Cadde SEMAVi EYiCE iLE iSTANBUL’A DAiR-3 - BEYAZIT MEYDANI’NIN DEĞiŞEN YÜZÜ

SEMAVi EYiCE iLE iSTANBUL’A DAiR-3 - BEYAZIT MEYDANI’NIN DEĞiŞEN YÜZÜ

18.04.2013 - 19:03 | Son Güncellenme:

Roma Dönemi’nden bugüne kadar birçok kez elden geçirilen Beyazıt Meydanı, yüzyıllardır birçok olaya sahne oldu. Önce anıtları yıktırıldı, heykelleri devrildi, yolları daraltıldı. Cumhuriyet dönemindeyse sanatçıların bir araya geldiği ünlü Küllük Kahvehanesi’ne ev sahipliği yaptı. Sanat tarihçisi Semavi Eyice’nin kaleminden, dünden bugüne Beyazıt Meydanı...

SEMAVi EYiCE iLE iSTANBUL’A DAiR-3 - BEYAZIT MEYDANI’NIN DEĞiŞEN YÜZÜ

Tarihi İstanbul’un hemen hemen ortasında yer alan Beyazıt Meydanı, Osmanlı’da olduğu kadar önceki dönemlerde de önemli bir merkezdi. Roma döneminde Bozdoğan Su Kemeri vasıtasıyla getirilen su, Beyazıt Meydanı’nın bilmediğimiz bir yerinde inşa edilen merkez çeşmede toplanıyordu. Eski adı ‘Nymphaeum Maximum’ olan bu çeşmenin, benzerleri gibi mermerden büyük bir yapı olduğu tahmin ediliyor. Sonraki devirlerde bu çeşme ortadan kalkmış ve parçaları da herhalde başka yapılarda yontularak yeniden kullanılmıştır.

Tam Beyazıt Meydanı’nın girişineyse, gösterişli bir anıt yapılmıştı. Roma mimarisinin tipik dev ölçülerine sahip olan bu anıt, bir kapı biçimindeydi. Sonraları yıkılmıştır fakat ufak bir parçası, 1928’de bir İngiliz arkeoloji grubu tarafından bulunmuştur. Daha sonra bazı heykel parçaları da bulunmuştur. Bunlardan biri, genç bir imparator heykelinin başıdır. Bunun, Roma imparatorluğunu ikiye bölen I. Theodosius’un doğu bölgesini verdiği oğlu Arcadius’un portresi olduğu anlaşıldı. Bu değerli baş, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde görülebilir.

Bizans döneminde, çevrede birçok yapının bulunduğu bazı kalıntılardan da anlaşılıyor. Örneğin 1945’lerde Fen Edebiyat Fakültesi’nin yapılması için toprak kazıldığında, Bizans devrine ait kiliselerin kalıntıları ortaya çıktı. Bu kalıntıların geç Roma veya erken Bizans dönemine ait olduğu görüldü.

Meydan nasıl değişti? İstanbul’un fethinden sonra Beyazıt Meydanı da değişmeye başladı. İlk Türk damgası, Ayasofya’dan sonra şehrin en büyük kilisesi olan On İki Havari Kilisesi’nin yerine yapılan, Fatih Camii oldu. Fatih Sultan Mehmet camiinin yanına medreseler, tabhane, darüşşifa, hamam ve bir de çarşı yaptırmıştı. Böylece Bizans İstanbul’una ilk büyük Türk damgası vuruldu. Fatih Sultan Mehmet’ten sonra gelen Sultan II. Bayezid ise, ikinci büyük damgayı vurdu. Bu sefer de onun adına yapılan büyük camii inşa edildi, ek binalar etrafına serpiştirildi. Böylece şehrin tam ortasındaki Beyazıt Meydanı, yeni bir şekil almış oldu.

SEMAVi EYiCE iLE iSTANBUL’A DAiR-3 - BEYAZIT MEYDANI’NIN DEĞiŞEN YÜZÜ
İstanbul Üniversitesi’nin Afrika usulü kapısı Bütün Osmanlı boyunca meydan böylece kalmıştı, fakat sonra ölçülerini kaybetti ve birçok bina daha yapıldı. Osmanlı’nın sonlarına doğru, 19’uncu yüzyıldaysa, bugün İstanbul Üniversitesi’nin merkez binası olarak kullanılan, Fatih devrinden beri varlığı devam eden fakat pek fazla tarihe geçmeyen Seraskerlik binası yapıldı. Tamamen Batı mimari üslubunda olan bu yapının avlu kapısıysa, her nedense Türk sanatıyla hiçbir bağlantısı olmayan Kuzey Afrika’daki Mağrib üslubundadır. Avlu kapısının üzerinde hâlâ ‘Bâb-ı Seraskeri’ yazar.

Cumhuriyet dönemi imarları Cumhuriyet dönemine geldiğimizde, meydanın tekrar elden geçirildiğini görürüz. Bu sefer ahşap dükkanlar kaldırılır ve belediye başkanı Dr. Emin Erkul tarafından tam üniversitenin büyük avlu kapısının önüne, oval biçimde, mermer bir havuz yaptırılır. Gerçekten güzel bir eser olan bu havuz, maalesef Menderes zamanında sökülüp kaldırılır ve yerine birtakım garip duvarlar yapılarak meydanın şekli bir kez daha değiştirilir.

Haberin Devamı

NE TEHLiKELER ATLATILDI!
- Meşrutiyet devrinde İstanbul’un başkentlikten çıkarılması daha söz konusu değilken, bir Fransız uzman Beyazıt Meydanı için büyük bir proje hazırladı. Bu projeye göre medreseyi yıktırarak çevreyi açacak ve meydanın etrafına çepeçevre Osmanlı devletinin bakanlıklarını yerleştirecekti. Çok şükür ki bu proje gerçekleşmemiştir.
- Eski belediye başkanı Fahrettin Kerim Gökay ise, ısrarla külliyenin parçası olan Beyazıt Hamamı’nı yıktırmaya çalıştı. Fakat bütün gayretine rağmen başaramadı.

ESKi GÜNLERDEN KALANLAR...- Cami arasında kalan küçük meydan, cumhuriyet devrinde Küllük adlı bir kahvehaneydi. Bütün entelektüeller bu kahvede toplanırdı. Fakat yakın tarihlerde bu özelliğini kaybetti.
- Sahaflar da Kapalıçarşı’nın içindeyken ahşap dükkanları yanınca, betondan yapılan bir çarşıya yerleşti. Bugün görülen Sahaflar Çarşısı, eski karakteriyle ilgisi olmayan, modern ve ruhsuz bir yapıdır. Halbuki yanan eski çarşı, Türk usulü kepenkli ahşap dükkanlardan oluşuyor; ortasından Arnavut kaldırımlı dar bir yol geçiyordu.

Haberin Devamı

İMPARATOR 50 METREDEN AŞAĞI ATILDIBeyazıt Meydanı’nda, imparator Theodosius adına dikilmiş, boyu yaklaşık 45-50 metreyi bulan bir anıt vardı. Bu yüksek anıt, 1203-1204 yıllarında, Batılı şovalyeler İstanbul’u işgal ettiğinde trajik bir olaya sahne oldu. Bizans’ın bu kargaşalı
dönemi içinde, kısa süre kendisini imparator ilan eden bir kişi, Latinler tarafından ele
geçirildi, “İmparatorluk gibi yüksek bir mevkide olan kişi, yüksek bir şekilde öldürülmelidir” gerekçesiyle, bu anıtın en tepesine kadar çıkarılıp aşağı atıldı.

YARIN: HALiÇ VE iSKELELERi