11.02.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
FİLİZ AYGÜNDÜZ
Orkestra üyeleri salona girer girmez bütün gözler onlara çevrildi. Uçağın durumunu kestirmek için hostesleri göz hapsine alan yolcular gibiydi seyirciler. Başkemancı gülümsüyor mu? Nasıl bir gece olacak acaba?
Enstrümanların akordunu takiben Cem Yılmaz belirdi sahnede. Üzerinde uzun siyah ceketi, kuru kafa desenli tişörtü, rahat pantolonu ve siyah spor ayakkabılarıyla. Gelir gelmez de seyirciyi saymaya başladı. İçeride epeyce bir hesap yapmışlar da, bir türlü tutmamış rakamlar. Önemli bu. Çünkü toplanan gelirle iki öğrenci yurtdışında müzik eğitimi alacak. Özellikle 530 TL’lik bilet sahiplerini tespit ettikten sonra seyirciyi selamladı: “Lütfi Kırdar Lütfi Kırdar olalı böyle zulüm görmedi konserine hoş geldiniz.”
Seyircisinin hissiyatına uygun uçak benzetmesiyle devam etti:
“Salonda altı adet çıkış kapısı bulunmaktadır. İkisi arka, ikisi ön tarafta, ikisi de sizde...” Hemen ardından cep telefonu konusundaki hassasiyetini de dile getirdi sunucu-şef: “Cep telefonlarınızı kapayın. ‘Benimki Beethoven çalıyor olur mu?’ Yok; böyle durumlarda Ankaralı Turgut’la Beethoven arasında bir fark yok.”
Bu önemli açıklamanın ardından “şefim, onursal babam” dediği Gürer Aykal’ı ve geçen yıl burs alan öğrencilerden Mustafa Arda Cabaoğlu’nu davet etti sahneye, Haydn’ın ‘Trompet Konçertosu’nu çalmak üzere. Ve yine dikkat çekti: “Kuşum değil, Haydn.” Bu bölümün bitiminde gayet ciddi bir yüzle sahneye gelip “Çok iyiydi” yorumunu yaptıktan sonra ikinci anonsa geçti:
‘Mozart’ın kaynı Weber’den çalacak’
“Şimdi de solist And Karabacak’ı davet ediyoruz, Mozart’ın kaynı Weber’den klarnet konçertosu çalacak. Gülüyorsunuz ama Mozart’ın karısı Konstanze Weber’lerden geliyor. Bir de Faber Casteller var. Kurban olam kalem tutan ellere hani...”
15 dakikalık aranın ardından bu kez şef Cem Yılmaz olarak sahnedeydi; kendi deyişiyle “Yılmaz von Yılmaz”!
Başkemancının elini öptü, usule uygun olarak; orkestrayı ayağa kaldırdı. Birden kolunda şef garsonların peçetesi ve bir beyaz şarap şişesi belirdi. Bu iki şeflik türü arasında geçen bocalamanın ardından bagetini alıp orkestraya çevirdi yüzünü. Ve orkestraya “Hadi bakalım” komutunu vererek Mozart’ın 25. Senfonisi’ni yönetmeye başladı.
Gerçek bir orkestra şefiymiş, aynı anda birbirinden farklı çalgıların seslerini ayırt edebiliyormuş gibi bir hava içindeydi gerçekten de. Dev ekrandan izlediğimiz ve müzik dünyasında en az baget kadar önemsenen şef bakışı gayet inandırıcıydı başlangıçta. Bageti tutan elinin hareketiyle müziğin temposu birbiriyle uyum içindeydi. Sol elinin işaret parmağını dudaklarına götürdüğünde ses hafifliyordu olması gerektiği gibi; işaret parmağını izlediğinizde hangi sazın devreye gireceği anlaşılıyordu.
‘Belediyeye çevirmişler burayı’
İlk parçayı alnının akıyla tamamlayıp, soluklandı. Bu sırada seyirciyle sohbet etti. BİFO’yu Konuk şef kapsamında yöneten önceki şefler Ahmet Kocabıyık, Rahmi Koç ve Bülent Eczacıbaşı gibi ‘zengin’ isimlerin ardından sahne alışını şöyle yorumladı: “Bu isimlerden sonra normal olarak dördüncü olmam gerekiyordu, oldu da...”
