Pazar “Annemi bu işe ikna etmem iki sene sürdü”

“Annemi bu işe ikna etmem iki sene sürdü”

18.01.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bebek’in 43 yaşındaki kitapçısı Türkü’nün sahibi Nuran Sivri, gece hayatının efsane isimlerinden olan kızı Altan Yağcı’nın dokunuşuyla dükkanını yeniledi, ortaya Envai çıktı

“Annemi bu işe ikna etmem iki sene sürdü”

Nuran Sivri’nin 43 yıl önce açtığı kitapçı Türkü, İstanbul’da benzerine nadir rastlanan yerlerden biri. Şimdi Nuran hanımın kızı Altan Yağcı’nın ya da pek çoklarının bildiği ismiyle Aslı Altan’ın dokunuşuyla yeniden doğdu; Envai olarak. Aslı Altan, gece hayatının efsanelerinden biri, Beyoğlu’ndaki Safran’ın yaratıcısıydı. Sonra Safran’ı kapattı, yaklaşık 10 yıldır ortalarda yoktu. Bir süre önce Kuzey Ege’de kitap okuyarak, doğanın ortasında yürüyerek geçirdiği günleri geride bıraktı ve İstanbul’a döndü. Artık annesiyle birlikte Envai’nin başında. Envai bir tarafında kitaplar, bir tarafında İstanbul’un tasarımcılarını ve Anadolu’nun el sanatlarını birleştiren küçük ama dolu dolu bir dükkan. Ortada da Aslı Altan’ın eski günlerinden bir parça var: Reina’da açtığı Safran’ın barından gelen kaplan desenli tezgah burada masaya dönüşmüş. “Anneniz şoke oldu mu bu masayı dükkanda görünce?” diye soruyorum. “Yok” diyor, “Benim zevkli bir insan olduğumu bilir, onun çocuğuyum.” Annesi de tamamlıyor kızının lafını: “Kimin kızı!”

Haberin Devamı

Nasıl bir yerdi Türkü?

Nuran Sivri:Bu sene 43 olduk. Kitap, otantik hediyelik eşya satan bir yer. Anadolu el sanatları ve
kitap galerisi diyebiliriz. Çeşitler çoğaldığı için Envai koyduk
adını. Altan’ın fikriydi bu ismi koymak. Yakıştı da sanıyorum. Şimdi daha çok tasarım var.
Yeni sanatçıların işlerini koyuyoruz.
Ama Anadolu’dan gelen el işi tasarımlar da devam ediyor; Kütahya’dan, İznik’ten seramikler...

Nasıl böyle bir değişikliğe gitmeye karar verdiniz?

Altan Yağcı:Burası Bebek’in en eski iki dükkanından biri, diğeri Bebek Badem Ezmecisi. Bana göre değişim gerekiyordu. Hem dekorasyon olarak hem de ürünlerinde... Anneme “Hazırlıklı
ol, sıkı bir değişim geliyor” dedim. Her şeyiyle gençleşecekti, böylece
annemi de gençleştirmeyi ümit ettim. Bir taşla iki kuş...

Haberin Devamı

Nuran S.:Önce berbere gittik, benim saçlarımı kestirdik.

Çok tatlıymış... Dükkana neler yaptınız peki?

Altan Y.:Aloş Çavdar yaptı dükkanı, Aloş benim çok eski dostum. Annemi de çok iyi tanır, Türkü’yü de bilir. Müthiş şekilde yeniledi dükkanı, içim çok rahat.

Siz nasıl bir şey istemiştiniz?

Altan Y.:“Annemin dükkanını bu zamana taşımamız gerekiyor Aloş. Benim de artık varlığımın sezilmesi gerekiyor orada” dedim. Benim ve annemin beğendiği envai çeşit mal satmak için kutu tasarladık aslına bakarsanız. Şimdi yavaş yavaş istediğim yöne gidecek. Genç tasarımcıların, iyi bilinmeyen tasarımcıların mallarını insanlarla buluşturmak istiyorum. Annem zaten 43 yıldır bunu yapıyor. Oda Anadolu’da üretilen şeyleri insanlarla buluşturuyordu. Bir yandan kitapçı olarak devam etmesini de istedik tabii.

Nuran S.:Bir de benim kitapçı ödülüm var. Türkiye Yayıncılar Birliği 2013’te Kitapçılar Ödülü’nü bana verdi.

“Annemi Türkü’süz bırakmayacağım”

Annenizi ikna etme süreci nasıldı?

Altan Y.: Biraz sert... Bir de inatçıdır annem. İki senemi aldı diyebilirim aslında. Türkü’de çok direneceğini sanıyordum.

Nuran S.:Nitekim Türkü tabelası gelecek.

Altan Y.: Gelecek ama ufak haliyle... Annemi Türkü’süz bırakmayacağım.

Anne-kız birlikte çalışmak nasılmış? Çok güzel tarafları olduğu kadar zorlukları da vardır gibi geliyor bana...

Haberin Devamı

Altan Y.:Biz annemle vardiyalı çalışıyoruz, öyle cevap vereyim bu soruya. Annem yorulduğunda bana bir telefon açıyor, ben aşağı iniyorum.

