Orkun Bulut

Orkun Bulut

orkunbulut@gmail.com

Tüm Yazıları

Sosyolog ve psikologlar dahi yorumlarını yuvarlak yapıyor. 1920’li yıllarda da pandemi yaşanmıştı ama ‘küresel insanlık’ ilk kez yaşıyor böyle bir karantinayı... Uzmanlar yüzeysel kalmayı tercih edince, öldü sanılan ‘yaşam koçluğu’ tekrar hortladı! Karantinaya yalnız mı yakalandın? Hazır uzmanlar sahayı boş bırakmış, sosyal medya sıkıntıdan her türlü etkileşim yayan insanlarla doluyken kaçırma bu ‘guru’ fırsatını! Öyle ya da böyle 2-3 ay var önünde... Neden sen de Robin Sharma, Tony Robbins ya da en kötü Metin Hara olmayasın?

Haberin Devamı

Yaşam koçu nasıl olunur?

21 gün alışma, üç gün unutma, 16 saat aç kalma gibi kişisel gelişim aldatmacılarını uygulamanız için çok erken! Önce kendiniz mükemmel insan figürü olmalısınız. Kahveyle başladığınız günleri zencefil veya kerevizli içeceklere döndürmeniz iyi bir başlangıç sayılabilir. Sabah atın yoga matınızı pencerenin önüne! Açın SPA müziklerini ve esneyin, bedensel berraklık mesajı çok önemli. Zihinsel ve kültürel algı için, içeriğinden ziyade kapağından tüm mesajı veren kitapları seçin. Et seviyorsanız kötü haber; iyi bir guru olmak için vegan olmanız, en azından ortamların veganı olmanız şart! Bildiğiniz, bilme ihtimaliniz olan tüm aforizmalar sosyal medyada yapıldı diye üzülmeyin... Goodreads gibi gerçek kitap gurularının bildiği, gerisinden geldiğiniz guruların bilmediği, siteden konu başlığına göre önemli insan sözleri bulup yapıştırın paylaşımlara... Tüm bunlar, terk edilmiş ve hayal kırıklığına uğramış, ‘Bridget Jones’ kadınları için en kolay hedeftir. Devamında gelişim yavaş mı oluyor?, “Ne haddime” demeyin, basın reklamı Instagram’a... Karantina zamanı yaptığınız bu kariyer, önümüzdeki bahar size, Sapanca çimlerinde her dediğinize inanmaya hazır, üç sıfırlı bedeller ödeyen müşteriler kazandıracak.

SOSYAL MESAFE KONSERLERİ

Şimdiden alışsak iyi olacak bilgisayar başında izlediğimiz konserlere... Salgının bittiği gün bile ‘sosyal mesafenin’ hayatımızın bir parçası olacağı kesin. En az bir yıl, büyük sahnelerde konser izleyeceğimizi sanmıyorum. Andrea Bocelli’nin, Duomo di Milano’daki konseri, karantina günlerinin ilk performansıydı. Nessun Dorma’lar, Con Te Partiro’lar beklerken dağ fare doğurdu, 20 dakikalık vasat şarkılarla kısa bir kesit izledik. Bu güzel bir hediyeydi ama önümüzdeki dönem, bu tip dijital konserlerin belli bir ücretle izleneceğinin de ayak sesleri gibi geldi bana! Bu arada, elinde gitar, seyirciyle sohbet edilerek verilen konserleri çok samimi ve etkileyici buldum.
Robbie Williams’ın atletiyle verdiği konseri, Wembley performansından aşağı bulmadım. Chris Martin, Lukas Graham konserlerine de bayıldım ama en fazla Charlie Puth’tan etkilendim. Hollywood’un alttan bize ittirmeye çalıştığı Shawn Mendes-Camilla Cabello konserinin iticiliğiyle, John Legend-Chrissy Teigen’ın uyumuna da bir bakın derim.

Haberin Devamı

HELSİNKİ’NİN İSTANBUL OLMAK İSTEMESİ!

Netflix’in kendisinden ziyade reklam stratejilerine bayılıyorum. Büyük senaryolar, sürükleyici konulara ihtiyaç duymadan en büyük reklamı kendi dışında, bağımsız şekilde yaptırıyor. Bu hafta gündemi İspanyol dizi ‘La Casa de Papel’e evirdi. Geçtiğimiz hafta dizinin oyuncularından Darko Peric’in, “Helsinki olmasam, İstanbul olmak isterdim” demesiyle sosyal medyada bayrakları astık (!) Söyleşiyi kült bir oyuncu yapmıyor ki, İstanbul’un yerine geleceği şehir de Roma, New York ve Londra değil! Sosyal medyayı gençlerle iletişimde çok başarılı kullanan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da mutluluğunu paylaşmış. Bu çok abartı değil mi?