Pazar Açtırma kutuyu söyletme kötüyü

Açtırma kutuyu söyletme kötüyü

04.02.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Yedi arkadaşın cep telefonlarını ortaya koyduğu bir yemek masasında geçen “Cebimdeki Yabancı”, izleyiciye kendisini ve ilişkilerini sorgulatan sürprizli bir gerilim-komedi.

Açtırma kutuyu söyletme kötüyü

Dört eski arkadaş ve eşleri bir sofrada bir araya gelmişler. Her zamanki gibi keyifli bir akşam geçirecek, gülüp eğlenip ‘dostlukları’ pekiştirip dağılacaklar. Fakat bir fikir çıkıyor; “Hadi,” diyorlar, “Herkes cep telefonunu masaya koysun, bu akşam gelen bütün mesajlar herkesin önünde okunsun, bütün konuşmaları herkes duysun”. Bu film cep telefonunu bir kara kutu gibi taşıyan ‘diğerleri’ için. Serra Yılmaz’ı yönetmen, Ferzan Özpetek’i BKM ve İmaj ile ortak yapımcı olarak bir araya getiren “Cebimdeki Yabancı”, Paolo Genovese imzalı “Perfetti Sconosciuti / Mükemmel Yabancılar”dan uyarlanan bir gerilim-komedi. Senaryosunu Murat Dişli’nin yazdığı filmin yıldız oyuncu kadrosu Belçim Bilgin, Buğra Gülsoy, Çağlar Çorumlu, Leyla Lydia Tuğutlu, Serkan Altunorak, Şebnem Bozoklu ve Şükrü Özyıldız’dan oluşuyor. Bir cep telefonu oyunuyla ortaya dökülenlerden yola çıkarak aşk ve arkadaşlık ilişkilerini didik didik eden, toplumsal kodlamaları bütün çıplaklığıyla masaya yatırıp seyirciyi kendisiyle yüzleştiren filmi, oyuncularından Belçim Bilgin, Buğra Gülsoy ve Leyla Lydia Tuğutlu ile konuştuk.

Haberin Devamı

Açtırma kutuyu söyletme kötüyü
*Bir Serra Yılmaz-Ferzan Özpetek filminde olmak nasıldı?
Belçim Bilgin: Kameranın öbür tarafında Serra ve Ferzan olunca, ilk günkü heyecanımıza döndük, sanki hepimiz ilk kez oyunculuk yapıyormuşuz gibiydik. İlk gün eller falan titreyecek kadar yani. Serra ne kadar tatlı olursa olsun, o gerginliğimiz bir çözülmedi. Ama buna rağmen birbirimizin gözlerine bakıp motivasyonu orada buluyorduk, enteresandı.
Leyla Lydia Tuğutlu: Hepimiz için dolu dolu ve öğretici bir setti.

*Gerçekten çiftler birbirinin cep telefonuna baksaydı kaç tanesi ayakta kalırdı sizce?
Belçim B.: Çok az kişi bence. Keşke olsa, keşke hepimiz birbirimize gerçekten dürüst olabilsek, ne olacak yani?
Buğra Gülsoy: Geçen gün onu konuştuk, acaba şöyle ütopik bir düzen olsa; beyinden geçen her şeyin ağızdan söylendiği, yani o çocuk içgüdüsüne dönsek. Çocuk der ya, “Seni sevmiyorum, seni seviyorum, bunu istemiyorum, bunu istiyorum,” diye. Acaba nasıl bir dünya olurdu? O zaman belki de bütün hayatlarımız bu telefonun içinde olmazdı.
Leyla L.T.: Kendimizi filtrelemeden bir şeyleri söyleyebilsek de ilişkiler içinde, insanların telefonlarıyla ayrı bir hayatları ve dünyaları var. Birbirimize karşı olan dürüstlüğümüz yok olmuş durumda, duygularımız ve iletişimimiz körelmiş.