“Bir yer açsam dolar eminim ama ben eski ben değilim artık”

Fikir ayrılığı olunca ne yapıyorsunuz?

Altan Y.:Kapıyı vurup çıkıyorum. Çok da fikir ayrılığına düşmüyoruz. İkna etmem zaman alıyor sadece.

Nuran S.:Ama alttan alan taraf benim, o kesin.

Size böyle bir karar aldıran ne oldu peki? Bir süre önce yeme-içme ve eğlence hayatının efsanelerindendiniz...

Altan Y.:Çalışmıyorum 8-10 yıldır. Safran’ı kapadıktan sonra çalışmak istemedim. Kendi içime döndüm. Kendimle ilgili, o güne kadar hiç düşünmediğim şeylerle uğraşmaya başladım. O da vakit alıyor.

İkisi bir arada olmuyor mu?

Altan Y.: Olmuyor. Ben çok hızlı yaşadım. Safran bütün zamanımı alıyordu. Sabahlara kadar çalıştım hep. Çok yorulduğum için kapattım Safran’ı zaten. Sonra hayatımı tamamen değiştirdim. Şimdi saat 11 gibi yatıyorum. Erken kalkıyorum.

Haberin Devamı

Geceleri değil, gündüzleri yaşıyorsunuz. Daha düzenli ve stabil bir hayat...

Altan Y.:Evet. Ama benim sağım solum hiç belli olmaz. Şimdi iş hayatına geri döndüğüm için bakarsınız başka şeyler de olur...

Şimdi nasıl görüyorsunuz İstanbul gece hayatını?

Altan Y.:Çok çıkmıyorum dışarı aslında, o yüzden çok iyi bir cevap veremem ama eskisi gibi değil sanırım. İnsanlardan duyduklarımdan yola çıkarsam eğer, çok eğlendiklerini sanmıyorum. Bir de benim bir yer açmamı istiyor insanlar daha çok. Ama böyle şeyler hiç belli olmaz. Bir yer açarsam eminim dolar ama ben artık eski ben değilim. O zamanki insanlar da değişti. İstanbul gece hayatının yeme-içmesi çok daha iyi sanırım benim zamana kıyasla. Beyoğlu bitti ne yazık ki. Yine de İstanbul gece hayatı hiçbir zaman tam olarak bitmez, bir damar bulur her zaman gidecek.

“DJ’likte yeni teknolojiyi öğreniyorum”

Bir gün tekrar bir mekan açmaya karar verirseniz nasıl bir yer olur?

Müzik dinlenip dans edilecek bir yer açarım büyük bir ihtimalle. Barda sohbet edip sonrasında oradaki insanlara bağlı olarak devam edecek bir yer. Yemeksiz bir yer olur. Bilemiyorum, ne desem yalan şu an, çünkü ben mekana göre dükkan yapıyorum.

Haberin Devamı

DJ’lik yaptığınız zamanları özlüyor musunuz? Arada eş dost toplantılarında çalıyor musunuz?

Uzun zamandır çalmadım. Şimdi bir DJ bana yeni teknolojiyi öğretecek. Çünkü ben eski toprağım, CD’den çalıyordum. Bir-iki ders aldıktan sonra belki çıkarım ortalığa.

Neler var?

“Ne beğenirsem onu satacağım” diyor Aslı Altan: “Tulya Madra’nın Santimetre markasıyla sattığı porselenleri, Şeyda Hacızade’nin teneke heykelleri, Evren Kayar’ın takıları, eskiden beri olan hatlar, Nuray Ada’nın seramikleri, Labofem’in kaktüsleri, Kağıthane’den ürünler... Yelpazeyi açacağım.”

“Bebekliler valelerden kaçtı”

Yıllardır Bebekli olarak buradaki değişimi nasıl görüyorsunuz?

Nuran S.:Önce bankalar geldi. İstila... Cadde üzerinde küçük esnaflar; vardı, saatçi, marangoz, kırtasiyeci, berber... Sonra gitti hepsi birdenbire. Kiralar yükseldi. Sonra kafeler ve restoranlar, o zincirler geldi. Eski Bebekliler Bebek’i terk etti, bu trafik sorunundan, valelerin vandalizminden kaçtılar. Bütün ara sokakları işgal ettikleri için arabası olanlar kendi evinin önüne park edemez hale geldi.

Altan Y.: Her yerde olan o istila oldu aslında, zincir markalar geldi ve tektipleşti her yer. Burası değişim döneminde üç ay kapalı kaldığında insanlar çok üzüldü. Burası da kapanıyor ve yine bir banka veya waffle’cı olacak sandılar. Hatta başta bana da nefretle bakanlar oldu bar mı yapacağım acaba burayı diye... İsteseniz de yapmayacağım ben bar. Burası önemli bir dükkan, İstanbul’un değerlerinden biri. Öyle olmadığını görünce çok sevindi insanlar.

Nuran S.: “Sizsiniz yine” diye beni görüp sevinenler oldu.