30.05.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Hele Alaattin Çakıcının Beşiktaş antetli evrakla vize alarak yurtdışına kaçması, Beşiktaş menajeri Sinan Enginle yaptığı bir telefon görüşmesinde "Şampiyonlukta hiç mi payımız yok?" dediğinin ortaya çıkması ise merakımda son nokta oldu. Ben bile merak ediyorsam herkes eder diye düşünerek sporun patronu, Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahinle görüştüm. Şahine şike meselesini ve bu konuda neler yapacağını sordum. Röportaj benim için gerçekten heyecan vericiydi. Sanırım Türk futbolu adına önemli bir şeyler söyledi! Futboldan neredeyse hiç anlamayan biri olarak bu yıl ben bile gelişmeleri yakından takip eder oldum. Şaibeli lig iddiaları, şike, teşvik primi, hakem hataları derken; Alaattin Çakıcı ve Beşiktaş ilişkisi spor haberlerini gerçekten çok heyecan verici hale getirdi! Her gün heyecanla yeni gelişmeleri okuyorum. Yoktur diyemem. Ama henüz ispat edemedik. Maalesef oluyor. Olduğuna dair birtakım duyumlar alıyoruz. Ne Futbol Federasyonu içindeki kurullar böyle bir tespit yapabildi ne de bu konuda bilgisi ve görgüsü olanlar çok açık ve net biçimde bilgi vermeye yanaşıyor. Yanaşmadıkları için böyle bir sorun yaşıyoruz. Türkiyede futbolda şike var mı? Aslında böyle bir şey olabilir. Araştırma komisyonu olabilir. CHP ve AKP milletvekilleri tarafından verilmiş, bu konuda araştırma isteyen iki önerge var. Bununla ilgili süreç de başlamıştır. Konu görüşüldüğünde böyle bir komisyon kurulmasına ben destek vereceğim. Meclis içinde herkesin bildiğini korkusuzca anlatacağı bir komisyon kurulması öneriliyor. Böyle bir düşünceniz var mı? Tabii ki söylerim. Her şeyin şeffaf bir ortamda yapılması gerek. Böyle bir şey çıkarsa hem Cumhuriyet Savcılığı hem de biz bakanlık olarak harekete geçeriz. Böyle bir ihtimal vardır. Önümüzdeki haftalarda bu konu TBMMnin gündemine gelecektir. Diyelim ki komisyon "Türkiyede şike yapılmıştır" diye bir rapor hazırladı, kamuoyunun önüne çıkıp "Evet, şike var" diyecek cesarete sahip misiniz? "Futbolcular paralarını alamayınca falan abiye başvuruyorlarmış" Bu rapor bana dün geldi. Henüz inceleyemedim. Bu rapor kuşkusuz ki önemlidir. Kurul bazı şüpheleri raporunda yazmışsa, bunların üstüne gitmek ve gerekeni yapmak da görevimizdir. Bakanlık Teftiş Kurulunun çok yeni bir raporu var: Türkiye Futbol Federasyonu yapısının "futbol-mafya" ilişkilerine yol açabilecek tehlikelere açık olduğu belirtiliyor. Ne diyorsunuz? Ben Sergeni futbolcu olarak çok beğenirim. Çok akıllı bir gençtir. Olmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Hiçbir futbolcunun bu tür kişilerle teması olmamalıdır. Aksi halde futbola ve sonuçlara olan itibar sarsılır. Kamuoyunda mafya türü örgütlenme denen birtakım şebekelerin futbolun ve sporun içine kadar girmiş olma ihtimali beni ürpertiyor. Geçen gün buraya Ankaradaki bir spor kulübünün kaptanı geldi. İyi bir futbolcudur. Transfer olmadan önce, İstanbulda Süper Ligde bir kulüpte top oynuyordu. Bu kulüpten bir alacağı varmış. Gittiği berberde ismini bana verdiği biri demiş ki, "İstersen senin paranı falan abimize aldırtalım." Karanlık işlere girmemek