DENİZLERİN MUHTEŞEMİ

Gençlik yıllarımda bayrağımızı taşıyan yolcu gemileriyle Karadeniz’e, Ege’ye ve de ülkemizin en konforlu gemisi Ankara ile Akdeniz’in birçok yabancı limanına gitmek kabildi. Bu geminin lüksü, efsanevi süvarisi Sefik Gögen’den geliyordu. Akşam yemeklerinde kravat ve şık elbise mecburiydi, özel gecelerde ise smokin ve tuvalet… Bugüne gelince, seyahat bayrağını taşıyan ve konaklamaya imkan veren gemimiz artık yok. Son yıllarda dünyanın büyük kruvaziyer şirketlerinin radarına artık Galataport ile Türkiye de girdi. Kuşadası, Antalya, İzmir, Bodrum ve Marmaris zaten cazip rotalardı.

Gelelim asıl konuya

Geçtiğimiz günlerde 7 bin misafir ve 2 bin 300 personel taşıyan, bir yaşını doldurmamış akıllı gemi Wonder of the Seas’te bir yolculuk yaptım. 18 katlı, 24 misafir asansörlü bu gemide her incelik düşünülmüş. Yüzen adanın genel müdürü olan Antakya’nın bağrından çıkmış, kendini yetiştirmiş, ciddi bir otelcilik eğitimi almış İrfan Hürriyetoğlu ile daha önce çalışmış, Akdeniz çanağının efsane oteli Merit Royal Otel’i açmıştık.

Bu olağanüstü gemide her an karşınıza değişik bir ünite çıkıp, sizi şımartıyor... Tüm bu ünitelerin yönetimi, deneyimli yiyecek-içecek müdürü Sheldon Rodrigues’te. Eğlence, Las Vegas şovlarını sollayacak muhteşemlikte, bir sahnede 40-50 kişi görev almış, koreografi şahane!

Yüzme havuzu derseniz, “Onlarca...” diye cevap veririm. İrili ufaklı... Her havuzda tam teçhizatlı bir görevli, kartal bakışlarıyla sizi izliyor. Geminin hastanesi ise acil tip konusunda donatılmış; beş hasta odası, üç yoğun bakım ünitesi, üç uzman doktor ve reanimasyon eğitimli dört hemşire var. 24 saat güvendesiniz.

Restoranlara gelince

Üç büyük salonda akşam yemekleri oturmalı düzende yeniyor. 15’inci katta kuş sütünün bile eksik olmadığı Windjammer sizi bekliyor. Ayrıca Fransız, Çin, Japon veya Teksas lezzetlerinden yiyebilirsiniz. Bir de enteresan, ‘illüzyonlu yemekler’ diyebileceğimiz Wonderland var. Tek tavsiyem, dikkatli olmanız; zira her an her şey olabilir... Ünlü Fransız Şef François Bouvet ise geminin en beğendigim ve iki defa gittiğim Giovanni’de İtalyan mutfağı sunuyor. Şimdi konuyu sanata götürelim. Gemi bir açık yüzen sergi gibi, ünlü heykeltıraşların objeleri, ortak alanları süslüyor. Müzikholde ise her türlü müziğe eşlik edebilirsiniz.

Daha bitmedi!…

“Yürüyeyim, uzun süredir gemideyim, performansımı kaybetmeyeyim” derseniz, sizi 800 metrelik parkura götürebilirim. Ayrıca spor salonu, aletli jimnastik alanı, voleybol, basketbol, minigolf, (boulder) kaya tırmanışı, masa tenisi gibi aktiviteler mevcut... Yürümeyi seviyorsanız, geminin uzunluğu 365 metre, yani 450 adım atabilirsiniz. Gemide alışveriş sokağı var. Burada herkesin fotoğraf çektirdiği Mustang 1967 model araç size adeta “Gel” diyor.

Geminin altıncı katının büyük bir kısmı, sağlık kulübune ayrılmış. İçerisinde kuaföründen, manikürüne, yüz ve vücut bakımından değişik masaj türlerine kadar her şey var. SPA muhteşem...

En beğendiğim

Özellikle denizde geçen günlerde bir nokta var ki, benim favorim: Central Park. Büyük bir bahçe düşünün, öyle ki denizin ortasında bir adadayız. Ağaçları, kuşlar ve çiçekleriyle, her şeyiyle gerçek, bir de buna uygun müzik ve yemek yeme noktaları eklenmiş. “Biraz da bu arada çalışalım” derseniz, Royal Caribbean bunu da düşünmüş. Bir kongre ve toplantı salonları ile yolcuları bekliyor. Bir haftalık dolu dolu seyahatimi sizlerle bir nebze paylaştım. Barselona’dan başladık, yine orada son bulacak. Bu yazımda bana yardım eden ön büro müdür yardımcısı Gülüstan Ovat’a teşekkür ederim.

Sevgili okuyucularım, İslam alemi Kurban Bayramı’na erişti. Bu mübarek günlerde hijyen koşullarına dikkat etmenizi ve mümkün mertebe maske kullanmanızı temenni eder, iyi bayramlar dilerim.