Pazar "20 yıldır adı geçen çapkınlardanım"

"20 yıldır adı geçen çapkınlardanım"

14.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bedri Baykam: "Harika Avcı beni beslemek için Einstein olmaya mecbur değil"

20 yıldır adı geçen çapkınlardanım

"20 yıldır adı geçen çapkınlardanım"

Bedri Baykam: "Harika Avcı beni beslemek için Einstein olmaya mecbur değil"

20 yıldır adı geçen çapkınlardanım
AHMET TULGAR

Bedri Baykam röportaja başlamadan önce bana sitem etti. Yazmalıyım. Şöyle diyor Bedri Baykam: "Yıllardır sanatsal etkinliklerimle ilgili doğru dürüst bir haber yapmayan medya, manken Sinem Üretmen’in cinsel istismar suçlamalarından sonra sürekli benden bahsetmeye başladı. Şimdi sormazlar mı okurlar bu medyaya, ‘Yahu, biz bu Bedri Baykam kimdir, bilmiyoruz. Siz ondan daha önce hiç haber vermediniz ki’ diye?"
Ama Baykam da güzelim yeteneğini, dünya çapında kabul gören sanatını politik söylemlerin gürültüsünde fazlaca boğmuyor, onun parti koridorlarında gözden kaybolmasına neden olmuyor mu?
Bedri Baykam ile atölyesinde buluştuk. Son günlerin olayları, bütün bu taciz, tecavüz iddialarının kendisini yorduğunu düşünüyordum. Daha farklı bir çehre bekliyordum. Ama o her zamanki hınzır gülüşü, kendinden memnun haliyle geldi.
Ortalığın karışmasına sevinmiş, çok sevdiği dadaist sanat performanslarından biri ya da bir televizyon çapraz ateş programı öncesindeki gibi konuşmaya susamıştı.

Sinem Üretmen’le aranızda ne geçti?
Geçen yıl Skala dergisinin ikinci sayısı için eşim onunla bir çekim yapmıştı. Şimdi Türkçesi olmadığı için İngilizce bir hukuki terim kullanacağım: "Consenting Adults". Bu terim daha çok cinsellikle ilgili davalarda kullanılır. Yani iki yetişkinin kendi rızalarıyla ilişkiye girmeleri durumunda. Sinem de bir "adult" yani bir yetişkin olarak hiçbir zorlama olmadan bu pozları verdi ve ne benden ne yazıişleri müdürü karımdan parasını talep etti. Banka hesap numarası istedik, vermedi.

Ama Sinem Hanım’ın sizinle meselesi parasal değil cinsel bir mesele. Onunla, "consenting adults" olarak ya da değil, cinsel ilişkiye girdiniz mi?
Ama önce bizim onu zorla soyduğumuzu ve parasını ödemediğimizi iddia etti. Artık ne medya ne halk bu soyma, soyunma işlerine ilgi gösteriyor. Sonra şöyle bir iddia attı ortaya: Ona konyak içirmişim ve ondan faydalanmışım. Buna da ilgi gösterilmedi. Çünkü konyak yasak değil bu ülkede. Ertesi gün laflar değişti. Ben içkiye hap atmışım. Daha ertesi gün şuna terfi ettim: 75 gram damardan uyuşturucu vermişim. Sonra ona "Sakın kimseye anlatma" demişim. Yani ne demeliydim? "Bunu herkese anlat, ben de anlatacağım" mı demeliydim? Bir kıza bunu herkese anlatmak mı yakışır?

Ama eğer siz bir şeyler kullanarak onun kontrolünü devre dışı bıraktıysanız, tehdit de edersiniz kimseye anlatmasın diye.
Allah’a çok şükür ki Bedri Baykam’ın bugüne kadar bir genç kızı etkilemek için bunlara ihtiyacı olmadı. Ben, herhalde bu ülkede adı geçen çapkınlardan biri olarak 20 yıldır tanınıyorum. 17 yaşından beri kadınlarla ilgili olan, kadınların fotoğraflarını çeken, resimlerini yapan, sanatının yüzde 30’u kadınlar üzerine kurulu olan biriyim ben.

