor Yavuz” ve benzeri türkülerin-ezgilerin repertuvara alındığı bu ilk plaklar, tamamen o dönem alışkanlıklarının zorladığı denemelerdi. Hürriyet’in “Altın Mikrofon”unun popüler müziğimize bir “Altın Çağ” yaşattığı günlerdi ve hakim eğilim, “bize ait olan”ın “Batılılaştırılma”sıydı.

O yaz gecesi
Gönül Turgut’un sonraki plakları, tarihi kıymete şüphesiz haiz ama o kadar da iyi sayılmayacak bu ilk şarkılara, açık ara fark attı.
Turgut’un dönemin en güçlü plak firması Odeon’un çatısı altındaki Philips ile sözleşme imzalaması ile birlikte, “mainstream” bir başarı elde etti. Plaklar çok sattı, listelere yerleşti ve her yerde çalınır-söylenir oldu.
“Uzat Artık Elini” ile başlayan bu yeni dönem, popüler müzik tarihimizin ilk kliplerinden birine de sebep olmuş (evet evet, “klip”; o dönem Odeon, henüz yurt dışında bile böyle bir şey yapılmamışken, şarkılara 4 - 5 dakikalık klipler çekmeye karar vermiş ve bu klipler, sinemalarda filmlerden önce, bazen reklam, bazen de “renk” niyetine gösterilmeye başlamıştı) “Telefondayım Yine” ve diğer şarkılarla devam etti.
“Odeon Yılları” adlı yeni albüm - CD, Gönül Turgut ve Odeon işbirliğinin eksiksiz bir özeti. “Those Were The Days”in onlarca versiyonundan biri olan (ama Semiramis Pekkan’ın “Bu Ne Biçim Hayat”ı ile birlikte en fazla ses getiren) “Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak”tan, Rahbani Kardeşler’in Fairuz için özel olarak yazdığı şarkılardan birinin Türkçe versiyonu olan “Birazcık Yüz Ver”e varana kadar, bu dönemin çok mühim şarkıları, tertemiz kayıtlarla, tek bir albüme sığdırılmış.
BÜYÜK İKRAMİYE bu! Piyango hepimize vurdu.


KISSADAN HİSSE
Odeon çok fazla beklemeden, bir başka mühim diva Ay-Feri’nin de albümünü yayınlamalı. Ay-Feri ve şarkılarının kayıplara karışması, hepimizin aleyhine.
Popüler müziğimizin geçmişine uzanmak, yeni şarkılar-şarkıcılar keşfetmek isteyenler Galatasaray’daki Aslı Han ve Moda’daki (başta Moda ve Akmar Pasajı olmak üzere) sahaflara düşürsünler yollarını; yüzlerce isim-binlerce sürpriz, “uykuya dalmış” bekliyor oralarda.
“Issız Adam” ya da benzeri “kepçe”lerden payına düşeceklerle yetinmeyenler, bir “pikap” da kapmalı; “Nerden, nasıl?” demeyin, Tchibo bile pikap satıyor bu aralar, hem de inanılmayacak makul fiyatlarla.