Pazar Arkadaşım daktilo makinesi

Arkadaşım daktilo makinesi

03.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

7'DEN 77'YE OKUL DIŞI BİLGİLER

Arkadaşım daktilo makinesi




İnsanlık tarihinde, bazı aletler kullanılmaya başlandıktan sonra öyle basit buluşlar olarak değerlendirilir ki, onun nasıl bir aşamadan geçerek bugünkü biçimini aldığını pek düşünmeyiz. Ve o alete son şeklini verenler de aletin buluşçusu ve yaratıcısı olurlar.
Sanıyorum 14 yıl öncesine kadar ben de yazılarımı daktiloyla yazıyordum. Pek çok kitabım bu çalışkan daktilomdan çıkmıştır.
Yılda bir kez gazeteye daktilo bakımcıları gelirdi. Fırçalarla tuş ağızlarını temizler, mekanizmasını elden geçirip yağlar, sonra da bize teslim ederlerdi. Hatta bir-iki gün yazdığımız yazılar yağlanırdı. Sık sık şerit değiştirirdik. Yazıları başlıklardan ayırmak için iki renkli şerit kullanılırdı. Başlıkları kırmızı yazardınız, yazıları siyah.
Her daktilo makinesinin kendine özgü bir sesi vardı. Hatta odada otururken, kimin daktiloda yazdığını yazış biçiminden anlayabilirdiniz. Şimdi benim daktilom da, bazı arkadaşlarımınkiler gibi yine kapağı açık kütüphanemde duruyor. Ve ben, fırsat buldukça hatırını sorar gibi onun tozunu alıp okşuyorum: Birlikte ürettiğimiz pek çok şeyde onun da katkısı olduğunu unutmadığım için... Hatta zaman zaman, acaba yeni kitaplarımdan birini onunla yazsam mı, diye de düşünüyorum. Ama ne var ki, "r" harfi çalışmıyor ve ben onu tamir edecek, eski günlerdeki gibi bakımını yapacak birini bekleyerek, birlikte yapacağımız bu çalışmayı erteliyorum.
***
Daktilonun gelişimi ve doğuşuyla ilgili bir yerlerde şunları okumuştum: İngiliz H. Mill, 1714 yılında yazı yazar gibi harfleri düzgün olarak bir araya getirir ve bu yöntemin patentini alır. Daha sonra bisikletin bulucusu Drais, 1829'da tuşlu bir yazı makinesini düşünür ve tuşlu daktilo makinesini hayata geçirir. Amerikalı Beach, 1856 yılında bu makineye harf kollarını ekler. Bugün bile pek çok antikacı dükkânında, harf kolları olmayan, yalnızca bir tek çubuğun harfin üstüne çekilerek tek tuşuna basılan daktilo makinelerini görebilirsiniz. Hatta benim bir arkadaşımda AEG marka böyle bir daktilo makinesi var. Daha sonra Avusturyalı bir teknisyen Mitter Offer, 1864'te bu makineleri biraz daha geliştirip, tahtadan bir daktilo makinesi yapar. Onun ardından Amerikalı Glidden bu buluşu Viyana'da gördükten sonra ülkesine döner, bir matbaacı olan Soholes ve Soul ile 1867'de ilk yazı makinesini yapar. Bu makineyi gören Remington firması, 1873 yılında yani bundan 130 yıl önce daktilo makinesini seri olarak üretmeye başlar. Hokkalar, divit kalemler, kurşun kalemler kullanarak yazı yazan insanlar için ilk başlarda daktilo makinesi çok lüks ve gereksiz bir alet olarak kabul edilir. Ama ne var ki daha sonra özellikle yazarların, gazetecilerin büyük ilgisi onu hayata geçirir.
Bundan 15-20 yıl öncesine kadar pek çok makinenin markası Remington'du. Ne ilginçtir ki, ünlü mizah yazarı Mark Twain, Remington firmasının daktilo alan ilk müşterilerinden biridir. Onun daktilosunda ilk yazdığı ünlü eseri de hepinizin çok sevdiği "Tom Sawyer'in Maceraları" adlı kitaptır. Bu kitap aynı zamanda dünya edebiyatında daktiloda yazılan ilk kitap olarak bilinmektedir.
Daktilonun yaşamımızdan çıkışı, mekanik bir sistemle çalışan araç-gereç ve aletlerin yerini elektronik ve dijital makinelere bırakışının da bir göstergesidir.
Filmsiz dijital fotoğraf makineleri de daktiloların başka bir örneği. Teneke oyuncaklarda olduğu gibi mekanisizmi; insana bir şeyleri onarmayı, çalışma tekniğini düşünmeyi ve yaratmayı sağlayan bu aletleri, her ne kadar gelişimin bir parçaları da olsalar dijital icatlardan daha çok seviyorum. Çünkü artık çocuklar kendi oyuncaklarını onaramıyorlar ve kendi oyuncaklarını yapamıyorlar. Dijital oyuncaklar onlara tüketimden başka hiçbir şeyi öğretemiyor.
Sanırım 20 yıl aynı daktiloyla yazı yazdım. Ama korkarım on yılda dört ya da beş bilgisayar eskitmiş olmalıyım...