"Bakire ve 16 yaşında da mağdur rolüne soyunuyor"
Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı olan birinin çıplak fotoğraflarını çekmek, basmak etik olarak doğru mudur?
Ben bu kızın alkol ve uyuşturucu bağımlılığı olduğunu da son dört gün içinde duydum. Onun psikoloğu değilim ki, nereden bilebilirdim?

Sinem Hanım’la ilgili bu tür bazı haberler çıkmıştı ama.
Ben yılın üçte birini yurtdışında geçiriyorum. Arada bir yayımlanan, uyuşturucu kullanan mankenler listesini takip etmemi bekliyorsanız rica edeceğim yani. Babası beş hafta kadar önce geldi, topluma açık bir yerde ayaküstü tehdit etti beni. Bana dört-beş erkeğin daha ismini saydı. Onlara da gösterecekmiş. Kardeşim, sen eğer kızına yardım etmek istiyorsan onu kanal kanal gezdireceğine, kızına bir beyaz sayfa açsana. Bu kız sanki 16 yaşında Kütahya’dan gelmiş lise iki talebesi de, İstanbul’da çeşitli kişilerin ağlarına düşürülmüş bir mağdur rolüne soyunuyor. 20 yıldır manken hayatı, gece hayatı, fotoğraf hayatının ortasında yaşamış bir insan, birden 30 yaşındayken 16 yaşında, masum, kandırılmış bakire rolüne soyunuyor.

Bakire ve 16 yaşında olmayan ve mankenlerinki gibi bir hayatı olan bir kadın taciz ya da istismar edildiğini söyleyemez mi?
Bakın, ben onun yaşına söz etmiyorum. Skala gidip 18 yaşından gün almış bir kızın fotoğraflarını da çekebilir. Ama sonra o "O gün ben zaaf gösterdim" diyemez. Zaaf içindeyse, evinde oturacak, tedaviye gidecek.

Skala’nın ilk sayısının kapağında donu görünen bir lise öğrencisi kızın fotoğrafını yayınlamıştınız. Bu sizce doğru muydu?
Roy Stuart adında ünlü bir fotoğrafçının çektiği bir aktris bu kız. Anna Bielska.

Kızın ünlü bir aktris olup olmaması değil, sergilediği imge önemli ama. Bu kız "rıza gösteren bir yetişkini (consenting adult)" çağrıştırmıyor.
O kapağı ben savunuyorum. Bizim biraz dadaist, düzeni bozucu tarzımıza çok uyuyor.

Ama bu fotoğrafla düzeni bozamadınız.
Çünkü Skala gibi mükemmel bir dergiyi çıkaran Bedri Baykam’dır ve Bedri Baykam sansür altında hayatını sürdüren bir entelektüeldir. Ayrıca bu dünyada genç kızlardan hoşlanmayı da ben başlatmadım.

Siz öğrencilerin türban takmasına karşısınız, Siyasal İslam’a karşı militanca mücadele veriyorsunuz. Karşıtlarınız "Bedri Baykam kızlarımızın türban takmasını istemiyor çünkü bütün öğrenci kızların bu kapaktaki gibi olmasını istiyor" demez mi?
Ben "Gericiler şu hareketime ne der?" diye hareket etmem. Ben hesabını verebileceğim anlamda ilerici, dinamik, devrimciyim. Eğer "Köktendinciler ne der?" diye hareket etseydim ne Bedri Baykam olurdum ne de sanat ortamının bugünkü halinde bu kadar pay sahibi olurdum.

Kadınlar üzerinde bir iktidarınız olduğunu düşünüyor musunuz? İşte, "Soyun, şöyle dur, şöyle bacağını aç, şöyle göğsünü aç" diyebiliyorsunuz. Kadınlarla beraber olurken mesleğinizi kullanıyor musunuz?
Tabii ki, bir adamın adı Atıf Yılmaz ise, adı Nedim Gürsel ise, adı Bedri Baykam ise, adı Woody Allen ise, adı Roy Stuart ise, adı...

