Cadde“Şok yaratmanın değil, huzurun peşindeyim”

“Şok yaratmanın değil, huzurun peşindeyim”

02.07.2011 - 21:21 | Son Güncellenme:

Lady Gaga’nın “Parlayan yetenek” olarak nitelendirdiği İngiliz müzisyen Patrick Wolf, 14 Temmuz’da İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul Modern’de konser verecek. Wolf’la okul çağlarında yaşadığı sorunlardan, yer aldığı Burberry reklamına, yeni albümünden geleneksel Türk müziğine uzanan bir söyleşi yaptık

“Şok yaratmanın değil, huzurun peşindeyim”


* Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? Bizi nasıl bir konser bekliyor?
Çok heyecanlıyım. Hiç çalmadığım bir ülkeye gelmenin heyecanı büyük oluyor. Türk arkadaşlarım var. Kapı komşum da Türk. Hatta şimdilerde bana bazı Türkçe kelimeler öğretiyor. Şu anda bir şarkımı Türkçe’ye çevirmekle uğraşıyoruz. Türkiye kadar ilginç bir geleneksel müziğe sahip yerde çalmadım daha önce. Türk müziğinin enstrümanları ve ritimleri o kadar güzel ki, benim sıkıcı Batı kökenli müziğim kuru gelecek diye korkuyorum.

* Hangi şarkınızı Türkçe’ye çevirdiğinizi sorsam, sürprizi bozar mıyım?İnsanların beklentilerini yönlendirmek istemem. En iyisi sürpriz kalsın.

* Bir söyleşinizde, “Her zaman yeni bir tabuyu yıkmanın derdindeyim” demiştiniz. Bunu biraz açabilir miyiz?Bunu söylediğimde çok gençtim. Tartışma yaratmak peşinde değilim artık. İnsanları tanımak istediğim ve deneyimlerini merak ettiğim bir dönemdeyim. Şok yaratmanın değil, huzurun peşindeyim.

* Besteleyeceğiniz şarkıyı kafanızda, sanki kulaklıklardan geliyormuş gibi yüksek şekilde duyduğunuzu söylediniz. Bunun nedeni bestecilik eğitimi mi, yoksa çocukluktan beri sahip olduğunuz yetenek mi?

Bu yeniyetme dönemlerimden beri böyle, eğitimle ilgili değil. O zamanlar kayıt sistemim yoktu. Bu imkansızlık yüzünden bir iç ses geliştirdim. Enstrümanlara uzak olduğunuzda, şarkıyı yazmak için beyninize güvenmek zorunda kalıyorsunuz. Bu da çok yararlı oldu. Çünkü ne zaman istesem beynimde bir orkestra olduğunu ve bunu kullanabileceğimi biliyorum.

* Beş albümünüz var. Hangisi sizin için en özel?Bir yangın çıksa ve “Tek bir albümünü kurtarabileceksin” deseler, kesinlikle yeni albümüm ‘Lupercalia’yı kurtarırım. İnsanın şimdiye odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Geçmişte neler söylediğimin, nasıl müzik yaptığımın önemi yok. İnsan, geçmişinin ürünü olmak yerine hayatında yeni bölümler açmalı.

* Kendi albümünüzün yapımcılığını üstlenmek, müzisyen olarak özgürlük alanı sağlıyor mu?Düşündüm ki, kendi şarkılarını yazan ve yapımcılığını üstlenen çok kişi yok. Bu şekilde çalışan Johnny Mitchell ve Kate Bush bana ilham verdi. Kendi fikirlerinize güvenmenin güç verdiğini keşfettim. Bazen ticari düşünen bir yapımcının vermeyeceği kararları verebiliyorsunuz. Muhafazakâr bakışla yapılmayacak şeyleri yapabiliyorsunuz. Ama sonuçta ortaya, dinlemesi heyecan veren bir iş çıkıyor.

* Kariyerinizde basın tarafından hep ‘yeni David Bowie’ olarak tanımlandınız. Bu etiket hakkında ne hissediyorsunuz?Gençken sadece Bowie benzetmesinden değil, tüm benzetmelerden nefret ediyordum. Kimse, “Bu yeni bir isim, özgün bir şey yapıyor” diye düşünmediği için sinirleniyordum. Yaşım ilerledikçe, bunun insanların adını koyamadıkları şeylerle baş etme yöntemi olduğunu fark ettim. Bowie, Prince, Kate Bush ve Björk gibi beni benzettikleri isimleri duyduğumda, “Bu isimler en iyiler” diye seviniyorum artık. Alıştım ve iltifat olarak algılıyorum.

