Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ortaokul yıllarımda tüm öğrenciler gibi ben de cumartesi günlerini iple çekerdim. Hem okul yoktu hem de birçok hafta sonu annemle Beyoğlu’na, İstiklal Caddesi’ne gezmeye giderdik. Ben dikkatle boyanmış yeni ayakkabılarımı giyer, saçıma briyantin sürer, en şık kıyafetlerimi kuşanıp, Atlantik Büfe’de sosisli sandviç yer sonra da gezimize devam ederdik.
O yıllarda İstanbul’un gezme, alışveriş, sinema, tiyatro, yeme-içme merkezi neredeyse 24 saat yaşayan Beyoğlu idi. İkamet olarak Cihangir tarafı gayrimüslimler tarafından daha çok tercih edilirdi. Ayazpaşa, Taksim Lamartin Caddesi ve Harbiye o yıllarda oturulan en gözde semtlerden biriydi. İstiklal Caddesi tramvay trafiğine açıktı, otomobilse enderdi. Taksim büfelerinin karşısında ve eski Maksim’in önünde yandan stepneli birkaç taksi misafir beklerdi. 12-16 yaş arası gençlerde bir usul vardı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Taksim’deki anıtının önüne gidip, sessizce saygı duruşunda bulunulurdu. Ben de ne zaman gitsem din dersinde öğrendiğim ilk duayı okurdum.

Haberin Devamı

40 yıllık kültür

Şimdi biz gelelim İstiklal Caddesi’ne... İlk olarak gözümüze çarpan içinde muhteşem bir Fransız eserleri kütüphanesi olan Fransız Başkonsolosluğu ve Kültür Merkezi, karşısındaysa o zamanın en meşhur kuyumcularından Bay Dimitri’nin sahibi olduğu Franguli vardı. O yıllar çok moda olan ancak sadece kapısından bakabildiğimiz langırt ve tilt salonları da o civarda bulunurdu. Ayhan Işık Sokağı’nın başında şu andaki Garanti Bankası’nın yerinde Niko Kriciş’in sahip olduğu, daha çok edebiyatçıların buluştuğu Nişuaz Pastanesi ve karşı kaldırımda profiterolüyle meşhur, yakın zamana kadar mevcut olan İnci Pastanesi vardı.
Beyoğlu Meşelik Sokak’taki 40 yıldır gittiğim berberim Tural Selçuk hemen sağdadır. Şimdilerde dükkanın sahibi Hüseyin Selçuk ile sohbet edip Beyoğlu’nun sembolü, şehrin en eski eczanelerinden Rebul’a uğramadan geçilmez. Yılların efsane eczacısı Mehmet Müderrisoğlu sizi her zaman zanaatkâr önlüğüyle karşılar. Tabii ki bu arada mahallenin yine 40 yıllık tütüncüsü Metin’e de bir selam vermeden geçemezsiniz.

Haberin Devamı

Değişim sürüyor

Unutmamamız gereken birkaç yerden biri de Mayer giyim mağazasıyla çocukken vitrininin önünden zor ayrıldığım, maalesef 6-7 Eylül olaylarından nasibini alan Japon oyuncak mağazası ve İstanbul’u İtalyan yemek kültürüyle ilk buluşturduğunu hatırladığım İstiklal Caddesi 87 numaradaki Degustasyon Lokantası’dır. Maalesef o da ekonomiye ve değişime yenik düştü, şimdilerdeyse Nevizade Sokak’ta çalgılı meyhane olarak ismi yaşamaktaymış.
Tabii son günlerde adından sık bahsedilen ve 15 Nisan’da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından ziyaret edilen Atlas Sineması, inşallah aktif hale gelip bütün film festivallerinin ve galaların yapıldığı bir mekan haline gelir. Bir İstanbullu olarak dostum ve meslektaşım Sn. Ersoy’un bizlere verdiği müjdeli habere teşekkür ediyorum. Kuledibi’yle ilgili projesini de ayrıca sizlerle paylaşacağım.

Vakko’suz Beyoğlu...

1930 yılında İstanbul aşığı, dostum rahmetli Vitali Hakko tarafından Şen Şapka ismiyle kurulan Vakko’dan bahsedilmeyen bir Beyoğlu yazısı olamaz. Modern Türkiye’nin bana göre en önemli giyim ve moda markasıdır. 1962 yılında Beyoğlu’nda o güne kadarki en büyük mağazasını açmıştır. Son Beyoğlu değişimi esnasında da maalesef o mağaza kapanmıştır. İnşallah şartlar bir gün değişir ve sevgili Cem yeniden Beyoğlu’nu Vakko ile dönüştürür.
Hasılı Beyoğlu, bir devri yaşadı ve o devri kapadı. Daha doğrusu bir devir de Beyoğlu ile kapandı. Temennim o ki, yeni Beyoğlu da günün şartları dahilinde o günlerdeki ihtişamını korusun. Haftaya da sizleri İstiklal Caddesi’nin en muhteşem mimariye sahip binalarından Galatasaray Lisesi, Demirören İstiklal ve çevresiyle buluşturmaya çalışacağım. O güne kadar sağlıkla kalın, evde kalın...