İbrahim Tatlıses ise?
Adı İbrahim Tatlıses ise, ben saymadım, siz saydınız, devam ediyorum; adı Picasso ise, çok daha fazla kadını etkileyecek, sanatı kadınlardan beslendiği için kadınlarla daha fazla ilgilenecek.

Resimlerinizde kadın aşağılanmış, horlanmış, üstü karalanmış olarak yer alıyor gibi. Öyle mi?
Hayır; ben de, Manet de, Rubens de, Picasso da, Gaugain de, hatta Jeff Koons da kadınlardan etkilenen, kadınlara hayranlığını kalıcı hale getirmek isteyen, onlara hayranlığından sanat üreten sanatçılardır.

Libidonuzun sanatınızı fazla etkileyip sınırladığını düşünmüyor musunuz?
Sanatımda libidom da etkilidir, salt düşünsel entelektüel process (süreç) de. Şu 21 yaşında yaptığım, "Fahişenin Odası" tablosunda ben Brigitte isimli Alman bir model ile çalıştım. Kıza donunu her pozda çıkarttırarak 20 ayrı taslak yaptım ve birini seçip resimde kullandım. Brigitte ile 81 yılında geçici bir ilişkim de oldu.

Yani sevişip sevişip tuvalin karşısına mı geçiyordunuz?
Hayır, ben resim yaparken modelimi kullanmam. Bir taslak yapar ya da fotoğraf çeker onu kullanırım. Bu resimde libido devreye girmiştir. Ama en önemli resmim "This has been done before (Bu daha önceden yapıldı)öda libido hiç yoktur, tamamen bir entelektüel yorumdur. Belki de 20. yüzyılın en kalıcı yapıtları arasındadır.

Ya, şimdi Ercan "Dişi Entrikalar" kataloğunu karıştırırken gözüm takıldı, bakın, bu da lolitamsı, küçük yaşta bir kız. Seviyorsunuz lolita çekmeyi ama galiba.
Bu Lisa. 18 yaşından küçük izlenimi veriyor ama üniversite talebesi ve benimle aynı okuldaydı.

Kadınları entrikacı buluyorsunuz.
Masum, tatlı ya da zararlı entrikalar yapabileceğini biliyorum kadınların.

"Karımdan onu üzdüğüm için özür diliyorum"
Sinem Üretmen olayında da bir dişi entrikaya mı kurban oldunuz?
"Dişi Entrikalar" sergimle bu olayın şanssız bir dönemsel uyumu oldu. Ama ben sergimde çok daha yüce, çok daha ulvi, çok daha derin entrikalardan söz ediyorum. Sinem Hanımefendi’nin yaptığından değil.

Sizin Harika Avcı takıntınız nedir?
Harika ile film de çevirdik, ilişkimiz de oldu. Onunla oturup bir kahve içtiğim zaman bu beni besliyor. Harika Avcı beni beslemek için Einstein olmaya da mecbur değil, Simone de Beauvoir olmaya da. Yalnız güzelliğiyle karşısındaki insanın beynindeki hücrelerin nefes almasını ve açılmasını, iç dünyasının genişlemesini ve ferahlamasını sağlayabilir.

Daha iki-üç yaşında resimleriniz sergilendi. "Harika çocuk" dendi size. Cinselliğe de erken mi uyandınız?
İnanılmaz erken uyandım. Cinsel anlamda uyarılmam, karşı cinsi keşfetmem kendimi hatırladığımda başladı. Kimi insanda bu 10 yaşında kimi insanda 15 yaşında başlar, hayır, bende üç yaşında başladı. Masanın altında kadınların bacaklarına bakardım arabayla oynuyor rolü yaparak. Ama ailem bu "harika çocuk" dönemimi iyi dengeledi.

Karınız Sibel Baykam, Sinem Üretmen’in iddialarına ne dedi?
Üzüldü tabii. Fakat onun metanetine bütün Türkiye halkı hayran oldu. Ondan özür diliyorum. Ama Sibel benim bir banka memuru olmadığımı biliyor. Mesleğimin kadınlarla, fotoğraflarla, modellerle ilişkisini benle tanıştığından beri biliyor. Bir erkeğin rastlayabileceği en güzel ilişkilerden, iletişimlerden biri bulunuyor onunla aramda.

