Sabanur Kıraç

Sabanur Kıraç

skirac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

En son ne zaman bir albümü dinlerken tüylerim diken diken olmuştu? Ya da en son ne zaman bir sanatçının sesini bu kadar özlemiştim? 13 yıl olmuş o öleli. Halbuki dün gibi acı haberi duyduğumuz. Hayır, sadece ölüm yıldönümü yaklaşıyor diye değil bu duysallığım. Duygusalım, çünkü mucize gibi bir şey oldu bugün. Sanki o hiç ölmemiş gibi... Sanki bunca zaman Bodrum’daki evinde saklan-mış, dinlenmiş gibi... Sanki bunca zaman sonra üzerinde resmi olan yepyeni bir albümün arkasında bize “ceee” diyerek sürpriz yapıyor gibi...
Bugün bir telefon çaldı. Bir randevu ayarlandı. Ve ben kendimi Zeki Müren’in şimdiye kadar yayınlanmamış kayıtlarından oluşan bir albümü dinlerken buldum. Sanat Güneşi’mizin 1952-1984 yılları arasında söylediği ve hiç yayınlanmamış kayıtlarından oluşan “SAKLI KAYITLAR” adlı özel bir albüm , Universal Müzik Taxim Edition ve Bayar Müzik katkılarıyla karşımdaydı.

Tüm emeklere değmiş

Albümün oluşumu sanatçı Muzaffer Özpınar’ın, Zeki Müren’in sahnede ve evinde prova yaparken çekilmiş kayıtlarını Burhan Bayar’a değerlendirebilmesi amacıyla vermesiyle başlamış. Sonrasında eser sahiplerinden izin alınması ve yasal konuların halledilmesi gibi bürokratik işlemler halledildikten sonra asıl çalışma başlamış. Bantlar Hamburg’ta orijinalini bozmadan tüm orkestra ve dip gürültüleri temizlenip dijital hale getirilmiş ve Türkiye’ye gönderilmiş. Daha sonra genç sanatçılarımızdan Özcan Şenyaylar’a teslim edilmiş. Bütün orkestra yeniden ses üzerine çalmış. Ardından viola sanatçımız Tarkan Bergamalı şefliğinde saz semaisi ve peşrev çalınarak son haline getirilmiş. Ve inanın bana tüm bu emeklere değmiş.
Zeki Müren’in varlığı bile tek başına bu albümü yeterince özel yapabilecekken Universal Music Taxim Edition bununla yetinmemiş ve Burhan Bayar ile Burak Kut’un prodüktörlüğüyle bence albümün kusursuzluğunu garantilemiş.
“Saklı Kayıtlar” adını verdikleri bu çok özel çalışma CD + Kitap ve 33’lük plak lar olarak hazırlanıyor. Kitapçıkta Zeki Müren’in kendi kalemi nden bilgilere ulaşacak olmamız hakkında “Daha ne olsun?”dan başka söyleyecek bir şey yok.
Sözü fazla uzattım. Aslında sadece “Zeki Müren’in daha önce hiç yayınlanmamış şarkılarından oluşan bir albüm geliyor” desem bile yeterdi. Ama kendimi tutamadım. Bu mucize gibi albümün detaylarını da paylaşmak istedim. Bu özel albüm, Zeki Müren’in ölüm yıldönümü olan 24 Eylül’de piyasada. Yani tek yapmanız gereken iki hafta kadar sabretmek. Söz veriyorum değecek.

Haberin Devamı

Biri “hamdolsun” kelimesini Başbakan’a yasaklamalı!
Ülkemizi bir kez daha bir doğal afet sarstı. Onlarca insanın yıllarca didinip aldığı evlerin, arabaların, eşyaların kaybı bir yana ölen onlarca vatandaşımızın acısı yüreklerimizi parçalıyor. İzlediğimiz onca korkunç görüntünün arasında gözler hükümetten birilerini ararken Başbakan Tayyip Erdoğan çıktı ve bir basın toplantısı düzenledi. Acımızı paylaşmasını, yüreklerimizi serinletmesini beklerken o tam bir serinkanlılıkla konuştu. Yaptığı açıklamaların siyasi yorumlarını yapacak noktada değilim. Ben sadece o tüylerimi ürperten kelimeyi tekrar tekrar kullanmasından yorulduğumu dile getirmek istiyorum: “Hamdolsun Alibeyköy deresinde şu an bir sıkıntı yaşamadık.”
Pek çok arkadaşımın işsiz kaldığı, işinde kalanlarında aylarca maaşını alamadığı ama Başbakanın “Hamdolsun teğet geçti” diye özetlediği krizden sonra sadece ben değil pek çok insan bu sözü onun dudaklarından duymak istemez oldu. Bunun en büyük kanıtlarından biri sevgili arkadaşım Fisun Eşki’nin cep telefonuyla yakaladığı kare. İş yerini kapatmak zorunda kalan esnaf elindeki son ürünleri satabilmek için hazırladığı pankartta “Hamdolsun Kapatıyoruz” yazıyorsa Başbakan’dan bu kelimeyi her duyduğunda ne hissediyordur sizce?
Ben Başbakan’ın danışmanlarının yerinde olsam ona bu kelimeyi kullanmasını yasaklardım. “Şükürler olsun” desin, neyse ki desin, “Şansımız yaver gitti” desin, ne derse desin ama “hamdolsun” demesin. Çünkü bu kelime onun dudaklarından çıktığında kesinlikle olumlu bir etki veya anlam yaratmıyor!