30.10.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
Güliz Arslan / gulizarslan@gmail.com
Fotoğraflar: Ercan Arslan
İşletme enformatiği okuduktan sonra yüksek lisansını da yazılım sistemleri üzerine yaptı. Arkın Design isimli bir yazılım şirketi kurdu. Eşi ve iki çocuğuyla birlikte Londra’da sakin bir hayat sürerken oyunculuk yapmaya karar verdi, geçtiğimiz hafta yayımlanmaya başlayan “Pis 7’li” dizisinin kadrosuna dahil oldu.
O da artık “Arkın” soyadını kullanacak ve bundan böyle haftanın iki gününü İstanbul’da dizi çekimlerinde, kalan günlerini de Londra’daki işinde geçirecek. Üstelik bu, oğul Arkın’ın hayatındaki tek yenilik de değil.
Üç hafta önce aileye Arkın bebeğin katılmasıyla üçüncü kez baba oldu. Şimdi “Pis 7’li”nin Murat öğretmenini, iki meslekli, üç çocuklu, yorucu ama bir o kadar da eğlenceli bir hayat bekliyor.
Cüneyt Arkın ve oğluyla Levent’teki evlerinde buluşuyoruz. Fotoğraf çekimi sırasında Cüneyt Arkın oğluna “Yönetmen ‘Öne gel’ derse, hafifçe kayacaksın, hareketlerin daima yumuşacık olacak” gibi küçük taktikler veriyor. Röportajın başında,
30 yıl önce birlikte rol aldıkları “Vatandaş Rıza” filmini hatırlıyorlar. “Ne diyordun grev sahnesinde?” diye soruyor usta oyuncu. Baba-oğul gözgöze, bir ağızdan söylüyorlar o repliği: “Beni kimse babamdan ayıramaz.”
* Bu ilk oyunculuk denemeniz değil...
Murat Arkın: 5 yaşında babamla oynadığım bir film var; “Vatandaş Rıza”.
O filmden sonra bir daha hiç oynamadım. Oyunculuğa 30 sene ara verdim diyebilirim.
* Bu kadar uzun bir aradan sonra neden tekrar setlere döndünüz?
Murat A.: Birçok insan “Sen bu işi yaparsın” diyordu. Teklifler de vardı. Ben de hep “Benim işim bu değil, yeni mezun oldum, işimi kurmam lazım” dedim. Bir de yurtdışında yaşıyorum. Ailem, işim orada. Onları bırakıp gelemedim. Şimdi uygun bir ortam oldu, değerlendirmek istedim.
Cüneyt Arkın: Bizim ailede genetik olarak bir gariplik var. Ben doktor oldum. Onu bıraktım, artist oldum. Murat da bilgisayar konusunda çok yetenekli. Firması büyük ve emrinde adamlar var. Böyle bir işten sonra geliyor artist olmaya...
Murat A.: Her şeyi orada bırakmış değilim. Daha yolun çok başındayım. Dün 16 saatlik bir çekim vardı. Bittiğinde eve geldim. Gittim ayağını öptüm babamın. “40 sene bu işi nasıl yaptın?” dedim. Babamın filmleri öyle oturarak çekilen filmler de değil. Oradan atla, bunu döv, şuraya ok at... Ben daha yolun başında bile değilim o yüzden.
“Eşimin doğumu nedeniyle ilk bölümde yoktum”
* Kendinizi bu alanda da mı ispatlamak istediniz?
Murat A.: İspatlamak değil de kendimi tatmin belki... Yaptığım şeyleri güzel yapıyorum. Bu işi de yapacağıma inanıyorum.
Cüneyt A.: Fizik, yetenek... Hepsi var sende onların. Üstüne bir de zeka var, matematik on numara. Onun için oyunculuğa ne zaman başlarsan başla başarılı olursun.
* Oğlunuzun oyunculuğa başlama kararında etkili oldunuz mu?
Cüneyt A.: Hayat boyu karışmadım çünkü hayat onların. Ben gençliğimi bir anlamda harcadım. Ev-set, ev-set... “Gençlik bir daha ele geçmiyor. Onun bütün nimetlerini oburca tüketin, açın elinizi, kucaklayın her şeyi” dedim sadece. Bilgisayarcı olmasına da karışmadım, yurtdışına gitmesine de. Çünkü bir tek şeye çok inancım var; Murat verdiği kararda çok iyi düşünür.