(Foto muhabirimiz Ercan Arslan bir soru soruyor Bedri Bey’e): Bir ressamın tablosunu satması kızını kocaya vermesi gibi geliyor bana. Siz de öyle hissediyor musunuz?
Çok doğru. Aynen kızını evlendirir gibisin. Arada tablonu satın alan adamın evine gidip, yemek yiyip, ziyaret ettiğinde aynen gelin ettiğin kızını ziyaret eder gibisin.

Ercan da, siz de amma maço bir metafor kullandınız.
Eh, ben rutin, sıradan, standart heteroseksüel bir erkeğim.

‘Erkek bedeni ne çekici ne de takas değerine sahip’
Sosyalizmin tarihi aynı zamanda kadının eşitlik mücadelesinin tarihidir. Siz bir sosyalist olarak tablolarınızdaki (bence) cinselliğe indirgenmiş kadın imgesinden hoşnut musunuz? Feminist bir sanat eleştirmeni sizin tablolarınızı nasıl eleştirirdi?
Ben kendimi Kemalist, sol, sosyal demokrat bir aydın olarak tanımlıyorum; bir sosyalist olarak değil.

Peki, Kemalist sol sosyal demokrat bir aydın olarak bu kadın imgesiyle barışık mısınız?
Evet, inanılmaz barışığım. Sosyal demokrat kadınların da inanılmaz desteğini alıyorum. "Dişi Entrikalar" sergime ilişkin en olumlu yazılar Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin yayın organında yazıldı. Ben hep kadınların özgürlüğü için, kadınların eşit işe eşit ücret alması için yıllardır eylem yapıyorum.

Ama tablolarınızdaki kadınlar "eşit işe eşit ücret alacak" bir şey yapmıyorlar ki. Çırılçıplak, bacaklarını ayırmış yatıyorlar.
Ben erkek çıplaklığından da utanmıyorum.

Evet, siz de Harika Avcı ile oynadığınız bir filmde anadan doğma soyunmuştunuz.
Ama erkek bedeninin bir değeri yok.

Neden?
Çünkü erkek bedeni dünya açısından kadın bedeni kadar ne çekici ne değerli ne de takas değerine sahip.

Erkekler iktidarda olduğu için böyle.
Ama nedense kadınların yanında soyunduğumuzda bile dikkat çekmiyoruz. Bakın, ben heteroseksüel bir erkeğim, Türk halkının anlayacağı dilde söylersem, normal bir erkeğim.

Normal mi?!
Tamam, peki, kadınlarla beraber olan bir erkeğim. Yani standart bir erkeğim, yani rutin, yani hiçbir özelliği olmayan bir erkeğim. Dolayısıyla ben kadınlardan heyecan alıyorum, kadınlar sayesinde elektriğimi prize sokuyorum. Bu yüzden sanatımda kadın çıplaklığını kullanıyorum. Çalışan kadının resmini de başkaları yapsın. Dünyanın bütün resimlerini ben yapmayacağım ki. Ayrıca bir sanatçı ömrü boyunca sadece kadın resmi de yapabilir. Mesela Balthus resimlerinin çoğunda yarı gizli yarı açık "teenager" kız imgesini kullanmıştır. 14-15 yaşında kızları yaşlı adamlarla kullanmıştır. Kimse de bu yüzden Balthus’a "Ahlak düşmanı, vatan haini’ diye saldırmamıştır, resimleri milyonlarca dolara satılmış, dünyanın her yerinde müzelerin baş köşelerine konulmuştur. Bence sanatçı ne yaparsa yapsın özgürdür.

Peki, bu son kertede bayağılaştığında çocuk pornosuna kadar gitmez mi?
Bunu Balthus’a sormak lazımdı, umarım onun gittiği yere gitmemiz kısa sürmez.




PAZAR