Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarih boyunca İstanbul, şehirde yaşayanların yanında Tophane Limanı’na her gün gelen ve mal getiren gemilerin personelinin ziyaretleri nedeniyle eğlence yerlerine, içkili lokantalara, canlı müzikli lokallere hep kucak açtı. Önceleri Galata bölgesinde olan meyhaneler ve eğlence mekanları zamanla Pera’ya taşınmış ve uzun yıllar Beyoğlu, İstanbullular’ın kaliteli gece hayatını yaşadıkları mahalle olmuştu.

MAKSİM MERİT ROYAL’DE
70’li yıllarda ise bu muhit dağılıp eğlence şekli değişti ve bundan da bütün İstanbul nasibini aldı. Bazı klasikler bu arada maalesef kayboldu ve yeniden doğamadı. Bunlardan bir tanesi belki de en önemlisi ise Maksim. Maksim, tarih boyunca elit İstanbullular’ın hatta birçok vilayetten ve yabancı ülkeden gelen Türk sanat müziği sevenlerin assolistleri izlediği yer oldu.

Haberin Devamı

Keşke o zamanlar fotoğraf çeken cep telefonları olsaydı da o yılların esprileri, zarafeti, şıklığı ve gerçek mezeleri bize tam olarak ulaşsaydı. Maksim’in patronu ve genç sanatçıları meşhur eden, dünyaya tanıtan efsanevi isim; Fahrettin Aslan’dı. Kendisi için en iyi terim İstanbul beyefendisidir. Konuşmasıyla, kıyafetiyle ve davranışıyla hayatı hep merak konusu olmuş, magazin basınında da sık sık yer almıştır.

MAKSİM MERİT ROYAL’DE
Hesabına göre masalar

Maksim’e gidip oturduğumuzda masaya gelenler ödediği hesaba göre belliydi. Ya A La Carte alınan ön masalarda oturulur ya da fiks menü alınan arka taraflarda...

Mezelerden vazgeçilmezler ise; beyaz peynir, mevsiminde taze domates, sivri biber, Çengelköy salatalık, çiroz, topik, patlıcan salatası, kışları dereotlu salatalık turşusu, tarama, Amerikan salatası ve cacık. A La Carte masalara ayrıca smokinli şef tarafından iki garson eşliğinde pastırma, havyar ve balık yumurtası verilir, karşılığında yavaşça cebine hatırı sayılı bir bahşiş konulurdu.

MAKSİM MERİT ROYAL’DE
Ara sıcaklarda değişmezler ise; muska böreği, Arnavut ciğeri ve mevsiminde kabak kızartmaydı. Bunun yanında yine masalara kağıtta balık, alevli Antep fıstığı ve fırında pastırma getirilirdi. Ana yemeklerde et ve tavuk arasında tercih yapılabilirdi. Ağır masalara ise et sote servis edilirdi. Bu arada fasıl biter sanatçılar sahneye çıkmaya başlardı. Masalar temizlenir, her bölgenin ödeyeceği tutara göre, tek tabak çift katlı meyve, çok katlı meyve yanar dönerli bir şekilde masalara gelirdi.

Haberin Devamı

Eskiye dönüş mutluluk veriyor

Bir dedikoduya göre assolist masaların önemini bu meyvelere göre anlar ve önlerinde selam verip şarkı söylermiş. Şimdi Kıbrıs’ta gelişen bir Maksim projesinden bahsedeceğim. Merit Royal Hotel’in bünyesinde yeni açılan; yemekli, müzikli ve eğlenceli mekanda Kıbrıs mezeleriyle karıştırılan eski menü sunuluyor. Sahne ise aynı diyebilirim. Önce saz çıkıp fasıl yapıyor sonrada assolist olarak hem Maksim severlerin tercih ettiği Özhan, Tansu hem de dönemin en değerli sesleri Yıldız Tilbe, Ferman Toprak ve Mustafa Keser gibi sanatçılar da zaman zaman sahne alıyor.

Hasılı, bir mini Maksim. Mekanın işletme müdürü Arda Çancıoğlu araştırmacı ruhu ve bu konuda ciddi bir bilgi birikimiyle dönemin en önemli kültürü büyük Maksim’i de kurgulayıp misafirlerini bir nebze olsun geçmişe götürebilmenin heyecanını yaşıyor. Bunun için de adeta ekibiyle çırpınıyor.

Haberin Devamı

Dekorasyonda eski Maksim’den esinlenilmiş ve günün dekoratif şekline göre uyarlanmış. Meraklılarının çoğu Kıbrıslı. Türkiye’den gelenler ve İngilizler de çok mutlular bu konseptte. Bakıyorum da mekanlarımızda eskiye dönüş, genç nesli mutlu ediyor.