İlk özel radyoların ses verdiği günlerden beri program yapıyor Kezban Yaşamul. Radyo onun için öyle böyle değil, resmen aşk... Söyleşi sırasında da o aşkını hissediyorsunuz. O, aşkını büyük bir tutkuyla her sabah Kral FM’den dinleyicilerine haykırıyor. “Maksat ezber bozmak, karamsarlığa karşı birbirimize mutluluğu bulaştırmak” felsefesiyle birçok şeyi paylaşıyor. Dinleyicilerin yıllar yılı alıştığı gibi programında ‘Bana güzel bir şey söyle’ bölümüyle canlı bağlantılar yapıyor. Dinleyiciler bu bölümde sabahın ve hayatın güzelliğine yakışır özel bir cümle söylüyor. Çobanı, TIR şoförü, öğrencisi, öğretmeni, kadını erkeği demeden herkes sözleriyle güne damga vuruyor ve birbirlerini ‘Vay be, ne büyük söz’ diyerek alkışlıyor. Kezban Yaşamul, bu bölümlerde başrolde değil, figüran oluyor ve radyonun ‘birleştirici’ etkisiyle tanımadan, görmeden dinleyicilerinin arasında bir bağ kurulmasını sağlıyor. Kezban Yaşamul yine kendisiyle özdeşleşen ‘Günün duası’ bölümünde farklı mevsimlerde, farklı kültürlerde, farklı dinlerde olanları aynı duada buluşturuyor. Tüm bu paylaşımlar Kezban Yaşamul’un hayatı ve aşkı oluyor. Hayatında sesini ilk olarak dublajla duyurduğundan bu yana, radyonun yanına televizyonu da iliştiriyor, ama radyo o gün bugündür hep baştacı oluyor. “Yaşım ilerledikçe daha güzel programlar yapacağım” diyen Yaşamul’la radyoculuk aşkını konuştuk ve 18 yıldır mikrofondan seslenen biri olarak, radyo sevdalılarının kulaklarına küpeler aldık... “Kezban’ın Günlüğü” haftaiçi 07.00 - 10.00 saatleri arasında Kral FM’de...
YILLARDIR MİKROFONDAN SES VEREN KEZBAN YAŞAMUL KRAL FM’DE YAPTIĞI PROGRAMINI VE RADYONUN GÖZ ÖNÜNDE OLMAYAN SİHİRLİ GÜCÜNÜ ANLATTI
Yıllardır radyodan dinleyicilerinize ulaşıyorsunuz, televizyonda da birçok program yaptınız...
İlk önce dublajla, başladım. Ardından da 1992’de radyoda sesimi paylaştım. Eş zamanlı televizyonda programlar yaptım. İlk dönemler ilk programcılar olarak çok dikkat çektik. Taksiye
binerdik, yol tarif ederken hemen sesimizden tanınırdık. Çok popülerdik o dönem, her yaptığımız olay olurdu.
O dönemdeki ilk kadına yönelik programlar yaparak şimdilerin gündüz kuşağındaki kadın programlarını başlatan isimlerden birisiniz, sizce neler değişti?O dönem kadına yönelik programlar pek yapılmıyordu. Müthiş naif ve güzel şeyler yaptık. Programyarı ilk olmanın verdiği hevesle ve amatör ruhla hazırladık. Bugün yapılanları eleştirmiyorum, çünkü yapanların bir kabahati yok. Ama, izleyicilere programlarda hiçbir şey verilmiyor.
Geçtiğimiz dönemde televizyonda tarzınızın dışına çıkarak sağlık programı da hazırladınız...Yaptığım gündüz kuşağı programlarının biraz uzağında kalmak için ve kendi uzmanlık alanım olduğu için ve hemşire olduğum için böyle bir program yapmayı istedim. Radyo televizyon benim 2. mesleğim...
Radyodaki programınızın formatı yıllara nasıl meydan okuyor?Ben ve bakış açım değiştikçe, programım da değişti. Radyo programcılığı şahsi bir şeydir. Birikim ve bilgiyle yapılır ve kişinin ilgi alanları değiştikçe, bilgisi arttıkça, program da değişiyor. Her geçen gün güzelleştiğine inanıyorum. Radyoda şekilden ziyade, öz ve söyledikleriniz önemli olduğu için, siz büyüdükçe programınız da güzelleşiyor.
Yaş ilerledikçe ve biriktirdikçe dinleyicilerle kurulan bağın daha sağlam ve aktardıklarınızın daha mı derin olduğunu düşünüyorsunuz? Peki bu durumda genç radyocuların hali ne olacak?Ne kadar kitap okursan, gezersen o birikim toplanıyor ve sohbetinde muhabbetinde tat oluyor. Yaşamayan biri ne anlatacak radyoda? Biz de genç olarak başladık, ama radyo yetişkin işidir, dinleyiciyi ortak noktada buluşturmak çok önemli. Televizyonda programın tarzıyla ilgili olarak da kitleni seçebilirsin, ama radyoda öyle bir laf edeceksin ki o laf, kimseyi rahatsız etmeyecek, bir de üstüne tatmin edecek ve eğlendirecek.
Bol müzikli ama bir yandan da dinleyicilerin katılımının yüksek olduğu bir program hazırlıyorsunuz... Kral FM tarz ayrımı yapmadan her şarkıyı çalar. Program yaparken de her tarzın iyisini bilmeniz ve müzik bilginizin çok sağlam olması gerekir. Programdaki amacım işin siyasetine bulaşmadan, sabah sabah insanları rahatlatmak ve neşeli halimi onlara bulaştırmak. Sabahları 3 tur canlı bağlantı yaparım ve bu bağlantıların adı “Bana güzel bir şey söyledir.” Herkes hazırdır. Kimi dedesinden duyduğu bir sözü paylaşır , kimi iyi haberini, kimi de bir şairden dörtlük okur... O bölümün inanılmaz bir enerjisi var. Ben ön plana çıkmıyorum, dinleyicilerim deli gibi hazırlanıyor, sonra birbirlerini alkışlıyor . Bunu çoban da TIR şoförü de öğrenci de söylüyor. Biz geyiğine açmıyoruz mikrofonu. Ben dinleyicilerimden çok şey öğreniyorum. Çok eğleniyorum çok...
Böyle hissetmeseniz, her sabah aynı heyecanla ve erken saatte nasıl uyanabilirsiniz ki?Evet, 05.30’da büyük bir mutlulukla yataktan beni kim kaldırabilir ki bu kadar sevmesem? Radyoda da söylüyorum. “Programı önce kendim için yapıyorum, ruhumu dinlendiriyorum” diye. Radyocular olarak medyatik gümbürtümüz yok, ama yüreklerde yankımız var. Görünmeyen bir silahımız var. Bir pazarda markette sesimi duyarak bana sarılanlar var düşünün...
ÖĞÜTLER...
* Deli divane gibi isteyeceksin.
* Radyo şan şöhret yeri değildir.
* Devasa paralar kazanılmaz.
* Aşkla yapacaksın.
* Meraklı olacaksın.
* Birikimi kendine yapacaksın.
* Haberdar olacaksın.
* Dinlemeyi bileceksin
* Mütevazı olacaksın.
* Özgüvenli olacaksın.
* “Ben bilirim” demeyeceksin.
* ‘Öğrenci’ olduğunu unutmayacaksın.
* Dinleyene saygılı olacaksın.
* Dinleyiciyi küçümsemeyeceksin.
* Kendini de önemseyeceksin ve hassas dengeyi kuracaksın.