"Yenilmez Türk" söylüyor

KASIMPAŞA'DA doğdu... Çocukluğu çok zor koşullarda geçti.. Yetimhanede büyüdü... Erdal Kızılçay şimdi 46 yaşında ve dünyaca ünlü bir müzisyen... Her tür gitarı, kemanı, viyolayı, flütü, trompeti, trombonu, saksofonu, piyanoyu virtüoz gibi çalıyor. Tina Turner'dan Jane Siberry'e, Fredy Mercury'den Roger Taylor'a, Brian Eno'dan Iggy Pop'a kadar müziğin dünyaca ünlü starlarına eşlik etti. 14 yıldan beri müzik dünyasının ünlü yıldızı David Bowie'yle birlikte. Bowie'nin 4 albümüne enstrüman çaldı. Kızılçay, Bowie'yle ortaklaşa 10 beste yaptı. Ünlü yıldızla birlikte 2 dünya turu yaptı. Çok talep olmasına rağmen Türkiye'de sadece MFÖ ve Kayahan'ın albümlerine katkıda bulundu. İsviçreli bir kadınla evlenip, ayrıldı. Kızılçay'ın bu evlilikten 16 yaşında Ayşe adlı bir kızı var. 97'de ikinci kez dünyaevine girmeyi planlayan ünlü müzisyenin nişanlısı İsviçreli.
20 yıldır yurt dışında yaşayan Kızılçay, bir süredir Türkiye'de... Çünkü, "Fahrünisa" adlı bir albüm hazırladı. "Fahrünisa", Kızılçay'ın 2 yıl önce kaybettiği annesinin adı. İlk albümünü annesine ithaf eden Kızılçay, "Sentez bir müzik yaptım. İçinde rock var, Türk müziği var, alaturka var. Enerjik davullar, gitarlar var. Doğu ile batıyı birleştirdim" diyor.
Sizin için "Yenilmez Türk" diyen David Bowie'nin albüm çalışmanızdan bilgisi var mı?
Var. Bu işi yapmaya beni o itti. Şarkıların ilk versiyonlarını İngilizce yapmıştım. "Yallah"ı daha önce onunla kaydettik ama piyasaya çıkarmamıştık. Parçaların hem İngilizce, hem de Türkçe versiyonlarını dinletikten sonra bana, "Erdal, İngilizcen çok iyi. Sözler de fena değil. Ama Türkçe anlamadığım halde söyleyiş tarzının tamamen değiştiğini görüyorum. Türkçe anlamıyorum. Ama birşey anlatıyorsun. Bence, şarkıları kendi lisanında oku" dedi. Açıkcası korkuyordum. Uzun süre yurt dışında kaldığım için Türkçem biraz bozuldu. Sonra Türkiye'ye gelince baktım ki, Almanya'dan gelen bir sürü insan var. Cartel, Ahmet ve Rafet El Roman'ın Türkçesi bendenr 10 bin defa daha bozuk. Bunu görünce Türkçe albüm yapmak için hiçbir kuşkum kalmadı.
Bizde iyi bir müzisyen için hep, "Avrupa'da olsa, malikanelerde yaşar" denir. Siz, Avrupa'da ün yapan bir müzisyensiniz. Malikaneniz var mı?
Müzik dünyasında parayı starlar kazanır. Ama starların da bizim gibi müzisyenlere ihtiyacı var. Bizsiz onlar birşey olamaz. Biz de onlarsız piyasaya çıkamayız. 14 senedir David Bowie ile çalışıyorum. 4 albüm, 2 turnesinde varım. Her zaman star odur. Bizler, inşaatın ameleleriyiz. Ama iyi ameleleri seçiyorlar. Kötü müzisyenlerin şansı yok. İyi olan hemen farkediliyor. Hangi milletten olursa olsun, farketmez. Biz de kazanıyoruz ama aslan payı her zaman starlarındır.
Dışarıdan bakınca Türkiye müzik piyasası nereye gidiyor?
Artık doğru olmayan şeyler satmıyor. Müzik kültürü arttı Türkiye'de. Senelerdir liste başında olanlar bile bu işin artık yürümeyeceğini anladı. Yeni çıkan gruplar, piyasayı kıpırdatmaya başladı. 2 sene önce MFÖ'de gitar kullandığımız zaman, "Bize uymaz" dediler. "Disko tarzı müzik gider" dediler. Ama bugün herkes gitar kullanıyor albümünde. Orhan Gencebay bile rock parçası çıkardı. İki tür müzik vardır. Biri, eğlenmek için disko müziği. Bu oturup dinlenecek müzik değildir. Gips King tarzı. Avrupa'da çoktan bitti bu akım. Bizde hala sürüyor. Bıktırdı artık. Dikkatimi çeken bir başka olay da, bizde herkese sanatçı deniyor. Bunlar sanatçı değil, şarkıcı veya müzisyendir. Ben müzisyenim. Sanatçı olmak o kadar ucuz değil.
Türkiye'de sponsor desteğiyle klip çekmek moda. Siz de buna ayak uyduracak mısınız?
Bu bana çok ters geliyor. Klibim, hiçbir şekilde bir ürünün reklam aracı olmayacak. Ben orada bir hikaye anlatıyorum. Aradan bir araba geçsin. Ondan ekonomik olarak destek alalım düşüncesinde olmam. TV'de alt yazı gördüğüm zaman bile sinirlenip, televizyonu kırısım geliyor. Reklam da bir sektör. Yürümesi lazım. Ama bizi rahat bıraksınlar.