04.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
ve yazılarını keyifle okuduğum sevgili Rahşan Gülşan ile gittik. Genel Koordinatör Adem Akdeniz yıllarca eğlence anlayışı ile Avrupa'ya bile parmak ısırtan, dünyada eğlencenin ve çılgınlığın sembolü olan Amsterdam'dan çıkarak dünyaya yayılan supperclub ile İstanbul eğlence yaşamına yeni bir soluk kazandıracağını söyledi. Hayli sempatik bir kişiliğe sahip olan Adem ile uzun uzun konuştuk. Bakın neler anlattı... Geçtiğimiz yıl bildiğiniz üzere Kuruçeşme Sortie'nin patronları tabir-i caiz ise büyük tantanalarla supperclub ile on yıllığına anlaşma yaptıklarını söyleyip şu an Al Jamal'in olduğu yerde supperclub'ı açmıştı. Büyük ilgi de görmüştü. Ama daha çok şov ve kulüp olarak. Çünkü yemeklerine bir türlü sosyetemiz ve ünlülerimiz alışamadı. Çünkü genelde cinsel gücü artırıcı özelliği ile bilinen afrodizyak tarzı mönüler bizimkilerin damak tadına uymadı. Bonfilenin yanında çikolata ile sunulan domatesli sos, ya da pirzolanın yanında kekiğin içinde yer alan bal, çilek ve fındık ezmesinden meydana gelen sos tadı garip geldi. Sonunda da supperclub geldiği gibi kışlığı açılmadan geri gitti. Ama sevgili Mehmet Koçarslan, Reina karşısında yer alan Ortaköy'deki Crystal gece kulübünün bahçe kısmını, eski Ziya'yı, onbeş gün önce supperclub olarak Adem Akdeniz ile açtığını söyleyince şaşırdım. Reina'da yediğimiz yemeğin ardından modanın duayeni Yıldırım Mayruk, ortağı terzi yamağı Barbaros Şansal "Daha önce çeşitli yerlerde supperclub denemeleri oldu. Ancak ilk defa orijinal markası ve konsepti ile geldik Türkiye'ye. Yani şu an İstanbul'daki, ünlü supperclub'ın bizzat kendisidir. Bundan ödün vermeyeceğiz. Örneğin kim için olursa olsun müşteri istiyor diye ekstradan bir masa konulamaz burada. Ya da her önüne gelen içeri giremez." Herkes giremez supperclub 15 yıl önce Amsterdam'da önce bir grup yaratıcı ve marjinal sanatçının buluşu olarak faaliyetine başladı. Daha sonra 1999 yılında eski denizci, tekstil patronu Bert Van Der Leden kulübün yeni sahibi oldu. Bert, supperclub'ı aldıktan sonra, kulübün yeniden yapılandırma sürecinde geçmişinden gelen underground kimliğini ve felsefesini korumayı hedefledi. Ona göre supperclub tek kelimeyle özgürlük demekti ve bu kimliği korunmalıydı. supperclub'ın dirilmesini, yenilenmesini ve organizasyonu izledi. Bir grup saygın tasarımcı, supperclub'ın konseptini yansıtan bir içerik tasarladı. Bu yenilenme sadece dekorla kalmadı. A'dan Z'ye mutfağı da yenilenen supperclub Amsterdam'ın vazgeçilmez lezzet duraklarından biri oldu. supperclub'ın felsefesinde ana kelimenin "Özgürlük" olduğunu söyleyen Adem Akdeniz, "supperclub yemek, müzik, gösteri, sanat, biz ve siz supperclub özgürlüğe giden yol mu? demektir. Beş duyu organı da doyuma ulaştığı için, supperclub'da geçirilen bir akşam özgürlüğe giden yol demektir" diyor. Ben bu arada yemeklerin Türk damak tadına uyum sağlamadığını söylediğimde, kış ile ilgili sürprizi patlatıyor: "Şef David Nicol tarafından hazırlanan, sürprizlerle dolu, dört bölümden oluşan akşam yemeği mönümüz Türk şefimiz Serkan Bozkurt'un takımı ile zengin dünya mutfağından seçkin örnekleri ile supperclub Amsterdam'dan sonra şimdi de supperclub İstanbul'da. Amsterdam'dan bildiğimiz açık mutfak, burada da bize eşlik ediyor. Amsterdam'dan farklı olarak burada dört bölümden oluşacak bir akşam yemeği sizlere sunulacak. Ve yine oradan farklı olarak burada istediğiniz zaman yemeğe katılabileceksiniz. Ayrıca supperclub'ın şefleri geçmiş tecrübeler ve güncel bilgileriyle her gece özel gastronomik lezzetler yaratacak." O gece ve daha önceleri de Amsterdam'da en çok dikkatimi çeken olay müzik. Uçuruyor. Gerçekten farklı çalıyorlar. En son Amsterdam'daki Madonna konserine gittiğimde