için vazgeçmiş. Aynı takımda oynadıkları bazı arkadaşları alamadıkları paralar için bu kişilere başvuruyorlarmış. Bu benim için çok önemli bir bilgi. İsimleri saklıyorum. Gerekli şekilde değerlendireceğim. Sergen Yalçının da Alaattin Çakıcıyı arayarak tefeciye kaptırdığı paralarını kurtarması için yardım istediği, aynı şekilde bir yardım için Rıdvan Dilmenin de benzer görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. Bu ilişkiler hakkında ne düşünüyorsunuz? Trabzonspor: "Özellikle ikinci yarıda önemli başarılar kazandı. Bu yılın en başarılı takımlarından biriydi." Fenerbahçe: "Fenerbahçenin kadrosundan iki tane süper takım çıkar. Buna rağmen potansiyelinin altında oyun sergiledi." Galatasaray: "Bu sene başarısızdı. Yetenekli oyuncuları var. Hagi aşısı tutarsa kendini toparlar." Beşiktaş: "Beni çok şaşırttı. İlk yarıyı 11 puan önde kaparken böyle bir sonuç alması son derece şaşırtıcı. Neden böyle oldu, hala anlamadım." Bursaspor: "Yıllar sonra ligden düşmesine çok üzüldüm. Bence bu yıl tekrar çıkar." Bakan değerlendirdi "Olayı duyunca Serdar Bilgiliyle konuştum, İmzamı taklit etmişler dedi" Bu ses kayıtları Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına kadar ulaştığına, bir suç unsuru ve delil olarak ele alınması uygun görüldüğüne göre, tabii ki buradaki hükümler çok ciddidir. Şu sözleri sarf etmezsem, görevimi tam yapmamış sayılırım: İstanbul Emniyet Müdürlüğünün, yetkili mercilerin, dolayısıyla emniyet teşkilatının ciddi tedbirler alması gerekirdi. Alaattin Çakıcı ve Sinan Enginin ses kayıtlarını temin ettiğine göre, bu konuşmaların içeriği hakkında bilgi sahibi olduğuna göre mutlaka tedbir alması gerekirdi. Ben emniyetin bu konuda bir görev ihmali yaptığı kanaatindeyim. İkisi arasındaki konuşmaların yargıdan izin alınarak emniyet teşkilatı tarafından tespit edildiği biliniyor. Ses kayıtları elinde olduğuna göre, Beşiktaş Spor Kulübünün bünyesindeki bir seyahat şirketinin bu tür belgeleri düzenlediğini emniyet biliyor demektir. Daha önceden haberdar olmuştur. Çakıcının da bu belgeleri hazırlatmak suretiyle muhtemel mahkumiyet kararının onanmasından sonra yurtdışına kaçabileceği ihtimalini emniyet teşkilatının mutlaka düşünmesi lazım. Nitekim bunu duyduğum an İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksuyu aradım. Kendisine kaygılarımı ilettim. O da "Bu konuda biz de araştırma, soruşturma yapıyoruz" dedi. Alaattin Çakıcının Beşiktaş antetli belgelerle vize alarak kaçtığı, Beşiktaşın menajerinin kendisiyle defalarca telefonda görüştüğü ortaya çıktı. Üstelik aralarındaki bir telefon görüşmesinde Çakıcı, menajer Sinan Engine "Şampiyonlukta hiç mi payımız yok?" diyor. Bunlar delil kabul edilebilir mi sizce? İhmal tespit edildiği zaman kamu görevlileriyle ilgili uygulanan yasalar var. Onların görevlerini savsaklamaları, gerektiği gibi yapmamaları ya da ihmal etmeleri veya kendilerine emanet edilen kamu görevini kötüye kullanmaları halinde uygulanması gereken müeyyideler var. Türk Ceza Kanununun 230 ve 240ıncı maddeleri bunun için düzenlenmiştir. Yine Devlet Memurları Kanununda ve Kamu Görevlilerinin Yargılanması Kanununda bu konuda hükümler