* Nasıl dahil oldunuz “Pis 7’li”ye?
Murat A.: Yazın burada bir ajansa yazıldım ama o orada unutuldu kaldı. Londra’ya geri döndüm. Sonra bir telefon geldi. Gittik, Gani Müjde’yle, yönetmenle görüştük. Olduğum gibi olmamı çok beğendiler. “Rol yapmana bile gerek yok” dediler.
Cüneyt A.: Büyük oyuncu çok sade oynayandır. Olmak denir ona oyunculukta.
Murat A.: Deneme çekimi yaptık. Güzel geçti. Sonra eşim doğum yaptı. Hemen Londra’ya dönmek zorunda kaldım. O yüzden fragmanlarda ve ilk bölümde yokum.
“Settekiler ‘Abi sende Cüneyt Arkın havası var’ dediler”
* Eşiniz nasıl karşıladı?
Murat A.: İnanılmaz destek oldu. “Sen en doğrusunu bilirsin, ne istiyorsan onu yap” dedi. Ben de “Benim tek isteğim sizin iyiliğiniz, daha iyi şartlarda yaşamanız” dedim. Kendimi eve kapatıp biraz düşündüm. Ailemin yanına dönmeye karar verdim. Ajansı aradım, “Yapmayacağım” dedim. Sonra tekrar aradılar ve “Senin bölümleri bir araya toplayıp birkaç gün içinde çekelim. Sen gidip gel belli bir süre, sonra bakarız” dediler. Böyle bir esnekliğe hayır diyemedim.
* Babanızla kıyaslayacak mı izleyici sizi?
Murat A.: Benzer yanlar bulabilirler. Belki diyecekler ki; “Aa kafasını çevirişi benzedi, taklit mi yapıyor?” 35 yıldır aynı evdeyim. Bir şeyler kapacağım tabii. Hareketler mutlaka biraz benzeyecek. Ama ben kendim olarak oynamaya çalışıyorum.
* Sette Cüneyt Arkın’ın oğlu olduğunuzu hissettiren şeyler oluyor mu?
Murat A.: Bir basketbol sahnemiz vardı. Gençlerle basketbol oynuyoruz. Çocuklar dönüp dönüp bakıyorlar. Sordum; “Abi sende acayip Cüneyt Arkın havası var” dediler. “Nasıl yani?” dedim, “Saçlar, yürüyüşün, konuşman”, “E oğluyum” dedim. Şöyle baktılar; “Hadi ya” dediler.
Cüneyt A.: Bir Cüneyt Arkın havası var. Belirgin halde. Saçların, bakışın, duruşun...
O hava da yeter zaten (gülüyor).
Murat A.: Havayı bırak şu verdiğin gaz var ya asıl o uçurur (gülüyor).
* Taktik de veriyor musunuz?
Cüneyt A.: Actors Studio’da 10 günde öğrendiğimi bir-iki günde vermeye çalışıyorum. “Kamera karşısında bütün adalelerin yumuşacık olsun” diyorum. O da vücut ağırlığını tek ayak üzerine vermekle olur. Yunan heykeli biçiminde. Marlon Brando’ya bakın, hep öyledir. Göbeklidir ama estetiktir duruşu. Yumuşacık bir plastik madde gibi olursan her kalıba girersin.
“Annem kapıdan çıkmadan babamın saçını başını düzeltir”
* Kendinize nasıl bakıyorsunuz?
Cüneyt A.:Yazın saatlerce yüzdüm. Bütün adalelerimi çalıştırdım.
Bir de kumda yürüdüm. Buraya gelince de havuza gidip yüzmem lazım ama daha başlayamadım. Mümkün olduğu kadar meyve, sebze yiyorum. Ben Tatarım, eti çok seviyorum. Bol bol et, ara sıra balık yerim.
Murat A.: Ben hiç bilmem babamın kremler falan kullandığını. Tam kapıdan çıkmadan annem “Fahrettin, bir dakika şu saçını düzelteyim” falan der o kadar.
Cüneyt A.: O benim nelerimle ilgilendi... Hakkını nasıl öderim bilmiyorum. Bu çocukların bu kadar mükemmel yetişmesine asıl sebep odur.
* Siz spor yapar mısınız?
Murat A.: Sporu severim. Snowboard, futbol, jimnastik... Dövüş sporuyla ilgilenmedim ama çok aklımdan geçti.