Viyoladan, arpa, vurmalılardan nefeslilere, orkestradaki tüm enstrümanları esprilerle tanıtan şef Yılmaz von Yılmaz, yöneteceği ikinci parça için hazırlığını yaptı. Nota defterinin içinden çıkan “Karadır Kaşların...” kağıtlarını eledikten sonra bagetini eline aldı ve müzik başladı: Rossini’nin ‘Wilhelm Tell Uvertürü’. O sırada geç kaldığı için özür dileyerek Ferdi isimli bir kemancı girdi içeri. Meğer bu Ferdi orkestra üyeleri içinde oturan Gürer Aykal’ın akrabasıymış (!) Neler yapmadı ki Ferdi. Kulaklığını takıp Rossini’yi i-Pod’undan mı dinlemedi, çekirdek mi çitlemedi... Pis pis baktı Ferdi’ye şef; bu gayriciddiyetsizlik karşısında kurumu eleştirmeyi de ihmal etmedi: “ İyice belediyeye çevirmişler burayı.”
Rossini’yle büyük alkış alan şef Cem Yılmaz, bu defa sahneye bir beyaz tahta getirterek, seyirciden seçtiği üç deneğe ve Ferdi’ye mini bir solfej dersinin ardından Korsakof’un ‘Arılar Dansı’nda orkestrayı nasıl yöneteceğini öğretti. Ardından ‘okunmuş’ olduğunu söylediği ve kimseye vermediği bagetini bırakıp sineklikle devam etti konsere. Ayrıca “Aaaa Danny Kaye’den almış” diye düşünecek olanları da hemen uyardı: “Tabii ki Danny Kaye’den alacağım, sizden alacak halim yok.” Korsakof’u bir de onun yönetiminde dinledik.
Strauss’un “Perpetuum Mobile”ine geçtiğinde, orkestra üyeleriyle konuşan, enstrümanlara sesiyle de eşlik eden, dönüp dönüp seyirciye bakan, orkestrayı bir başına bırakıp, nefesli sazları sinir etmek için karşılarında limon yiyen bir Cem Yılmaz vardı artık sahnede. Uçağı tutabilene aşk olsun...
Gözyaşları içinde veda etti
Beethoven’ın ‘5. Senfoni’sinde ise orkestrayı arkasına alıp, bir pop müzik konserindeymişcesine tempo tutan izleyicinin alkışlarını yönetiyordu artık. Dvorak’ın ‘9. Senfoni’siyle bitirdiği konserin sonunda gülmekten helak olmuştu herkes. Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık’ın gecenin anısına verdiği gümüş paketini alıp “ Klasik müziği nasıl bırakacağım bilmiyorum” diyerek gözyaşları (!) içinde sona erdirdi Cem Yılmaz bu ilk muhteşem klasik müzik deneyimini...
KONUK?ŞEF CMYLMZ 277 BİN TL GELİR GETİRDİ
Klasik müzik alanında yetenekli öğrencilerinin yurtdışı eğitimlerine katkıda bulunmak için düzenlenen Konuk Şef Projesi’nde 2006’da Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık, 2007’de Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, 2008’de ise Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı proje için ortalama 40 bin euro bağış yapmıştı. Bu yıl farklı bir uygulamaya geçildi. Bağışların yanı sıra konser bileti satışı gerçekleştirildi. Cem Yılmaz’ın Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı yönettiği konseri bin 750 kişi izledi, 277 bin TL (yaklaşık 133 bin euro) gelir elde edildi. Bu miktarın 185 bin TL’si bilet satışından, 92 bin TL’si ise bağış yoluyla sağlandı.
Borusan Kocabıyık Vakfı, konserden elde edilen gelirle Juilliard School Of Music New York Piyano Eşlik bölümü master öğrencisi Çağdaş Özkan, Hochschule für Musik Köln master öğrencisi Sıtkı Kandemir Basmacıoğlu ve University of Rochester Eastman School of Music’te doktora programına başlayan Mustafa Arda Cabaoğlu’na eğitimleri için burs sağlayacak. Üç yetenekli müzisyenin yanısıra iki yeni bursiyer daha yurtdışında eğitim fırsatı elde edecek. Bir müzik öğrencisinin yurtdışı eğitimi yıllık ortalama 20 bin euro’ya mal oluyor. Borusan Holding’in Konuk Şef Projesi kapsamında düzenlenen Özel Konser’lerden elde edilen bağışlarla, bugüne kadar toplam altı yetenekli müzisyen için yurtdışında eğitim görme imkanı sağlandı.