vardır. O bakımdan bu konu böyle göz ardı edilebilecek bir konu değildir. Sanıyorum içişleri bakanımız bu konudaki hassasiyetini devam ettirecektir. İhmal varsa, bunun cezası nedir? İlk öğrendiğimde Bilgiliyle telefonda görüştüm. İki gün kadar önce de buraya geldi. Bu konudan sonradan haberdar olduğunu, belgelerde imzasının taklit edildiğini söyledi. Bundan sonra spor kulüplerimizin üyelerini, görev verecekleri insanları seçerken çok daha dikkatli davranmaları gerektiğini düşünüyorum. Herkes spor kulüplerine üye olamamalı. Siz bu olaylar patladıktan sonra Sinan Engin ya da Serdar Bilgiliyi aradınız mı? Serdar Bilgilinin bu olayları öğrendiği için istifa ettiği de konuşuluyor. "F.Bahçe yenilirse Tayyip bey gergin oluyor, elinde değil, şaka yollu da takılsanız tepkisi hoş olmuyor" Yüksek tahsil şartını koyacaktık fakat mevcut Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy yüksekokul mezunu değil. Eğer böyle bir şartı yasaya koysaydık, mevcut başkanın önünü kesmek, onun tekrar aday olmasını önlemek için yaptığımız yönünde eleştirilere muhatap olabilirdik. Benim yeni Futbol Yasasıyla ilgili kafama takılan bir şey var: Tüm federasyonların başkanları için bir yabancı dil bilme ve üniversite mezunu olma şartı aranıyor. Sadece Futbol Federasyonu başkanında bu özellikler aranmıyor. Bütün sporcular arasında en eğitimsiz olanı futbolcular, başkanlarının da eğitimli olması gerekmez diye mi düşündünüz? Bu, TBMMde yasa görüşülürken de gündeme geldi. Futbol Federasyonu mutlaka ilkokul, ortaokul, lise mezunu birini başkan seçmek zorunda değil. Genel Kurul yüksekokul mezunu birini seçebilir. Buna hiçbir mani yoktur. Ama Ulusoya engel olmak için yasayı değiştiriyor görünmemek için böyle bir cümleyi oraya koymadık. Böyle bir durum olmasaydı, ben "Futbol Federasyonu başkanı mutlaka bir yükseokul mezunu olmalıdır ve en az bir yabancı dil bilmelidir" şartının konmasında yarar görürdüm. Ama bu konmayacağı anlamına gelmez. Yakın bir gelecekte bu olacaktır. Bu durumda da Ulusoy için ayrıcalık tanınmış olmuyor mu? Benim federasyon üzerinde bazı görevlerim var. Kendileri benim mesai arkadaşım sayılır. O olay şuydu: Şampiyonluk kupaları gelenek olarak federasyon başkanı tarafından verilir. Ancak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Ankaraya geldi ve beni maça davet etti. Kupayı da benim vermemi istedi. Hatta Tayyip bey verecekti, olmadı. Haluk beyle statta karşılaştık. Ben bir sorun görmedim orada ama dışarıdan görenler birtakım yorumlar yapmış olabilirler. Kupayı ben verdim. Haluk bey de bir ucundan tuttu. Birlikte vermiş gibi olduk. Haluk Ulusoy "Fenerbahçenin şampiyonluk kupasını kendi ellerimle vereceğim" diye bir açıklama yapmıştı. Kupayı vermek için ellerini uzattı ama müdahale ettiniz ve izin vermediniz. Aranızda bir sorun mu var? Fenerbahçe maçtan kötü bir sonuç almışsa sayın başbakan bundan etkileniyor. Bu elinde değil. Gergin oluyor. Hatta şaka yollu da takılsanız tepkisi pek hoş olmuyor. Tayyip Erdoğanla Fenerbahçeyle ilgili konuşur musunuz? Tersliyor. Fenerbahçe mağlup olmuşsa ilk birkaç saat kendisiyle görüşmek riskli bir iş. Belki birkaç saat sonra görüşebilirsiniz. Ama