5 yaşındaki oğlumu yazdırıp onun bahanesiyle gideyim istedim. Düşünüyorum hâlâ, vakit kalmayacak biliyorum ama... Onun dışında bakım yapmıyorum. Dün akşamki çekimden kalan makyaj varsa vardır yüzümde.
“Babamın ilk dönem filmlerine daha yakınım”
* Babanızın oyunculuk kariyerini kabaca iki döneme ayrırsak ilkinde daha çok romantik filmlerde, ikincisinde aksiyon filmlerinde rol aldı. Siz hangi döneme daha yakınsınız?
Murat A.: Sanıyorum ilk dönem. Briyantinli saçlar, piyanonun başında aşk şarkıları söyleyen... Oynadığım rol de babamın bazı rollerini biraz andırıyor. Öğretmen Murat haksızlığa karşı gelen idealist bir karakter.
* Neden filmlerinizin türünü değiştirmiştiniz?
Cüneyt A.: Benim için aşk filmleri çekmek kolaydı. Oturuyorsun, piyano çalıyorsun, bir de öpüyorsun falan. Dışarı çıktığımda öyle görmüyordum hayatı. Müthiş bir hareketlilik. Koşturma, bağırma, çağırma... Yaşamak o. Bizde beden eğitimi dersi fizik kadar önemliydi. Hocamız bizi çok iyi yetiştirdi. Öyle bir de yeteneğim var. Önce siyah-beyazlarda bir-iki dakika sert çıkan, dövüşen roller oynadım. Bir de hep anlatırım; avantür filmler yapan bir yapımcı “Sen Marcello Mastroianni ile Alain Delon karışımısın, senden olmaz” dedi. Ben de Medrano Sirki’ne gittim.
Bir yıl suarelerden sonra sirkte ne yapılıyorsa öğrendim, geldim, filme koydum.
“Seyirciyi dizilere biz hazırladık”
* Şimdiki dizi dönemini nasıl buluyorsunuz?
Cüneyt A.: Türk halkının bir temaşa geleneği var. Biz ondan çok yararlandık. Diziler de Türk sinemasından çok yararlanıyor. Seyirciyi dizilere biz hazırladık, Türk sineması hazırladı. Şerif Gören’ler, Atıf Yılmaz’lar Türkiye’yi anlatırken Türkiye gerçeğini, insan gerçeğini de yakalamaya çalışıyorlardı. Oyuncular da Türk insanını vefa, saygı, paylaşma, yaşama sevinci, zorla baş etme gayreti gibi değerlerle besliyorlardı. Bu değerler halkı birlikte tutuyordu. Şimdi diziler öyle değil. Filmlerde bile bencillik var. Sanatçının halka bir şey söylemesi gerekiyor. Kim var Türk halkına doğruyu gösteren? Aydınlarımız halktan kopmuş, siyasetçilerimiz kendi derdinde, profesörlerimiz ukalalıktan başka şey bilmiyor. Halka yol gösterecek, heyecanlandıracak, düşündürecek bir tek sanatçı kalıyor.
“Sette bir günde tanıştığım insan sayısı İngiltere’de son altı ayda tanıştığımdan fazla”
* Oğlunuzun ilk projesini gerçekleştiren ekip için ne düşünüyorsunuz?
Cüneyt A.: Gani Müjde zeki bir heriftir. Ticaretten de anlar. Onun yanlış yapacağını sanmıyorum. Bir kere senaryo harika. Okurken bile gülmekten ölüyorsun.
* Birlikte mi okudunuz senaryoyu?
Murat A.: Evet, karşılıklı seslendirerek falan okuduk. Çok güzeldi.
* Londra’daki işinde olduğu kadar başarılı olamazsa burada?
Cüneyt A.: Olsun, başka kazançları da var. Bunlar köle. Londra’daki işine sabah yedide gidiyor, akşam yedide çıkıyor. Öylesine tekdüze ki... Bir de çok sorumluluk gerektiren bir iş.
Murat A.: Çok yoğun bir dersten teneffüse çıkmak gibi bir şey oldu benim için.
Cüneyt A.: Aman ne güzel söyledin, ağzına sağlık.
Murat A.: Küçümsemek anlamında söylemedim bunu. Dün sette tanıştığım insan sayısı İngiltere’de son altı ayda tanıştığım insan sayısından fazla.