Haberin Devamı

*Tek tek karakterlerinizi konuşalım mı biraz?
Leyla L.T.: Tuba bu grubun en genç üyesi, bu arkadaş grubuna en sonradan dahil olan kişi. Sinan’la yeni evlenmişler, çok âşık ve sadık bir aşkın, sonsuz bir aşkın olabileceğine inanan, dürüst ve naif bir karakter. Ne düşündüğünü çekinmeden söyleyebilen bir kadın. Güçlü bir kadın yani bir taraftan da. Bana da aslında karakter olarak yakın olduğunu düşünüyorum çünkü ben de kartları açık oynayan biriyimdir, dürüstümdür, yalanı sevmem ve beni çok yoran bir şeydir bir şeyleri gizlemek. O yüzden ne düşünürsem söylerim genelde.
Buğra G.: Kerem aslında “American Beauty”deki adam gibi biraz. Uzun yıllardır bir evliliği var, çocukları olmuş. Sıkılmış biraz, sürekli aynı hayatı yaşıyor olmaktan bezmiş. Aslında onun da bir nedeni var geçmişlerine dayanan. Çok enteresan bir karakter oldu benim için Kerem. Hissettiğim şey, bizim toplumumuz içinde Kerem’in psikolojisinde çok insan olduğu. İnsanlara karşı yüzünü başka türlü gösteren, espriler yapan, maske takan ama eve gidip yalnız kaldığında yaşamını sorgulayan çok insan olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Açtırma kutuyu söyletme kötüyü
*Bir arkadaş sofrasında “Cep telefonlarını ortaya koyalım,” diye bir öneri gelse siz ne yapardınız?
Leyla L.T.: Ben koyardım.
Belçim B.: Hangi arkadaş sofrasında olduğuma bağlı olarak ben koyabilirdim.
Buğra G.: Hepimiz gıybetçiyiz kimse bunu inkâr etmesin, üçümüzken sen gittin mi biz seni, ben gittim mi siz beni konuşursunuz. Sadece ilişkiler açısından değil, çok kalpler kırılabilir.
Belçim B.: Valla ben en yakın arkadaşlarımın olduğu yerde bırakırım bunu da kesin söylüyorum. Benim bütün şifrelerim onlarda var, telefonum onlarda kalıyor, onlar zaten her şeyimi bilirler. Onun dışında ne münasebet canım? Neden vereyim telefonumu başkasının eline? Bayağı mahremimiz, her şeyimiz olmuş.
Buğra G.: Şöyle diyelim o zaman; dostlar varsa koyabiliriz.

Haberin Devamı

*Bu bir uyarlama ama karakterlerde, ilişkilerde bir sürü farklılığı var.
Belçim B.: Türkiyelileştirdik, zaten o zaman bir anlamı var uyarlama yapmanın. Genel olarak yapımız aynıydı elbette ama onun dışındaki her şeyde “Bizim ülkemizde yaşansa bu durum nasıl olurdu?” diye baktık.
Buğra G.: Bütün karakterlerin hayatımızın içinde karşılaştığımız insanlar olmasına özen gösterdik. Gerek vücut dilleriyle, konuşma tarzlarıyla, “Bu insanı ben tanıyorum” diyecek insanlar, “Bu benim hayatımda şunu temsil ediyor”.

“Ferzan da Serra da gurme”

*Prova süreci nasıdı?
Belçim B.: Şöyle bir güzellik oldu, bu da her zaman kısmet olmaz, biz kostümlerle de provalar yaptık. Mekanda, aynı yemekler önümüzdeyken. O masaya yedi dost gibi oturmamızı sağlayan o provalardı.
Buğra G.: BKM bize o dünyayı kurdu her şeyiyle, bıraktı ve çekildi. Ve biz o dünyanın içinde provamızı, çekimimizi yaptık.
Belçim B.: İnsani koşullarda, güzel yemekler yiyerek. Bir de Serra da Ferzan da gurme, gurmeler seti. Ama neler neler. Her şeyin organik ve doğal olduğu.

Haberin Devamı

*Bu arada ilişkilere dair maalesef çok karamsar bir tablo sunuyor film.
Buğra G.: İnsana dair aslında, biraz pesimist. Gerçekten hepimizin sırları vardır, kara kutuları vardır. Bu illa telefon olmasın, aklında yaşadıkların, daha önce anlatmadığın, geçmişte yaşadığın şeyler, paylaşarak ancak çözülebilir. Ki filmde öyle bir sahne var, filmin doruğa çıktığı yerde aslında paylaşmaya başlıyorlar ve görüyorlar, “Benim hayatımda yanında olmam gereken insanlar bunlar, bunlar değil,” diye ayıklamaya başlıyorlar.

“Erkekler PC, kadınlar MAC”

*Filmde Leyla’nın karakterinin dediği gibi erkekler PC, kadınlar MAC mi sizce de gerçekten?
Leyla L.T.: Bence öyle. Biz daha detaylı düşünüyoruz, sistemimiz farklı çalışıyor erkeklerden.
Belçim B.: Yaşama, savunma mekanizmamız öyle çünkü. Biz daha çok mücadele etmek zorundayız, ondan dolayı yani yaradılışla falan ilgili değil. Doğduğumuz an itibarıyla bize bir şey kurulmuş, bizim onun içine sığmamızı istiyorlar. Böyle olmalı, düzgün olmalı, hep bir şey olmalı ama biz belki başka bir şeyler düşünüyoruz. Siz daha düzsünüz, bizde ayrıntılar, girdiler çıktılar var çünkü başka türlü hayatta kalamayız.
Buğra G.: PC ve MAC evet, o doğru yani. Erkek dümdüz söylüyor ama kadın onu öbür taraftan alıyor; kurguluyor, nedenlerini araştırıyor, sonuçlarını araştırıyor. Biz düz.