Çapa Group CEO'su Murat Özalp ile uğramıştık. Gerçekten insanın dansı geliyor. Adem Akdeniz, Amsterdam'dan, Roma'dan, San Francisco'dan gelen DJ'ler eşliğinde çok farklı geceler yaşanacağını söyledi İstanbul'da da. Bu arada ben dekora bayıldım. Yıldırım ve Rahşan da öyle. Yalnız çok genç bir müşteri grubu vardı ve pek tanıdığa rastlamadım. Ama bence siz bir gidin ve görün, kışın patlayan bir supperclup olabilir, o zaman da yer bulamazsınız. Fiks mönü 90 YTL. Tel: (0212) 261 19 88. Müzik uçuruyor Efendim, geçirdiğim kazadan sonra hâlâ devam eden ağrılarıma rağmen gece gezmelerini ve eğlencenin nabzını tutmayı sürdürüyorum. Bu kez yakışıklı kavalyem Ali Sayar'ın Genel Koordinatörlüğünü yaptığı SuADA'ya gittim. Üstelik iki kez üst üste! İlk gittiğimde yanımda yazılarını keyifle okuduğunuz, POSTA Gazetesi yazarlarından kankam Yazgülü Aldoğan, POSTA'daki tiyatro köşesinden tanıdığınız tiyatro eleştirmeni Rengin Uz ve nöroloji uzmanı doktorum Emel Gökmen vardı. Gerçekten önce Allah ardından da Emel Gökmen'in yaptığı nöroterapi sayesinde rahatladım. Ama şubat ayına kadar ağrılarım devam edecekmiş. Sevgili doktorum Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu söyledi. Hatta bir sene bu ağrılarla yaşamasını öğrenmem gerekiyormuş. Neyse gelelim sadede. SuADA içinde yer alan Arşipel Balık bir harika. Her daim de tıklım tıklım. Özellikle çiğ balık, deniz mahsulleri sevenler için ideal. Arşipel'de sanat, sosyete, iş ve şöhretler dünyasından pek çok isme rastlamak mümkün. Özellikle paparazziler için tam bir ekmek kapısı ama tekne ile geçildiği için çocukların işi zor. SuADA ve Arşipel zirveye oturdu SuADA'nın içinde yer alan Arşipel, Mezzaluna ve 250 kişilik gece kulübü kış sezonunda aynen devam edecek. Ali, Ramazan Bayramı'na kadar düğün ve özel davetler nedeniyle davet bölümünde yer olmadığını söyledi. Bu arada SuADA, Bebek Mel's, Reina, Crystal, supperclub'ın patronu Mehmet Koçarslan kışın bazı değişiklikler yapacakmış. Özellikle Mel's ünlü bir İtalyan zincirinin İstanbul'daki halkası olacakmış. Anlaşma yapıldığı an sizlere söyleyeceğim. Yalnız Mehmet dahil pek çok iş adamının peşinde koşturduğu, benim de her gittiğimde yemek yediğim ve mutlaka bir dünya starı gördüğüm New York'un en gözde restoranı Cipriani açılmıyor. Nedeni de otel olmayan bir yerde şube açmak istenmeyişi. SuAda'nın ve içinde bulunan restoranların müdavimleri arasında Adnan-Ayşe Polat, Samim Baki, Emre Kütük, İlhan Kütük, Cipriani gelmiyor Kışın aynı hızla devam Yasemin-Sedat Aloğlu, Kaya Çilingiroğlu, Feraye Tanyolaç, Faruk Saraç, Yıldırım Mayruk, Oğuz-Ala Satıcı, Eren-Defne Talu, Cihan Kamer ve eşi, Ender Mermerci, Selma Türkeş, Emir Yargıcı, Mine Narin, Ayşe Hatun Önal, Hande Ataizi, Suzan Sabancı Dinçer, Ahu Aysal, Ahu Tuğbay, Güneş Taner ve eşini sayabilirim. Arşipel'in hesaplarının normal olması, açık mutfağı, servisi ve sempatik patronu Cemal Ülman'ın işi çok iyi bilmesi başarının sırrı. Tel: (0212) 263 73 00. Ve geliyoruzzzzzz Evet, kısmetse yarın Fox ekranlarında sabah saat 08.30'da gerçek 'Dobra Dobra' başlıyorrrr. Partnerim Cenk Eren, yapımcım Kübra Uygun, yönetmenim Ebru Yürür, koordinatör ve editör Toyga İçözü, yapım yardımcıları Gülçin ve Nazlı ile birlikte çok farklı bir 'Dobra Dobra' ile karşınıza çıkacağız. İddiamız 'Ekran kirliliğine son'. Canerler, Semra kaynanalar, Meriçler, mankenlik kisvesi altında arz-ı endam eden kağıt bebekler programda olmayacak. Tabii ki magazinden de söz edeceğiz ama varoşlarda, Anadolu'da yaşayan, ekmek parası için çırpınan genç kızlarımıza, genç delikanlılara kötü örnek olan magazinden değil! Gerçek sanatçılardan söz edeceğiz. Kimi zaman gündemi de takip edeceğiz ama sizlerin, özellikle kadın izleyicilerimizin sorunlarına ışık tutmaya