MODA’NIN EGELİSİ: PASLI PELİKAN
Moda’nın hayatımdaki yerini, önemini bilmeyen dostum, okuyucum kalmamıştır sanıyorum. Çocukluğum, gençliğim, anılarım derken, ne zaman Moda’nın adı geçse, ayrı bir kulak kabartırım anlatılanlara...
Yine bir Moda sohbetini pürdikkat dinlerken, Moda’nın yeni sahil meyhanesi Paslı Pelikan ve sahibi Erkan Ulutaş hakkında çok şey öğrendim. Ulutaş, zaten etkinlik ve organizasyon sektörünün gizli kahramanlarından biri. Sahibi olduğu yüksek teknoloji altyapılı ses, ışık, prodüksiyon şirketinde üst düzey yönetici olarak görev aldı. Yerli ve yabancı sanatçılarla turnelere de çıkan Erkan, Moskova’da da büyük işlere imza atmış bir iş insanı...
Kendisi, İstanbul’da ‘konser, kalite eğlence’ denince ilk akla gelen adreslerden Moda Kayıkhane’nin de kurucusu. Eğlence sektörünün bu başarılı ismi bir süre önce tecrübelerini yeme-içme sektörüne de aktardı ve iki yeni mekan açtı: Gardens of Garbo ve Paslı Pelikan. Buralar Moda’da kısa sürede en sevilenlerden oldu.
Orijinallik ön planda
Denize sıfır konumunda, 84 metreyle Anadolu Yakası’nın en uzun rıhtımına sahip Moda Kayıkhane’nin Ege kıyılarının sevilen sahil meyhanesi konseptini İstanbul’a taşıyan Paslı Pelikan, kısa sürede müdavimlerini
oluşturmuş. Yanıbaşınızda Tarihi Moda İskelesi hemen arkasında boylu boyunca uzanan Kalamış Koyu, marinadan demir alan yelkenlerin manzarasıyla saatler geçiyorsunuz bu şık ve sevimli restoranda.
Farklı dönemlere ait antika parçaların, bronz heykellerin süslediği bu orijinal mekanda her detay incelikle düşünülmüş. Zaman zaman 1950’lerin objelerine de rastlıyoruz.
Öngörü ve planlama
Masmavi deniz, gökyüzü ve hafif rüzgarla gelen deniz kokusu, sizi İstanbul’dan alıp götürüyor; masanıza gelen lezzetlerle de uzun bir süre geri getirmiyor. Neden mi? Her şey en doğal, en lezzetli yerinden getirtiliyor.
Mesela karidesler İskenderun’dan, enginarlar Paslı Pelikan tarlasından. Evet, yanlış okumadınız; Erkan, enginarın lezzetlisinin yetiştiği bir tarla bulunca komple satın almış. Aynı şey karidesler ve diğer deniz ürünleri için de geçerli. Lezzetli mahsul bulduğu an kaçırmıyor, hemen alıyor.
Mekanın içine özel bir soğuk hava deposu kurulmuş. Yerinden ve mevsiminde alınan tüm mallar, 120 tonluk soğuk hava deposunda muhafaza ediliyor. İki yıla kadar saklanabiliyor. Ama şimdiye dek hiç o kadar bekletebildikleri bir ürün olmamış, çünkü sirkülasyon buna hiç el vermemiş.
Zengin bir menü...
Hijyen standartlarına da büyük önem veriliyor, bunu bizzat yaşadım. Pandemiden sonra mutfaklara ve depolara özel UVC filtreleri kurulmuş. Virüsleri, bakterileri ve insan sağlığı için zararlı organizmaları önleyen, birçok sağlık kuruluşunun, kamu kurumlarıyla holdinglerin tercih ettiği kapsamlı bir sistem olduğunu incelemelerinden öğrendim.
Menü de muazzam zenginlikte... Bir meyhane konseptinden çok daha fazlasını bulabilirsiniz. Kayıkhane salata, domates salata, karides tempura, sıcak ot tabağı ve sıcak peynirler benim favorilerim oldu.
Öte yandan ızgara enginar, fesleğenli levrek ve Ermeni pilakisi mezelerde tadabileceğiniz özel lezzetlerden. Ahtapot ızgara, balık külbastı, balık köftesi, beğendili baby ahtapot balık ürünlü sıcak mezeler de dikkat çekiyor.
Balık dışında alternatif arıyorsanız onlar da var menüde. Kuzu kokoreç ilk tavsiyem olacak. Rum böreği, saganaki, yaprak ciğer de farklı lezzetler arayanlar için son derece özel tatlar. Siz de benim gibi İstanbul’da turist olmayı ve iyi güzeli keşfetmeyi sevenlerdenseniz, Moda’da yetişmiş, Moda İlkokulu’nu ve St. Joseph’i okumuş bir kişi olarak en kısa zamanda Moda’ya beklerim.