* Lady Gaga’nın sizi “Parlayan yetenek” olarak nitelendirdiği doğru mu?Evet. Bir konserime geldi. Kuliste beni tebrik etti ve konserine çağırdı. Ben de gittim. Böyle söylediği için de gururlandım, çünkü bence çok iyi bir müzisyen.

Haberin Devamı

* 2007’de Burberry’in bir reklamında yer aldınız. Affınıza sığınarak, bu markanın sizin stilinize uymadığını söyleyeceğim. Geriye dönüp baktığınızda Burberry’in yüzü olma kararınızı nasıl görüyorsunuz?Çok ticari ve ana akım bir marka olduğunu kabul ediyorum. Ama o zamanlar ben de öyleydim. Paparazziler peşimdeydi filan. O dönemde, bir sonraki mantıklı adımın bu reklamı kabul etmek ve yüzümün billboardlarda yer alması olduğunu düşündüm. Dürüst olmak gerekirse parası da iyiydi. Bunu kazanmak için tek yapmam gereken de, iki saatlik çekime katılmaktı. Karşılığında iki yıl masamda yemek olmasını garantileyecek bir çek aldım. Şu anda modadan ve dayattığı estetikten hazzetmiyorum. İnsanlara ne giymeleri gerektiğinin söylenmesi refahın ve faşizmin pahalı bir hali gibi geliyor.

* Bir söyleşinizde efeminen görünümüz yüzünden okulda yaşadığınız zorlukları anlattınız ve çocukların sizi itiş kakışla değiştirebileceğini düşündüklerini söylediniz. Ergenliğinizden bu yana cinsel kimliklerle ilgili yol alındığını ve dünyanın olgunlaşmaya başladığını düşünüyor musunuz?Yetişkin dünyasında genel eğilim heteroseksüel dünyayı korumak olsa da, gay hakları bir mücadele alanı haline geldi. 2011’de 27 yaşımda olduğum için şanslıyım. Eşcinsel evliliklerde ve eşcinsellerin çift olarak sosyal haklara sahip olması konusunda ilerleme sağlandı. Ben okuldayken gay olmak hukuki bir hak değildi. Arkadaşlarımın cinsel hayatlarını yaşaması suç değilken, benim yaşamam suçtu. Mezun olduğumda da durum aynıydı. O dönem yaşadıklarımdan okul değil, ebeveynleri tarafından saygı göstermenin öğretilmediği çocuklar da sorumlu. Onlar da anne babalarının ürünü. Okullarda şimdiki durumu merak ediyorum. Okula giden ve oldukları gibi olamayan çocuklara karşı sorumluluk hissediyorum. Bir yandan da hâlâ şarkılarımı 14 yaşımdaki halim için söylediğimi düşünüyorum. Diğer yandan, “Geçmişime böyle bağlı kalmamalıyım” diye kendimi telkin ediyorum. İzleyiciye baktığımda o zamanki halime benzeyen insanlar görüyorum. Dinleyicilerim ergenlikte kendim olabilmek için verdiğim mücadeleyi hatırlatıyor.

* Birkaç yıl önce Madonna konserinde erkek arkadaşınızda öpüştüğünüz için güvenlik görevlilerinden şiddet görmeniz sizi ümitsizliğe sürükledi mi?
Bu olaya şaşırdığımı söyleyemeyeceğim. Londra’nın ortasında bile hâlâ eşcinsel çiftlerin el ele yürümekten çekiniyor. Kanun önünde bu sorun teşkil etmese de, toplumun kuralları geçerli. Bu bence sadece eşcinsellik meselesi değil. Kadınların kendilerini rahat hissetmesi veya Müslüman kadınların burka giydikleri için yargılanmaması gerekiyor. Mesele kimliğinizle rahat yaşamanıza izin verilmemesi. Ama birileri sürekli size kendinizi kötü hissettirmeye çalışıyor.