Cadde TECRÜBELERİM BENİ BÜYÜTTÜ

TECRÜBELERİM BENİ BÜYÜTTÜ

16.07.2014 - 19:27 | Son Güncellenme:

2009’da Milano’da kendi markasını kuran Ümit Benan, uluslararası üne kavuşmuş bir modacı. L’Officiel Hommes’a tasarımlarını, nasıl büyüdüğünü anlatan Benan; ünlü manken Ece Sükan’la evliliğinden de bahsetti...

TECRÜBELERİM BENİ BÜYÜTTÜ

Hayatının kendi ayakları üzerinde durma safhası geldiğinde, moda ile iştigal etmeyi seçti. 2009 yılında Milano’da adını taşıyan markasını kurdu, erkek giyimine hayal ile gerçek arasında çizgiler çekmeye koyuldu.
2011 itibariyle Trussardi’nin başına geçti. İki yıl sonra markadan ayrıldı, yoluna devam etti. Bu arada teklifler alan sadece kendisi değildi.
O da yakın zamanda önemli bir teklifte bulunup, “Evet” cevabını alınca, Ece Sükan ile evlendi. L’Officiel Hommes, yeni sayısında Ümit Benan’ı ağırladı...

Bugüne kadar verdiğiniz röportajların hemen hemen hepsinde çocukluk hayalinizin yönetmenlik olduğundan bahsetmişsiniz. Ama şu an bir moda tasarımcısı ile röportaj yapıyorum. Sizce bu iki disiplin arasında bir ilişki var mı?
Beni şu an olduğum noktaya getiren hayatın ta kendisi... Bazen bir şey istersin ve yukarıdaki sana başka bir şey verir. Ama içindeki tutku hep aynı kalır. Bu, yaptığım işte çok net görülüyor bence.
Her sezona, önce yaratmak istediğim sahnenin eskizlerini çizerek başlıyorum. Ardından sokaklara çıkıp, o sahnede yer almasını istediğim karakterleri seçiyorum. Ve sonra koleksiyonun taslakları üzerinde çalışmaya geçiyorum. Bunların hepsi, bir moda haftasında, moda içeriği ile hayatın o 15 dakikalık dilimini insanlara sunmak için...

Yönetmen olma hayaliniz tamamen sona erdi mi?
Yönetmenler, oyuncular ve filmler bana her zaman ilham veriyor. Ama ben olduğum yerde gayet mutluyum.

Sizi moda ile ilgili olarak ilk etkileyen şey neydi?
Güzel kadınlar ve genel olarak tasarım.

PROJENİN DE BİR ANLAMI OLMALI
İki yılın ardından Trussardi’den ayrıldınız. Bundan sonra başka kontratlar söz konusu olur mu?
Trussardi’den sonra başka teklifler de aldım. Hatta çok daha büyük teklifler...
Paris’te herkesin hayali olan bir pozisyon gibi... Ama Trussardi tecrübesi beni büyüttü, olgunlaştım. Artık sadece tutkuların peşinden gitmek yok; projenin de bir anlam ifade etmesi gerekiyor.

Tasarımcıların yüksek egoları olduğu söylenir. Bu doğru bir tespit mi?
Kesinlikle hayır ama bende ego var. İnsanların birbirlerinden daha iyi ya da daha kötü olduklarını düşünmüyorum. Diğer taraftan, herkes çok özel. Bu beni de özel yapıyor. Bu da bir ego işte.

Koleksiyonlarınızın arkasında hep çok güçlü bir tema var. Bu temalar kişisel hayatınızla ne derece ilgili?
Çoğu benim tecrübelerimden doğuyor. Ya da izlediğim bir filmin, “Ben çekseydim nasıl olurdu?” modifikasyonları veya o filme benim uygun bulduğum karakterler...

AZİZ YILDIRIM FANATİĞİYİM

Peki, müzik? Defilelerinizde çalan şarkıları kendiniz mi seçersiniz mesela?
Her zaman. Çünkü bu bence sadece iyi bir melodi ya da şarkı seçme işi değil; sunduğum tablonun bir parçası.

Şimdi de defilelerinizi Milano’dan Paris’e taşımış durumdasınız...
Milano’nun artık bana verecek enerjisi kalmamıştı. Paris çok daha uluslararası ve benim için Milano’dan sonraki ilk basamaktı.

Takım tutar mısınız?
Tabii. Bir Aziz Yıldırım, Fenerbahce ve Mourihno fanatiğiyim.

Bu arada evlendiniz, tebrikler. Hayat şimdi nasıl?
Ece artık eşim. Bu da aslında her şeyi açıklıyor. Hayattaki tüm olasılıklar içinde birbirimizi bulduk ve seçtik. Bence bu, hiç detaya girmeye gerek
bırakmadan, çok şey
söylüyor.

Haberin Devamı

KONTRASTLAR ŞEHRİ İSTANBUL

Şu an Milano’da yaşamıyor olsanız, hayatınız nerede geçiyor olurdu?
Milano dışında herhangi bir yerde. Bugün Milano’da iyi yemek yiyorsun
o kadar... Şehir sana başka hiçbir şey vermiyor.

İstanbul’a ne sıklıkta uğruyorsunuz?
3-4 ayda bir.

Türk kültürü genel anlamda tasarım anlayışınızla nasıl bağdaşıyor?
Bütün koleksiyonlarımda İstanbul var. İstanbul kontrastlar şehri, benim işim de tamamen kontrastlar üzerine.