normal zamanlarda futbol üzerine konuşuruz. Ben Galatasaraylı olduğum için bana bir şey diyemiyor da "Niye bizim takımdan değilsin?" gibi bakışlarını hissediyorum. Ne yapıyor? "Başbakan yönetim listesi verseydi itiraz ederdim" Ne ben ne başbakan özerk bir federasyonun iç işlerine karışırız. Başbakanla böyle bir konuyu konuşmadık henüz ama yapacağını sanmam. Başbakanın Haluk Ulusoyu desteklediği ve "Şu isimleri yönetim kuruluna al" talimatı verdiği öne sürülüyor. Hatta bir liste bile var ortada. Böyle bir şey var mı? Başbakanın yardımcısıyım, ayrıca spordan sorumlu kişiyim. Bir isim önerilecekse, bunu ben öneririm. Başbakanın böyle bir niyeti varsa, ki olmaması lazım, bunu bana söyler. Bana söylemediği bir konuda beni atlayarak böyle bir şey yapmaz. Bu liste de tahmine dayalı ortaya çıkarılmıştır bence. Böyle bir liste nasıl ortaya çıktı öyleyse? "Futbol Federasyonu özerktir, biz onlara karışamayız" derdim. Böyle bir listeyi size verseydi, tepkiniz ne olurdu? Aynen söylerdim. Bunu kendisine söyler miydiniz? "Tayyip Erdoğanın yıllar önce futbol oynadığı kulübün başkanı bendim" Vaktim oldukça televizyondan izliyorum. Zaman zaman da maça gidiyorum. Hatta son üç aydır işlerimin yoğunluğunu spora verdiğimi söyleyebilirim. Yani ülkenin diğer işleri kadar sporu da önemsiyorum. Başbakan yardımcısı olarak maç izlemeye ne kadar zaman ayırıyorsunuz? Bakanlık taksimini 58inci hükümetin başbakanı Abdullah Gül yapıyordu. "Sporla ilişkin var, sporu sana bağlıyorum" dedi. Geçmişte amatör spor kulüplerinde başkanlık yaptığım için benimle ilgili öyle bir intiba kalmış. Tayyip Erdoğan da başbakan olunca bunu değiştirmedi. Zaten geçmişte de Erdoğanın futbol oynadığı kulübün başkanlığını yapmıştım. Biliyorsunuz, geçmişte mahallesinde amatör olarak top oynamıştı. 1985-86-87de o zaman Erok Spor Kulübü, Kasımpaşanın 1. Amatör Kümedeki en flaş takımlarından biriydi. Tayyip bey oynuyordu, ben de başkandım. Zaten kendisiyle ortaokul sıralarından beri de bir arkadaşlığımız vardı. Türkiyede spor deyince akla futbol geliyor ama böyle bir görevi üstlenince 47 tane federasyonumuzun olduğunu öğrendim. Bazı sporları hiç duymamıştım bile. Spordan en çok anlayan siz olduğunuz için mi başbakan yardımcılığının yanında bir de spordan sorumlu devlet bakanlığı görevi size verildi? Mesela bir tanesi var, hâlâ nasıl oynandığını öğrenemedim: Badminton. Tenisle voleybol arası bir şey galiba. Anlattılar ama görmediğim için tam anlamadım hâlâ. Hangisini? "Yeni bir senaryo yazdım: Kahvenizi Nasıl Alırdınız? Bizim ev halkı oynayacak" Eşimle her yere birlikte gidemiyoruz. Çünkü eşim her gün diyaliz makinesine giriyor. Dinlenmesi de gerekiyor. Yani bunun tek nedeni sağlık. Futbol dışında merak ettiğim bir şey var. Bütün bakanlarımızı görüyoruz ama sizi karınızla göremiyoruz. Bilmesem bekar zannedeceğim... Geçenlerde yeni bir senaryo yazdım. Adı "Kahvenizi Nasıl Alırdınız?". İki genç kızın erkek arkadaşları bir yalan uydurup evlerine geliyor. Kızların babası da evde. Kızlar da erkek arkadaşları için bir ceza hazırlıyor. Böyle bir komedi. Bizim ev halkı oynayacak. Kısa metrajlı filmlerinize devam ediyor musunuz?