çalışacağız. Ramazan'da daha da farklı çıkacağız karşınıza, bekleyin görün. Türkiye'de sabah programlarını başlatan 'Dobra Dobra'nın yaratıcısı olan ben, zekasına sonsuz güvendiğim Cenk Eren ve Fox'taki ekibimiz ile sizleri şaşırtmaya devam edeceğiz. Aile sorunlarını irdeleyeceğiz. Sanatçı belgeselleri ile çıkacağız ekranlara. Ama hepsinde bir mesaj, bir ders olacak! Yarın saat 08.30'da Fox ekranlarında olacağız, Mehmet Ali Erbil ve dünya güzeli eşi Tuğba Erbil ile birlikte. Sahneler ve Türk Sanat Müziği denince aklıma ilk gelenlerden biri Muazzez Abacı. Uzun süredir Amerika'da kızı Saba'nın yanındaydı Abacı. Kendini özletti ama döndü... Şimdi Abacı'yı niye başlığa 'Büyük Abacı' diye taşıdığıma gelince; memleketim İzmir'de bir İzmir Fuarı vardı. 20 Ağustos-20 Eylül tarihleri arasında Türkiye'nin tüm star isimlerinin çıktığı, beş-altı gazino ve çay bahçesi ile İzmir'e bir bayram havası getiren İzmir Fuarı'na bütün Ege, hatta tüm Türkiye akardı. Ne yazık ki yöneticilerle İzmir Fuarı öldü. Başta ben olmak üzere pek çok İzmirli'nin, Egeli'nin boynu bükük. Ama iki yıldır çok sevdiğim dostum Lisa Tuna İzmir'de 'Nostaljik Fuar Gazinosu' ile bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu yıl da 76. İzmir Enternasyonal Fuarı'nda eski günleri yaşatmak için bir kadro kurmaya çalışmış. Ama kimin kapısını çalmışsa önce paradan söz etmişler. Muazzez Abacı hariç! Anladınız mı büyüklüğünü? İkinci kez gerçekleştirilecek olan Nostalji Fuar Gazinosu, İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür Sanat İşleri'nin desteğiyle Büyük Abacı 1-7 Eylül tarihleri arasında gerçekleşiyor. Göl Gazinosu programı her gece 21:00'de başlayacak. Ateş Böceği Ercan sunacak. Gazinoda da Türk müzik tarihinin kilometre taşları Muazzez Abacı, Ümit Besen, Yeliz, Nurhan Damcıoğlu ve Bedia Akartürk sahne alacak. Ama Egeliler beni mahçup etmeyin ve bu kadroya destek verin. Biletler sadece oturmalı düzende 10 YTL'den satışa sunuldu. 70 ve 80'li yılların unutulmaz sanatçıları ve şarkılarının yer alacağı 2. Nostalji Fuar Gazinosu'ndaki yerinizi şimdiden ayırtın. Daha fazla bilgi için (0232) 497 10 00 numaralı telefonu arayabilirsiniz. İnternet adresi ise www.izmirfair.com.tr ...Karanlıkta konuşulanlar...... Bugünkü kahramanımız ünlü bir assolist. Kendine has güzelliği ve Allah vergisi bir sesi var. Bana göre güzel, ama modacılara ve estetikçilere göre baştan aşağıya değişmesi gerekir. Çıktığı her yeri tıklım tıklım dolduran bu assolistimizin en büyük özelliği kendine göre çok dobra olması. Bugüne değin hiç erkek parası yemediğinden dem vuran ve tüm röportajlarında özellikle bu konuya çok değinen assolistimiz aslında evinin kirasından tutun da faturalarına kadar tüm ihtiyaçlarını sevgililerine ödetirmiş. Nereden mi biliyorum? Eski sevgililerinden biri anlattı. Geçen gün gittiğim kuaförde, son sevgilisinin dünya güzeli annesinin yakın bir dostuna anlattıklarına tanık olunca inandım. Efendim en son sevgilisi hastanede yatarken bu güzelimiz ziyaretine gelip çocukcağızın (Çocukcağız diyorum çünkü kendinden hayli genç ve hoş bir delikanlı) kucağına oturup "Sevgilim, şu annemle başa çıkamıyorum. Yine sırf 2 milyar telefon faturası geldi. Bir o kadar da benim var. Bunları ödemekten bıktım" deyip faturaları kucağına bırakıyormuş. Babasından korkan delikanlı tanıdığı işletmecilerden sanki gidip harcamış gibi yemek faturaları alıp babasına gösteriyor, paralarını alıp assolistin faturalarını bu yolla ödüyormuş. Hastanede aileye yakın bir hemşire tüm bunları anlatınca assolistin foyası meydana çıkmış. Delikanlının biraz da çaçaron olan annesi olaya el koymuş ve ilişkiyi bitirmiş. Ama assolistimiz bir gecede milyarlar kazanmasına rağmen hâlâ bu huyundan vazgeçmemiş. sdudek@posta.com.tr Yerin kulağı var